Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2016/9276 E. 2019/4777 K. 18.11.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/9276
KARAR NO : 2019/4777
KARAR TARİHİ : 18.11.2019

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili, müvekkili yüklenici ile davalı arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşme gereğince müvekkilin davalı kooperatif adına inşaat yapımını üstlendiğini, davalı kooperatifin ise inşaatın tamamlanıp teslim edilmesi halinde müvekkil şirkete 9,13 ve 17 no.lu bağımsız bölümleri teslim etmeyi kabul ve taahhüt ettiğini, müvekkil şirket kendisine yüklenen edim olan inşaatını tamamlayarak bağımsız bölümlerin tamamını teslim ettiğini, ancak davalının sözleşme gereğini müvekkiline verilmesi gereken bağımsız bölümleri teslim etmediğini ve 3. şahıslara sattığını, davalı yanın edimini ifadan kaçınması üzerine müvekkil şirket kooperatife ortaklık kaydı başvurusunda bulunduğunu, bu talebin davalı kooperatifçe kabul edildiğini, ancak davalı kooperatifin bu kararın da gereğini yerine getirmediğini ve müvekkil şirketi oyaladığını, bu kez kooperatiften olan bakiye ana alacak miktarı 75.000,00 TL bedel için kooperatifin 1 no.lu depo ve 5 no.lu bağımsız bölüm dükkan üyeliğinin karşılığı olarak sayılmasını talep ederek bir kez daha davalı kooperatife başvuruda bulunduğunu, bu talebin de kabul edildiğini ve davalı kooperatifin 1 no.lu ve 5 no.lu bağımsız bölümlerin üyeliğinin müvekkil adına takriben 1 yıl içerisinde tapuda devir işlemlerinin yapılacağına dair karar aldığını, ancak bu kararın da gereğinin yerine getirilmediğini, müvekkil şirketin zarara uğradığını ileri sürerek, 1 ve 5 no.lu bağımsız bölümlerin davalı adına kayıtlı olan tapularının iptali ile müvekkil adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde 75.000,00 TL’nin 17.07.2012 tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davaya konu taşınmazın tamamlandığı, imara aykırılığın bulunmadığı ve kaçak yapı işlemlrinin mevcut olmadığı, imara uygun olarak ruhsatların alınmasının mümkün olduğu, davacının edimini yerine getirdiği, taraflar arasında yapılan protokol ve sözleşmelere göre 1 ve 5 no.lu bağımsız bölümlerin tapusunun iptalinin mümkün olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1) Somut olayda, davacı taraf davalı kooperatifin üyesi olmayıp uyuşmazlık kooperatif ve üyesi arasındaki ilişkiden kaynaklanmamaktadır. Yine davalı … kooperatifinin de tacir niteliği taşımadığı, buna göre davanın 6102 Sayılı TTK’nın madde 4/1 kapsamındaki nispi ticari dava da olmadığı, uyuşmazlığın taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklandığından görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu dikkate alınarak HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2) Bozma nedenine göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, kararın re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcın talep halinde temyiz edene iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 18.11.2019 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi
MUHALEFET ŞERHİ
Davacı/yüklenici anonim şirket ile davalı/arsa sahibi kooperatif arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapılmıştır. Yüklenici edimlerini yerine getirmesine rağmen arsa sahibi kooperatif edimlerini yerine getirmeyince tarafların vardıkları mutabakat neticesinde, arsa sahibinin 1 depo 1 bağımsız bölüm tapusunun yükleniciye verilmesi kararlaştırılarak aynı zamanda yüklenici kooperatife üye yapılmıştır. Kararlaştırılan depo ve bağımsız bölüm verilmeyince davacı, her iki bağımsız bölümün tapularının iptal ve tescilini; olmazsa, 75.000 TL nin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Ticaret mahkemesi davayı kabul ederek tapu iptal ve tescile karar vermiştir.
Dairemizin Sayın çoğunluğu, ihtilafın arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklandığını, kooperatifinde tacir olmadığını belirterek, mahkemenin asliye hukuk mahkemesine görevsizlik kararı vermesi gerektiğini belirtilerek, kararın bozulmasına karar vermiştir.Öncelikle kooperatiflerin tacir olup olmadığı üzerinde durmak gerekir. Şöyle ki; 6102 Sayılı TTK’nın 16/1. maddesinde de bütün ticari şirketler tacir olarak sayılmış, 124/1. maddesinde ise ticari şirketler; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketler olarak saymıştır. Görüldüğü üzere, Kooperatifler Kanunu yürürlükte olmasına karşın yeni TTK’nda da kooperatiflerin ticaret şirketi olduğu açık bir biçimde hüküm altına alınmıştır. Kanun koyucu yeni TTK’nda kooperatifleri ticaret şirketleri arasında saymanın yanında, Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesinde “ortaklık” olarak ifade edilen kooperatiflerin “ticari nitelikte bir ortaklık” olup olmadığı konusunda gerek doktrin gerekse yargısal kararlarda süregelen tartışmalar karşısında, iradesini 6102 Sayılı TTK’nın 124. maddesinin gerekçesinde net bir şekilde açıklamıştır. Anılan madde gerekçesinde “kooperatif şirket” ibaresi ile ilgili tartışmanın 2004 yılında çıkarılan 5146 Sayılı Kanun’la son bulduğu, çünkü anılan Kanunun kooperatifin şirket olduğunu belirttiği, gerçi Kanunun 1. maddesinde kooperatifin şirket olduğu ifade edilmekte ise de ticaret şirketi olup olmadığını açıkta bıraktığı, bu boşluğun bir tartışma başlatabileceği ve kooperatifin ticaret şirketi olmadığı teorik olarak ileri sürülebilir ve 124. maddenin kooperatifi ticaret şirketi olarak kabul etmesi eleştirilebilirse de böyle bir tartışmanın kooperatif şirketin niteliği tartışmasını davet edeceği belirtilerek “…Anılan şirket adi şirket olamayacağına göre Türk hukukunda üç çeşit şirket ortaya çıkmış olur. Kooperatif şirkete uygulanacak hükümler sorunu da diğer sorunların ortaya çıkmasına sebep olur. Tasarı, tüm bu çözümü güç sorunları ortadan kaldırmak amacıyla kooperatifin ticaret şirketi olduğunu hükme bağlamıştır.” demek suretiyle kooperatiflerin ticaret şirketi olduğunu vurgulamıştır. Görüldüğü gibi TTK nın 124. madde gerekçesinde kanun koyucu, kooperatifi ticaret şirketi ve dolayısıyla tacir sayma iradesini açıkça ortaya koymuştur.
