Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2015/734 E. 2015/7608 K. 26.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/734
KARAR NO : 2015/7608
KARAR TARİHİ : 26.11.2015

MAHKEMESİ : İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 13/10/2014
NUMARASI : 2013/206-2014/156

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– K A R A R –

Davacı vekili, davalı ile müvekkili arasında 29.08.2012 tarihli işçi sağlığı ve güvenliği uzmanlık ve işyeri hekimliği hizmetlerine ilişkin sözleşme imzalandığını, bu sözleşme uyarınca davalının müvekkilince verilen iş sağlığı ve güvenliği hizmetine karşılık aylık 6.750,00 TL hizmet bedeli ödemeyi üstlendiğini, sözleşmeyle üstlenilen hizmet verilmeye devam edilirken davalının Eylül ve Ekim ayına ilişkin ödemeleri fatura kesilmesine rağmen yapmadığını, talebe rağmen ödeme yapmama ısrarını sürdürdüğünü, icra takibi yapıldığını, takibin davalının itirazıyla durduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacının, davalıyla aralarında aktedilmiş olan 29.08.2012 tarihli İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanlık ve İş Yeri Hekimliği Hizmetlerine ilişkin sözleşme hükümlerine göre davalı işyerinde hizmetini icra ederken ve bu hizmetini Eylül ve Ekim 2012 tarihlerinde de davalının herhangi bir aksi ihtarı olmaksızın görmüşken bu hizmetleri karşılığında yine sözleşmenin 4.maddesi hükmü gereği kestiği 29.09.2012 tarihli 44363 sayılı, 30.10.2012 tarihli 44475 sayılı fatura bedellerini faturalar davalıya tebliğ edilmiş olmasına karşın davalının ödemeyerek mütemerrid duruma düştüğü, davacının usulüne uygun tutulmuş ticari defterleri ile de bu hususun doğrulandığı, davalının ise davaya cevap vermediği gibi defterlerini de sunmadığı, böylelikle davalının, hakkında İstanbul 4. İcra Müdürlüğü’nün 2013/12291 esas sayılı icra takibine yaptığı itirazda haksız olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalının itirazının iptaline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesi uyarınca alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yargılama aşamasında davalı şirket adına çıkarılan tüm tebligatların “daimi çalışan” açıklamasıyla şirket personeline tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 12. maddesinde “Hükmi şahıslara tebliğ, salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılır. Bir ticarethanenin muamelelerinden doğan ihtilaflarda, ticari mümessiline yapılan tebliğ muteberdir” hükmüne;
Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 20. maddesinde de, “Tüzel kişilere tebliğ yetkili temsilcilerine, bunlar birden çok ise yalnız birine yapılır.” hükmüne yer verilmiştir. Aynı Yasa’nın 13. maddesinde “Hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimseler herhangi bir sebeple mütat iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır.” hükmüne; Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 21. maddesinde ise “Tüzel kişiler adına tebligatı almaya yetkili kişiler, herhangi bir sebeple mutat iş saatlerinde işyerinde bulunmamaları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde olmaları durumunda tebliğ, tüzel kişinin o yerdeki sürekli çalışan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. Ancak, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde görev itibariyle tebligatın muhatabı olan tüzel kişinin temsilcisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu tür işlerle görevlendirilmiş bir kişi olması gereklidir. Bu kişilerin de bulunmaması halinde, bu husus tebliğ mazbatasında belirtilir ve tebliğ, o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme yapılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda, tebligat belgesini tebellüğ eden kişinin Kanun’un 12 ve 13. madde hükümlerinde sözü edilen “tebliğ almaya yetkili kişilerden ” olduğu anlaşılmakta, ise de tebliğ belgesinde, davalı şirket temsilcisinin tebliğ saatinde işyerinde bulunmadığı veya o sırada evrakı bizzat alamayacak durumda olduğu hususuna ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir. Bu durumda, açıklanan Yasa ve Yönetmelik hükümlerine uyulmadığı anlaşılmakla davalı şirkete yapılan dava dilekçesi tebliği usulsüzdür.
Ülkemizin de tarafı olduğu ve Anayasa’nın 90. maddesi gereği iç hukukun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6, 1982 Anayasası’nın 36. maddesinde adil yargılanma hakkına yer verilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesinde ise, adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olarak hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiş olup, bu hak yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini, kararların somut, açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir.
Dava dilekçesinin tebliği ile davalı savunma hakkını kullanma olanağını kazanır ve cevap süresi işlemeye başlar. Esasa ve usule ilişkin savunma ve delillerini, dava dilekçesinin içeriğine göre ileri sürebilmesi için dava dilekçesinin tebliği zorunludur.
Açıklanan bu ilkeler doğrultusunda mahkemece, dava dilekçesinin şirket yetkililerinden birine ya da koşulları oluştuğunda memur veya müstahdemlerinden birine Tebligat Kanunu’nun 12 ve 13. maddeleri ile Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 20 ve 21. madde hükümleri uyarınca tebliği sağlanarak iddia edilen hususlar hakkında savunma hakkı verilip, varsa delilleri toplandıktan sonra üzerinde durulması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, açıklanan hususlara uyulmaksızın adil yargılanma hakkının ihlâli ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracak şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
2-Bozma nedenine göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere. 26.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.