Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2020/882 E. 2020/3106 K. 19.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/882
KARAR NO : 2020/3106
KARAR TARİHİ : 19.10.2020

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

K A R A R

Davacı vekilince açılan menfi tespit davası sonucunda mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, verilen kararın taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Dairemizce yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bu kez Dairemiz kararına karşı davalı vekilince karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.
Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre HUMK’nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin karar düzeltme isteminin REDDİNE, karar düzeltme harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, takdiren 450,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine 19.10.2020 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ

Taraflar arasında iletim hatlarının kullanılması için 16.09.2009 tarihli sistem kullanım anlaşması, 29.06.2010 tarihinde sistem kullanım anlaşması imzalanmış bu anlaşma en son 11.07.2012 tarihinde revize edilmiştir. Davalı, davacının İletişim Sistemi Enerji Arz Güvenliği ve Kalite Yönetmeliği’nin 11. maddesine aykırı davrandığını belirterek Aralık 2009–Aralık 2012 tarihleri arasında ceza uygulayarak, 25 adet faturaya bağlamış ve davacıya tebliğ ederek faturaları 30.05.2013 tarihinde tahsil etmiştir. Davacı, aralarındaki sözleşmeye aykırı olarak fatura kesildiğini, faturaların ihtirazı kayıtla ödediğini belirterek ödediği, 51.395,50 TL nin istirdadını talep etmiştir.
Taraflar arasındaki yapılan 16.09.2009 tarihli ilk sistem kullanım anlaşmasında, davalının ceza uygulayabilmesi için öncelikle davacıyı uyarması şart koşulmuştur. 11.07.2013 tarihli anlaşma da ise, uyarı şartı kaldırılmıştır. Davacı tarafın ihlallerinin bir kısmı, 11.07.2012 tarihinden önceki dönemlere, bir kısmı sonraki dönemlere aittir. 11.07.2012 tarihli Sistem Kullanım Anlaşması’nın 9. maddesinde,”…kullanıcının ilgili mevzuat,bağlantı anlaşması ve bu anlaşma hükümlerinin ihlal edilmesi halinde TEİAŞ aşağıda sayılan cezai uygulamayı yapar.” Hükmü yer almaktadır. Aynı maddenin devamında, ihlallerin tanımı ve uygulanacak ceza miktar ve oranları belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi, 11.07.2012 tarihli sözleşmede, “…bu anlaşma hükümlerinin ihlal edilmesi” halinde TEİAŞ’ın ceza uygulaması yapması açıkça düzenlenmiştir. 11.07.2012 tarihli sistem kullanım anlaşmasının 9. maddesinde, mevzuat,bağlantı anlaşması ve bu anlaşmanın her birinin ayrı ayrı ihlalleri halinde uyarı şartı aranmaksızın ceza uygulaması yapılabileceğini, bir başka değişle anlaşmanın 9. maddesi, bizzat aynı maddedeki ihlal hallerinde de uyarı şartı aranmaksızın, bağlantı anlaşmasına gitmeden ceza uygulanabileceğini açıkça belirmiştir. Bu nedenle, 11.07.2012 tarihinden sonraki ihlallerde uyarı şartı aranmaksızın ceza uygulaması yapılabilecektir. Bu nedenle, Dairemizin Sayın çoğunluğunun “bağlantı anlaşmasında “uyarı şartı” muhafaza edildiğine göre, sistem kullanım anlaşmasında “uyarı şartının” kaldırılmasının TEİAŞ’a “uyarı yapmadan” ceza uygulama imkanı vermeyeceği yolundaki görüşe katılmamız mümkün değildir. Davacı tarafın “ihlallerin yapılmadığına” davalı tarafın ise, “uyarı yapıldığına” dair iddiaları bulunmadığına ve dava konusu faturalar, dönemlerine göre, 11.07.2012 tarihinden önceki ve sonraki dönemlere ayrılarak hesaplama yapıldığı ve 11.07.2012 tarihinden sonra davalının uyarı yapmadan ceza tahakkuk ettirebileceği ve bu dönemde tahsil edilen 12.644,12 TL’nin istirdatının mümkün olmayacağı, geri kalan meblağın istirdadının mümkün olacağı sonucuna varılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerel mahkemenin bilirkişi raporu doğrultusunda vardığı sonuç doğru bir sonuçtur. Ancak, davacı dava açılmadan önce tüm talep edilen bedelin tamamını ödemesine ve istirdat davası açmasına rağmen yerel mahkemenin, borçlu olmadığının tespitine, karar vermesi isabetsiz olmuş ise de, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hüküm fıkrasının düzeltilerek onanması gerekir.
Bu nedenlerle karar düzeltme talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken Dairemizin Sayın çoğunluğunun kararın bozulmasına dair görüşüne muhalifim.