Yeni Türk Ticaret Kanunu bakımından da ticaret şirketleri arasında sayılan kooperatiflerle ilgili ana düzenleme şüphesiz ki 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’dur. Bu Kanunun 3. maddesinde kooperatif ve şubelerinin ticaret siciline tescil olunacağı, 7. maddesinde kooperatifin ticaret siciline tescil ile tüzel kişilik kazanacağı, 98. maddesinde de bu Kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda TTK’daki anonim şirketlere ait hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler nedeniyle TTK’nın özellikle anonim şirketlere ilişkin hükümleri ile 1163 Sayılı Kanun’a aykırı olmayan birleşme, bölünme ve tür değiştirmeye ilişkin hükümlerinin kooperatiflere uygulanacağı ve kooperatiflerin de defter tutmak zorunda olduğu açıktır. Ayrıca 99. maddesinde kooperatifin tarafı olduğu hukuk davalarının ticari dava sayılacağı düzenlendiği gibi 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 179. maddesindeki düzenleme uyarınca kooperatiflerin iflasa tabi oldukları da gözden kaçırılmamalıdır.
Tüm bu yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatiflerin ticaret şirketi ve tacir olduğu açıkça ortadadır. Kooperatiflerin tek amacı kâr elde etmek değilse de, ortaklarının ekonomik menfaatlerini geliştirmeyi amaçlayan birer ticari ortaklık olduğu açıktır. Kooperatiflerin kârlılık ilkesini büsbütün bir kenara bıraktıkları da söylenemez, aksi takdirde varlıklarını sürdürmeleri mümkün değildir. Kârın ortaklar arasında paylaşılıp paylaşılmaması da kooperatifin amacının ekonomik olmadığını göstermez. Kooperatif şirketinin TTK’nın 124. maddesinde şahıs ve sermaye şirketleri arasında gösterilmemiş olması da Kanunun açık lafzı karşısında kooperatifin ticaret şirketinin sayılmasına engel değildir. Öte yandan 07.11.1945 günlü ve 1944/8 E., 1945/14 K. sayılı Yargıtay İçtihadı
Birleştirme Genel Kurulu Kararında da kooperatif şirketleri, ortaklarının sıfatı ve işlemlerinin niteliği ne olursa olsun ticaret şirketi kabul edildiğinin de gözden uzak tutulmaması gerekir.
Bir davanın ticari dava olup olmadığı, TTK’nın 4. maddesinde gösterilen ilkelere göre belirlenmelidir. Ticari davalar kendi aralarında, mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere ikiye ayrılır. Mutlak ticari davalarda tarafların sıfatlarına ve dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmazken Kanun o davayı ticari dava olarak tanımladığı için ticari dava sayılır. Mutlak ticari davalar ,TTK nın 4/1/a-f bentleri arasında sayıldığı gibi, Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiştir. Buna karşılık tarafları tacir olan ve her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olan davalara ise nispi ticari dava denir. Yani bir davanın nispi ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de tarafların tacir olması gereklidir.
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan davalar kural olarak asliye hukuk mahkemesinin görev alanında kalsa bile davanın taraflarının tacir olması ve ihtilafın tarafların yaptığı sözleşmeden kaynaklanması halinde artık bu dava nispi ticari dava sayılır. Bir başka değişle somut olayda yukarıda izah edildiği gibi davalı kooperatif tacir olduğu gibi, davacı şirkette tacirdir. Bu durumda, davanın taraflarının tacir olması ve dava konusunun tarafların ticari işletmesinden kaynaklanması nedeniyle; dava, TTK nın 4. maddesine göre nispi ticari dava kabul edilerek ticaret mahkemesinde görülmesi gerekir. Bu nedenlerle davaya bakan ticaret mahkemesinin görevli olduğu kabul edilerek kararın esasının incelenmesi gerekirken yerel mahkeme kararının görevsizlik nedeniyle bozulmasına dair, Dairemiz çoğunluğunun görüşüne katılmadığımızdan bozma kararına muhalifiz.