Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2016/2714 E. 2018/5511 K. 27.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/2714
KARAR NO : 2018/5511
KARAR TARİHİ : 27.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı dava şartı yokluğundan davanın reddine yönelik olarak hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalı …Grup vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili, davalı … Grup ile Gayrimenkul Satış Vaadi Ve Daire Karşılığı İnşaat Sözleşmesi imzaladıklarını, davalının borçlarını yerine getirmediğini, sözleşmenin geriye doğru feshini, davalının adına kayıtlı bulunan tapuların iptali ile davacı adına tescilini, bağımsız bölümler üzerinde davalı … Bank lehine kurulmuş ipoteklerin kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; iddia, savunma, ve dosya kapsamına göre, taraflar arasında imzalanan Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin taraflarından olan davacı kooperatifin arsa sahibi olduğu, davalıların ise anonim şirket ile banka olup tacir oldukları, davanın ticari dava olması göz önüne alındığında davaya bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemesinin görevine girdiği gerekçesiyle dava dilekçesinin reddine, karar kesinleştiğinde iki hafta içerisinde talep halinde dosyanın görevli … Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ve davalı … Grup vekilleri temyiz etmiştir.
Kooperatif tacir değildir. Bu itibarla davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesinindir. Bu nedenle yargılamaya devam edilerek; esas hakkında karar verilmesi gerekirken görev dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı … Grup vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, temyiz edenler yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edenlere iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 27.11.2018 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ:

Ticaret mahkemelerinin görevi TTK’nın 5. maddesinde düzenlenmiş ve maddenin 1. bendinde “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” denilmiştir.
Bir davanın ticari dava olup olmadığı ise TTK’nın 4. maddesinde gösterilen ilkelere göre belirlenmelidir. Ticari davalar kendi aralarında, mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere ikiye ayrılır. Mutlak ticari davalarda tarafların sıfatlarına ve dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmazken Kanun o davayı ticari dava olarak tanımladığı için ticari dava sayılır. Mutlak ticari davalar, TTK nın 4/1/a-f bentleri arasında sayıldığı gibi, Kooperatifler Kanunu (md.99), İcra ve İflas Kanunu (md.154), Finansal Kiralama Kanunu (md.31) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiştir. Buna karşılık tarafları tacir olan ve her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olan davalara ise nispi ticari dava denir. Yani bir davanın nispi ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de tarafların tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
Öte yandan Türk Ticaret Kanunu’nun 16/1. maddesi tüzel kişi taciri; ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar olarak tarif etmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 16/1. maddesinde de bütün ticari şirketler tacir olarak sayılmış, 124/1. maddesinde ise ticari şirketler; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketler olarak saymıştır. Görüldüğü üzere, Kooperatifler Kanunu yürürlükte olmasına karşın yeni Türk Ticaret Kanunu’nda da kooperatiflerin ticaret şirketi olduğu açık bir biçimde hüküm altına alınmıştır. Kanun koyucu yeni Türk Ticaret Kanununda kooperatifleri ticaret şirketleri arasında saymanın yanında, Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesinde “ortaklık” olarak ifade edilen kooperatiflerin “Ticari nitelikte bir ortaklık” olup olmadığı konusunda gerek doktrin gerekse yargısal kararlarda süre gelen tartışmalar karşısında, iradesini 6102 Sayılı TTK’nın 124. maddesinin gerekçesinde net bir şekilde açıklamıştır. Anılan madde gerekçesinde “Kooperatif şirket” ibaresi ile ilgili tartışmanın 2004 yılında çıkarılan 5146 Sayılı Kanun’la son bulduğu, çünkü anılan Kanunun kooperatifin şirket olduğunu belirttiği gerçi Kanunun 1. maddesinde kooperatifin şirket olduğu ifade edilmekte ise de ticaret şirketi olup olmadığını açıkta bıraktığı, bu boşluğun bir tartışma başlatabileceği ve kooperatifin ticaret şirketi olmadığı teorik olarak ileri sürülebilir ve 124. maddenin kooperatifi ticaret şirketi olarak kabul etmesi eleştirilebilirse de böyle bir tartışmanın kooperatif şirketin niteliği tartışmasını davet edeceği belirtilerek “…Anılan şirket adi şirket olamayacağına göre Türk hukukunda üç çeşit şirket ortaya çıkmış olur. Kooperatif şirkete uygulanacak hükümler sorunu da diğer sorunların ortaya çıkmasına sebep olur. Tasarı, tüm bu çözümü güç sorunları ortadan kaldırmak amacıyla kooperatifin ticaret şirketi olduğunu hükme bağlamıştır.” demek suretiyle kooperatiflerin ticaret şirketi olduğunu vurgulamıştır. Görüldüğü gibi TTK nın 124. madde gerekçesinde kanun koyucu, kooperatifi ticaret şirketi ve dolayısıyla tacir sayma iradesini açıkça ortaya koymuştur.
