Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2019/1919 E. 2020/3717 K. 18.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/1919
KARAR NO : 2020/3717
KARAR TARİHİ : 18.11.2020

MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın esastan reddine yönelik verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı kooperatif vekilleri Avukat … ve Avukat …. gelmiş, tebligata rağmen diğer taraftan gelen olmadığından onların yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– KARAR –

Davacı vekili, müvekkili kooperatifin eski yöneticileri olan davalıların görev aldıkları dönem içinde görevlerini gereği gibi yapmamaları nedeniyle kooperatifi zarara uğrattıklarını, inşaatlarla ilgili işleri yapmadıkları halde yapmış gibi göstererek buna ilişkin belge düzenlediklerini, çok sayıda hatalı ve eksik imalat bulunduğunu, eksik işlerin bir bölümünün kooperatif üyelerinin kendileri tarafından tamamlattırılmış olduğunu, buna rağmen binalarda oturabilmek için daha fazla harcama yapılması gerektiğini, müvekkili kooperatifin kasasında para bulunmasına karşılık bazı kredi, fatura ve vergi ödemelerinin zamanında yapılmaması nedeniyle gecikme faizi ödemek zorunda kaldıklarını, yine davalı kooperatif yöneticilerinin Kooperatifler Kanunu’nun 59/6 maddesine aykırı davranmak suretiyle kooperatif başkanı … ve kardeşi Rahmi Bülbül tarafından Gürseda İnşaat Şirketi adında şirket kurularak davalı … tarafından kooperatif malzemelerinin buradan rayiç bedellerinin üzerinde satın alınarak kooperatifin zarara uğratıldığı ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00 TL’nin tazminini talep ve dava etmiş, 08.03.2012 tarihli ıslah dilekçesiyle talebini 250.000,00 TL’ye çıkarmıştır.
Davalılar vekili, inşaatın dört yıllık süre içinde %95 oranında tamamlandıktan sonra görevlerini bıraktıklarını, sonraki yönetimin ise kalan %5’lik kısmını tamamladığını, yapılmadığı halde yapılmış gibi gösterilen hiçbir işin olmadığını, yapılan işlerle ilgili olarak ödeme yapıldığı ancak yönetim değişikliği sebebiyle bazı işlerin yarım kalması ve bu işlere sonradan devam edilmesi nedeniyle faturanın sonradan da kesilebileceğini, bu durumun sonraki yönetime bildirildiği ve takibinin de yeni yönetime ait olacağı, yaptıkları üye aidatların ilk başlarda 350,00 TL olması sebebiyle düşük kaldığını ve giderleri karşılayamadığını, inşaat malzemelerinin alımının yapıldığı firmalar arasında ayrım gözetilmediğini, tüm üyelerin önerilerinin dikkate alındığı ve tüm alımlarda öncelikle kooperatif çıkarları gözetilerek en düşük bedeli veren firmalardan alımın yapıldığını savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı yöneticiler hakkında Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2012/469 E. sayılı dosyasında kamu davası açılmış ve anılan dosyada henüz bilirkişi incelemesi yaptırılmamış ise de, iddianamede suç olarak anlatılan ve işbu davada dava konusu yapılan Halil Küre, Mar-Cam, Gürseda şirketlerine usulsüz ödeme yapılması eyleminin şekli anlamda suç olarak kabul edilse bile ülkemizdeki kooperatif uygulamaları nedeniyle tüm harcamaların tam ve usulüne göre belgelendirmesinin mümkün olmadığı, toplanan aidatlar ile yapılan işlerin değerlendirilmesi sonucu kooperatif zararının tespit edilebileceğinden Ağır Ceza Mahkemesi dosyasının sonucunun beklenmesine gerek olmadığı, davaya konu inşaatın yapılma tarihindeki rayiç değeri ile toplanan aidatların kıyaslanması sonucu yapılan hesaplamada kooperatifin zarara uğratılmadığının tespit edildiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi tarafından, dava konusu inşaatın yapılma tarihindeki rayiç değerleri ile toplanan aidatların kıyaslanması sonucu yapılan hesaplamada davacı kooperatifin zarara uğratılmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
1-Dava, kooperatif eski yöneticilerinin sorumluluğuna ilişkin tazminat istemine ilişkindir.
Dava tarihinde yürürlükte olan 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun “Ceza Hukuku ile Medeni Hukuk arasında münasebet” başlıklı 53. maddesi: “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmünü içermektedir. Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesinde de benzer düzenlemeye yer verilmiştir. Görülmektedir ki, ceza mahkemesinin “Delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa, diğer anlatımla beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, ceza davasında hükme dayanak yapılan maddi olgularla ve özellikle eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen, mahkumiyet kararının bu yönlerinin hukuk hakimini bağlayacağı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hususları doktrinde ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında kabul edilmektedir.
Somut olayda hem ilk derece mahkemesi kararında hem de bölge adliye mahkemesi kararında belirtilen dava konusu inşaatın yapılma tarihindeki rayiç değerleri ile toplanan aidatların kıyaslanması sonucu yapılan hesaplamada davacı kooperatifin zarara uğratılmadığı yönündeki gerekçeleri yanlış olduğu gibi, Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/469 E. sayılı dava dosyasında davalılar hakkında açılan kamu davasının sonucunun beklenmesine gerek olmadığı yönündeki tespit ve gerekçe de yanlıştır. Bu durumda mahkemece, anılan ceza davasının sonucunun beklenmesi, karar verilmiş ise ceza dosyası ve kesinleşmiş ilamı getirtilerek, 818 Sayılı BK’nın 53. maddesi (TBK’nın 74. maddesi) kapsamında incelenip ve değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye ve yanılgılı gerekçeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-Bozma nedenine göre, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı ile bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi kararı usul ve yasaya aykırı görüldüğünden BOZULMASINA, HMK’nun 373/1. maddesi gereğince Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi kararının KALDIRILARAK dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunan davacı yararına takdir olunan 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 18.11.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.