YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/5646
KARAR NO : 2019/2469
KARAR TARİHİ : 29.05.2019
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine yönelik verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili, dava dışı işçiye ödenen tazminattan sözleşme gereği davalıların yüklenici sıfatıyla sorumlu olduğunu ileri sürerek şimdilik toplam 56.485,87 TL’nin ayrı ayrı icra dosyasına ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek en yüksek ticari faizi, mümkün görülmezse yasal faizi ile birlikte davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, deliller ve tüm dosya kapsamından; davanın nispi ticari dava olduğu gerekçesiyle görev dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Kooperatiflar Kanunu’nun 1. maddesi gereğince kooperatif, ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar olup, tacir sıfatına haiz değildir. Bu itibarla uyuşmazlığı çözme görevi Asliye Hukuk Mahkemesine ait olup, mahkemece yargılamaya devam edilerek esas hakkında karar verilmesi gerekirken görev dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının talep halinde temyiz edene iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 29.05.2019 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Ticaret Mahkemelerinin görevi TTK’nın 5. maddesinde düzenlenmiş ve maddenin 1. bendinde “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” denilmiştir.
Bir davanın ticari dava olup olmadığı ise TTK’nın 4. maddesinde gösterilen ilkelere göre belirlenmelidir. Ticari davalar kendi aralarında, mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere ikiye ayrılır. Mutlak ticari davalarda tarafların sıfatlarına ve dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmazken Kanun o davayı ticari dava olarak tanımladığı için ticari dava sayılır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1/a-f bentleri arasında sayıldığı gibi, Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiştir. Buna karşılık tarafları tacir olan ve her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olan davalara ise nispi ticari dava denir. Yani bir davanın nispi ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de tarafların tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
Öte yandan Türk Ticaret Kanunu’nun 16/1. maddesi tüzel kişi taciri; ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar olarak tarif etmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 16/1. maddesinde de bütün ticari şirketler tacir olarak sayılmış, 124/1. maddesinde ise ticari şirketler; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketler olarak saymıştır. Görüldüğü üzere, Kooperatifler Kanunu yürürlükte olmasına karşın yeni TTK’nda da kooperatiflerin ticaret şirketi olduğu açık bir biçimde hüküm altına alınmıştır. Kanun koyucu yeni TTK’da kooperatifleri ticaret şirketleri arasında saymanın yanında, Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesinde “Ortaklık” olarak ifade edilen kooperatiflerin “Ticari nitelikte bir ortaklık” olup olmadığı konusunda gerek doktrin gerekse yargısal kararlarda süregelen tartışmalar karşısında, iradesini 6102 sayılı TTK’nın 124. maddesinin gerekçesinde net bir şekilde açıklamıştır. Anılan madde gerekçesinde “Kooperatif şirket” ibaresi ile ilgili tartışmanın 2004 yılında çıkarılan 5146 sayılı Kanun’la son bulduğu, çünkü anılan Kanun’un kooperatifin şirket olduğunu belirttiği, gerçi Kanun’un 1. maddesinde kooperatifin şirket olduğu ifade edilmekte ise de ticaret şirketi olup olmadığını açıkta bıraktığı, bu boşluğun bir tartışma başlatabileceği ve kooperatifin ticaret şirketi olmadığı teorik olarak ileri sürülebilir ve 124. maddenin kooperatifi ticaret şirketi olarak kabul etmesi eleştirilebilirse de böyle bir tartışmanın kooperatif şirketin niteliği tartışmasını davet edeceği belirtilerek “…Anılan şirket adi şirket olamayacağına göre Türk Hukukunda üç çeşit şirket ortaya çıkmış olur. Kooperatif şirkete uygulanacak hükümler sorunu da diğer sorunların ortaya çıkmasına sebep olur. Tasarı, tüm bu çözümü güç sorunları ortadan kaldırmak amacıyla kooperatifin ticaret şirketi olduğunu hükme bağlamıştır.” demek suretiyle kooperatiflerin ticaret şirketi olduğunu vurgulamıştır. Görüldüğü gibi TTK’ nın 124. madde gerekçesinde kanun koyucu, kooperatifi ticaret şirketi ve dolayısıyla tacir sayma iradesini açıkça ortaya koymuştur.
Yeni Türk Ticaret Kanunu bakımından da ticaret şirketleri arasında sayılan kooperatiflerle ilgili ana düzenleme şüphesiz ki 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’dur. Bu Kanunun 3. maddesinde kooperatif ve şubelerinin ticaret siciline tescil olunacağı, 7. maddesinde kooperatifin ticaret siciline tescil ile tüzel kişilik kazanacağı, 98. maddesinde de bu Kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda TTK’daki anonim şirketlere ait hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler nedeniyle TTK’nın özellikle anonim şirketlere ilişkin hükümleri ile 1163 sayılı Kanun’a aykırı olmayan birleşme, bölünme ve tür değiştirmeye ilişkin hükümlerinin kooperatiflere uygulanacağı ve kooperatiflerin de defter tutmak zorunda olduğu açıktır. Ayrıca 99. maddesinde kooperatifin tarafı olduğu hukuk davalarının ticari dava
sayılacağı düzenlendiği gibi 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 179. maddesindeki düzenleme uyarınca kooperatiflerin iflasa tabi oldukları da gözden kaçırılmamalıdır.
Tüm bu yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatiflerin ticaret şirketi ve tacir olduğu açıkça ortadadır. Kooperatiflerin tek amacı kâr elde etmek değilse de, ortaklarının ekonomik menfaatlerini geliştirmeyi amaçlayan birer ticari ortaklık olduğu açıktır. Kooperatiflerin kârlılık ilkesini büsbütün bir kenara bıraktıkları da söylenemez, aksi takdirde varlıklarını sürdürmeleri mümkün değildir. Kârın ortaklar arasında paylaşılıp paylaşılmaması da kooperatifin amacının ekonomik olmadığını göstermez. Kooperatif şirketinin TTK’nın 124. maddesinde şahıs ve sermaye şirketleri arasında gösterilmemiş olması da Kanunun açık lafzı karşısında kooperatifin ticaret şirketi sayılmasına engel değildir. Öte yandan 07.11.1945 gün ve 1944/8 E., 1945/14 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu Kararında da kooperatif şirketleri, ortaklarının sıfatı ve işlemlerinin niteliği ne olursa olsun ticaret şirketi kabul edildiğinin de gözden uzak tutulmaması gerekir.
Somut olayda yukarıda izah edildiği gibi davacı kooperatif tacir olduğu gibi, davalı … da Ankara Ticaret Odasının 11.02.2016 tarihli cevabi yazısına göre gerçek kişi tacir durumundadır. Bu durumda, davanın taraflarının tacir olması ve dava konusunun tarafların ticari işletmesinden kaynaklanması nedeniyle; dava, TTK’nın 4. maddesine göre ticari dava kabul edilerek Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerekir. Asliye Hukuk Mahkemesi de bu sonuca vardığından görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar vermiştir.Yukarıdaki açıklamalar ve Hukuk Genel Kurulunun 29.11.2017.tarih,19-1658 Esas, 1464 Karar sayılı içtihadı çerçevesinde davacı kooperatif tacir kabul edilerek, görevsizlik kararının onanması gerekirken Dairemizin Sayın çoğunluğunun “davacı kooperatifin tacir olmadığı” düşüncesiyle yerel mahkeme kararının bozulmasına dair kararına iştirak etmediğimizden söz konusu bozma kararına muhalifiz.