Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2016/3924 E. 2019/421 K. 12.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3924
KARAR NO : 2019/421
KARAR TARİHİ : 12.02.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki asıl ve birleşen davada alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın reddine yönelik verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– K A R A R –
Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatiften 22.12.2005 tarihli sözleşme ile bedelini ödeyerek bir daire aldığını, ancak kooperatifçe 12.05.2006 tarihli yazıyla müvekkiline daire alım sözleşmesinin iptal edildiğinin ve müvekkilinin ödemiş olduğu paraların aidat olarak kabul edileceğinin bildirildiğini, müvekkilin bu dairenin parasının tamamını ödeyerek anahtar teslimi olarak satın aldığını ileri sürerek dairenin teslimini mümkün olmadığı takdirde değerinin ödetilmesini, birleşen davada ise davacının kooperatiften anahtar teslimi daire satın aldığını, davalı kooperatif üyesi olmadığını, ancak yönetim kurulunun müvekkilini aidat ödemediği için ortaklıktan ihraç ettiğini ileri sürerek ihraç kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının kooperatife daha önceki dönemde de üye olduğunu, kooperatifte yönetim kurulu başkanlığı ve üyeliği yaptığını, hatta kooperatif aleyhine (D) blok inşaatını yaptığını iddia eden … Ltd. Şti’nin iki ortağından biri olduğunu, davacının (D) blokta bir üyeliği mevcut iken sonradan satın aldığı yönünde karar alındığını, bu satış kararı genel kurul tarafından kabul edilmekle hüküm doğuracağından ve satış işlemleri de genel kurul tarafından kabul edilmemiş olduğundan ortada bir satış değil, ortaklık (üyelik işlemi) söz konusu olduğunu, yine satışa ilişkin sözleşmede kooperatif yönetim kurulunun imzasının bulunmadığını, 2005 yılı hesaplarının dava konusu olduğunu, davacı tarafından da ödendiği iddia edilen ve banka hesaplarında görülen paraların gerçekten ödenip ödenmediği ya da girdi çıktı yapılarak yatırılmış gibi gösterildiği hususlarının da yargılama konusu olduğunu savunarak davaların reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, davacıya yapılan daire satışının kooperatif genel kurulunca verilmiş bir karara dayanmadığı, ana sözleşme ve kanunun ilgili maddelerine uygun davacıya bir satışın da bulunmadığı ve davacının üyelik için bir ödeme yapmadığı, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 27. maddesinde aidatlarını geciktiren üyelere iki ihtarın gönderilmesi, ilk ihtarda 10 gün ve ikinci ihtarda 1 ay içinde yükümlülüklerin yerine getirilmesi gerektiğinin ihtar edilmesinin öngörüldüğü, buna göre davacıya gönderilen ikinci ihtarda 30 günlük süre verilmesinin kural olarak doğru olmadığı, ancak davacıya ikinci ihtar, 30 gün çeken Eylül ayında tebliğ edildiğinden ve bu ihtar davacının aleyhine sonuç doğurmadığından geçerli olduğu böylece davacının kooperatif üyeliğinden ihraç kararının da usulüne uygun olduğu gerekçesiyle asıl dava ile birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl ve birleşen davada davacı vekili temyiz etmiştir.
Asıl dava, tapu iptali tescil mümkün olmazsa bedelinin ödenmesine ilişkindir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre asıl davada davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Birleşen dava yönünden; Birleşen dava ihraç kararının iptaline ilişkindir. Akçalı ödemelerini yerine getirmeyen üyeye kooperatif tarafından ödenmesi istenen aidat ve faizin herhangi bir tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça belirlenmesi, talep edilen bedelin kooperatif kayıtları ile de desteklenen gerçek alacağı içermesi gerekir. Somut olayda gerçek aidat borcunun belirlenmesi amacıyla kooperatif kayıtlarında inceleme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece ihraç kararına dayanak yapılan ihtarnameyle bildirilen borç ile gerçek borç ve faiz miktarı açıkça belirlenip, ihraç kararının usulüne uygun olarak verilip verilmediği denetlenmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl davada davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan asıl dava yönünden verilen hükmün ONANMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, asıl dava yönünden aşağıda belirtilen temyiz peşin harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, birleşen davada yönünden peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadeasine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 12.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.