Yeni Türk Ticaret Kanunu bakımından da ticaret şirketleri arasında sayılan kooperatiflerle ilgili ana düzenleme şüphesiz ki 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’dur. Bu Kanunun 3. maddesinde kooperatif ve şubelerinin ticaret siciline tescil olunacağı, 7. maddesinde kooperatifin ticaret siciline tescil ile tüzel kişilik kazanacağı, 98. maddesinde de bu Kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda TTK’da ki anonim şirketlere ait hükümlerin
uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler nedeniyle TTK’nın özellikle anonim şirketlere ilişkin hükümleri ile 1163 sayılı Kanuna aykırı olmayan birleşme, bölünme ve tür değiştirmeye ilişkin hükümlerinin kooperatiflere uygulanacağı ve kooperatiflerin de defter tutmak zorunda olduğu açıktır. Ayrıca 99. maddesinde kooperatifin tarafı olduğu hukuk davalarının ticari dava sayılacağı düzenlendiği gibi 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 179. maddesindeki düzenleme uyarınca kooperatiflerin iflasa tabi oldukları da gözden kaçırılmamalıdır.
Tüm bu yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatiflerin ticaret şirketi ve tacir olduğu açıkça ortadadır. Kooperatiflerin tek amacı kâr elde etmek değilse de ortaklarının ekonomik menfaatlerini geliştirmeyi amaçlayan birer ticari ortaklık olduğu açıktır. Kooperatiflerin kârlılık ilkesini büsbütün bir kenara bıraktıkları da söylenemez aksi takdirde varlıklarını sürdürmeleri mümkün değildir. Kârın ortaklar arasında paylaşılıp paylaşılmaması da kooperatifin amacının ekonomik olmadığını göstermez. Kooperatif şirketinin TTK’nın 124. maddesinde şahıs ve sermaye şirketleri arasında gösterilmemiş olması da Kanunun açık lafzı karşısında kooperatifin ticaret şirketinin sayılmasına engel değildir. Öte yandan 07.11.1945 günlü ve 1944/8 E.-1945/14 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu Kararında da kooperatif şirketleri, ortaklarının sıfatı ve işlemlerinin niteliği ne olursa olsun ticaret şirketi kabul edildiğinin de gözden uzak tutulmaması gerekir.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olmasının yanında HMK’nın 114. maddesinde açıkça dava şartı olarak düzenlenmiş olduğundan, mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen dikkate alınması gerekir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 Sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Somut olayda davacı-arsa sahibi kooperatif ile davalı yüklenici … Grup Yatırım A.Ş. arasında Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi yapılmıştır. Davalı tarafın sözleşmeye aykırı davrandığı ve edimlerini zamanında yerine getirmediği belirtilerek sözleşmenin geriye etkili olarak feshine, yüklenici adına intikal ettirilen bağımsız bölüm tapu kayıtlarının iptaline, bağımsız bölüm tapu kayıtları üzerine konulmuş ipotekler ve hacizlerin kaldırılmasına dair … 23. Asliye Hukuk Mahkemesine açılan davada, Mahkeme, “…Taraflarının tacir olması ve dava konusunun her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması nedeniyle…” davanın görev yönünden usulden reddine karar vermiştir. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde her iki tarafın tacir olması ve işin iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili olması halinde, dava ticari dava sayılarak ticaret mahkemesinde görülmesi gerekir. Yukarıdaki açıklamalar ve Hukuk Genel Kurulunun 29.11.2017 tarihli, 19-1658 Esas 1464 Karar sayılı içtihadı çerçevesinde davacı kooperatifin tacir kabul edilerek, görevsizlik kararının onanması gerekirken Dairemizin Sayın çoğunluğunun “Davacı kooperatifin tacir olmadığı” düşüncesiyle yerel mahkeme kararının bozulmasına dair kararına iştirak etmediğimizden söz konusu bozma kararına muhalifiz.