Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2010/1413 E. 2010/11233 K. 16.06.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2010/1413
KARAR NO : 2010/11233
KARAR TARİHİ : 16.06.2010

6831 sayılı Orman Kanunu’nu aykırılık suçundan sanık …’in, anılan Kanun’un 93/1-2, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 55/3, 59/2.maddeleri uyarınca 6 ay 20 … hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5-6. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 3 yıl denetim süresi belirlenmesine, denetim süresinin herhangi bir yükümlülük belirlenmeden geçirilmesine, 231/9. maddesi gereğince katılan idarenin talep etmiş olduğu 219,00 yeni Türk lirası zararının ödenmesine dair Tekkeköy Sulh Ceza Mahkemesinin 14/04/2009 tarihli ve 2007/189 esas, 2009/105 sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin, Tekkeköy Asliye Ceza Mahkemesinin 20/05/2009 tarihli ve 2009/41 değişik iş sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığının 18.12.2009 tarih ve 72102 sayılı yazısıyla kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.01.2010 tarih ve 2009/296862 sayılı tebliğnamesiyle Dairemize gönderilmekle incelendi.
Mezkur ihbarnamede;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinin 9. fıkrasında “Altıncı fıkranın (c) bendinde belirtilen koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler hâlinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.” hükmü karşısında, sanığın orman idaresinin uğradığı zararı denetim süresi içerisinde aylık taksitler hâlinde ödemesine karar verilmesi gerektiği cihetle itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Gereği görüşülüp düşünüldü;
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının denetlenmesine ilişkin Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 07.04.2009 tarih 2009/64-83 sayılı kararında;
“… Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması, esas itibariyle bünyesinde iki karar barındıran bir kurumdur. İlk karar teknik anlamda hüküm sayılan ancak açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi nedeniyle hukuken varlık kazanamayan bu nedenle hüküm ifade etmeyen, koşullara uyulması halinde düşme hükmüne dönüşecek, koşullara uyulmaması halinde ise varlık kazanacak olan mahkûmiyet hükmü, ikinci karar ise, bu ön hükmün üzerine inşa edilen ve önceki hükmün varlık kazanmasını engelleyen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıdır. Bu ikinci kararın en temel ve belirgin özelliği varlığı devam ettiği sürece, ön hükmün hukuken sonuç doğurma özelliği kazanamamasıdır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı başvurulabilecek yasa yolu, 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesinin 12. fıkrasında açıkça “itiraz” olarak belirtilmiş olup, itiraz merciince de inceleme 231. maddenin 5-14. fıkralarında koşullar dikkate alınarak, suça ve sanığa ilişkin objektif uygulama koşullarının var olup olmadığı ile sınırlı olarak yapılmalı, hükmün içeriğindeki hukuka aykırılıklar 231. maddenin uygulanma koşullarını değiştirmediği sürece itiraz merciince denetime konu edilmemelidir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının üzerine inşa edildiği hüküm ise, bilahare davanın düşmesi kararı verildiğinde veya hükmün açıklanması ya da yeni bir hüküm kurulması halinde varlık kazanacağından ve ancak bu halde 1412 sayılı CYUY’nın 305 ve 5271 sayılı CYY’nın 223. maddeleri uyarınca temyiz edilebilme olanağına kavuşabileceğinden, bu aşamadan önce henüz hukuken varlık kazanmamış bulunan, bu hükmün temyiz merciince denetlenebilme olanağı bulunmamaktadır.
Yasa yararına bozma yasa yolu ise, temyiz ve istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlere karşı başvurulabilen olağanüstü bir yasa yolu olup, amacı, ülke sathında uygulama birliğine ulaşılması, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki ciddi boyutlara ulaşan hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısın¬dan hukuk yararına giderilmesidir. Bu yasa yoluna başvurabilmenin ilk ve temel koşulu verilen hüküm veya kararın istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş olmasıdır.
Bu kapsamda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının itiraz yasa yoluna tabi bulunması nedeniyle, gerek itiraz edilerek gerekse itiraz yasa yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi halinde olağanüstü bir yasa yolu olan yasa yararına bozma konusu yapılabileceğinden kuşku bulunmamaktadır. Ancak yasa yararına bozma yasa yolunda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı denetlenebilecek, bu kapsamda, 5271 sayılı Yasanın 309. maddesinde aleyhe bozma yasağının sadece davanın esasını çözümleyen hükümlerle sınırlı olarak kabul edilmesi nedeniyle verilen karar 5271 sayılı Yasanın 5-14. fıkralarındaki koşullar kapsamında denetlenecek, somut olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığı, ceza miktarı, daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkûmiyet, zararın giderilip giderilmediği, suçun İnkılap Yasasında belirtilen suçlardan bulunup bulunmadığı, askeri ceza yasası ile 15 yaşından büyükler açısından 3713 sayılı Yasa kapsamındaki suçlardan olup olmadığı ve denetim süresinin doğru tayin edilip edilmediği, gibi hususlar denetlenerek, saptanan bu hukuka aykırılıklar nedeniyle karar bozulacak, saptanan hukuka aykırılıkların yeni bir yargılamayı gerektirdiği ahvalde yeniden yargılama yapılarak, karardaki hukuka aykırılığın giderilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilecek, yargılama gerekmeyen ahvalde ise hukuka aykırılık Yargıtay ilgili ceza dairesince veya Ceza Genel Kurulunca giderilecektir. Ancak burada unutulmaması gereken husus bu yasa yolunda denetlenenin hüküm olmayıp, bu hüküm üzerine inşa edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı olduğudur.” denilmek suretiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlara yönelik itirazların merciince ve kanun yararına bozma incelemesi sırasında Yargıtay Ceza Dairesinde hangi hukuki çerçevede inceleneceği belirtilmiştir.
Maddi olayda Tekkeköy Sulh Ceza Mahkemesi, katılan idarenin uğramış olduğu zararın defaten ödenmesine karar vermiştir. Zararın karşılanması derhal yerine getirilmediği durumlarda CMK’nın 231/9 maddesi uyarınca denetim süresi içinde aylık taksitler halinde ödenmesi koşuluna bağlanabilir. Bu husus hükmün açıklanması kararının şartları arasında yer alan zararın karşılanması ilgilidir. Bu anlamda itiraz merciinin denetimine tabidir. Mahkeme kararında zararın karşılanması denetim süresine bağlı kılmaksızın defaten ödenmesine karar vermek suretiyle CMK’nın 231/9 maddesine aykırı davranılması karşısında itiraz üzerine merciince itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Buna göre;
Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteyen yazısına dayanan tebliğnamede ileri sürülen düşünce yerinde görüldüğünden Tekkeköy Asliye Ceza Mahkemesinin 20/05/2009 tarihli ve 2009/41 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesinin 4.fıkrasının (a) bendi uyarınca kanun yararına BOZULMASINA, sonraki işlemlerin itiraz merciince yerine getirilmesine, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.