Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2016/4003 E. 2019/395 K. 11.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/4003
KARAR NO : 2019/395
KARAR TARİHİ : 11.02.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki … takibine itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili; davalı aleyhine 1. … Müdürlüğünün 2014/1400 Esas sayılı dosyası ile ilamsız … takibi başlatıldığını, davalının yetkiye ve borca itirazda bulunduğunu, bunun üzerine … dosyasının yetkili … Müdürlüğüne gönderildiğini, haksız ve kötü niyetli olarak yapılan bu itirazın iptali gerektiğini belirterek davalı borçlunun … tı 7. … Müdürlüğünün 2015/9865 E. sayılı … takibine yaptığı itirazın iptali ile alacağın %20sinden aşağı olmamak üzere … inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; ipotek hakkının kefaletten önce geldiğini, davacı ile müvekkili arasında rücua ilişkin anlaşma olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; S.S…Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kooperatifi ortaklarından …’un kullanmış olduğu 22/12/2010 tarihli 32.000,00 TL.lik kredinin 5.6.7.8 kredi taksitlerini kefili ve aynı zamanda ipotek vereni … ödediği ve almış olduğu rücu belgesine dayalı olarak diğer kefil olan davalı …’a karşı ilamsız takip yapmış ise de İİK. 45 /1. maddesi ve TBK. 596/4. maddesini düzenleyen yasal mevzuat karşısında borç rehin veren malik tarafından ödendiği takdirde malik, kefile karşı rücu hakkını ancak kefil ile kendi arasında böyle bir anlaşma varsa ya da rehin sonradan bir 3. kişi tarafından verilmiş ise kullanabileceğini, somut olayda böyle bir anlaşma olduğu ileri sürülmediğinden takibe yapılan itirazın yerinde olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, itirazın iptali davasıdır.
Mahkemece 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK.nın 596/4. maddesindeki “Bir alacağın güvencesini oluşturan rehin paraya çevrildiği veya borç rehin veren malik tarafından ödendiği takdirde malik, kefile karşı rücu hakkını, ancak kefil ile kendisi arasında böyle bir anlaşma varsa ya da rehin sonradan bir üçüncü kişi tarafından verilmişse kullanabilir.” hükmüne dayanarak karar verilmiştir. Ancak sözleşme 22/12/2010 tarihinde imzalanmıştır. 6101 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Yürürlüğü Hakkındaki Kanunun 1. maddesine göre sözleşme tarihindeki 818 Sayılı eski Borçlar Kanunu hükümleri uygulanmalıdır. Sonradan yürürlüğe giren kanun yürürlüğünden önceki sözleşmelere kural olarak uygulanmaz. Bu nedenle uygulanması gerekli 818 Sayılı eski Borçlar Kanunu’nda 6098 Sayılı TBK.nın 596/4. maddesine benzer bir hüküm bulunmamaktadır.
Kabule göre de; davacı hem müteselsil kefil hem ipotek veren konumunda olup anılan madde ancak ipotek veren ve kefil olmayan 3. kişi hakkında uygulanabilir. Karar bu yönü ile hatalı olup davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken aksine gerekçelerle davanın reddi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 11.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.