Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2015/4078 E. 2015/7028 K. 03.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/4078
KARAR NO : 2015/7028
KARAR TARİHİ : 03.11.2015

MAHKEMESİ : Denizli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 15/05/2014
NUMARASI : 2014/101-2014/252

Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm süresi içinde davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmiştir.
Temyize konu karar niteliği gereği duruşmaya tâbi olmadığından duruşma isteminin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili, borçlunun üçüncü kişideki alacağının haczi sonrası Denizli 1. İcra Müdürlüğü’nün 2012/6286 E. sayılı dosyasında düzenlenen 10.02.2014 tarihli sıra cetvelinin 1. sırasında yer alan davalının alacağının muvazaalı olduğunu, davalıya ayrılan payın gerçek bir alacağa dayanmadığını ileri sürerek, davalının sıra cetvelinden çıkarılarak, davalıya ayrılan payın müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davacının alacağının dava konusu sıra cetvelinde 4. sırada olduğu, davalının alacağı sıra cetvelinden çıkarılsa bile 2. ve 3. sıradaki alacak miktarı dikkate alındığında dosyaya giren paranın davacının alacağına karşılık ödenemeyeceği, dolayısıyla davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraza ilişkindir.
Denizli 1. İcra Müdürlüğü’nün 2012/6286 E. sayılı dosyasında düzenlenen 10.02.2014 tarihli sıra cetvelinde, borçlunun üçüncü kişideki alacağının paylaşıma konu edildiği, 13.377,84 TL’nin tamamının davalının temlik aldığı Denizli 1. İcra Müdürlüğü’nün 2012/6286 E. sayılı dosyasına ayrıldığı, dava dışı alacaklı U..Oto Ltd. Şti’nin 2. ve 3. sıradaki dosyalarına pay ayrılmadığı, davacının alacaklı olduğu dosyanın 4. sırada olduğu görülmüştür. Kendisine pay ayrılmayan 2. ve 3. sıra alacaklısı tarafından 1. sıradaki alacaklının alacağının miktar ve sırasına yönelik itirazda bulunulmadığından, paylaşıma konu paradan 2. ve 3. sıra alacaklısına pay ayrılmayacağı hususu kesinleşmiştir. Dava, 1. sırada yer alan alacaklının alacağının muvazaalı olduğu iddiasına dayalı olup, davanın kabulü halinde 1. sıraya ayrılan alacağın 2. ve 3. sıradaki alacaklıya değil, 4. sırada yer alan davacı alacaklıya tahsisi gerekecektir. Davacı sıraya ilişkin değil, sadece alacağın esasına ilişkin itirazda bulunduğundan, davanın sonucu, tarafların sırasını etkilemez.
Muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında iddia, kural olarak, borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı (muvazaalı) biçimde borç ilişkisi oluşturarak, diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı güttükleri noktasındadır. Bunun için muvazaalı muamelenin borçlandırıcı işleme göre yapıldığı tarih önem taşır. Muvazaadan söz edilebilmesi için, kural olarak, muvazaalı olduğu ileri sürülen alacağın, kendisinden mal kaçırıldığı iddia edilen alacaktan daha sonra veya yakın tarihlerde doğmuş olması, diğer anlatımla kural olarak muvazaalı tasarrufun, diğer alacaklı lehine yapılan borçlandırıcı işlemden sonraki tarihi taşıması gerekir. Daha önce doğan alacak, daha sonra doğan alacak için muvazaa oluşturamaz. Takip işlemlerinin hızlandırılması, İİK’nın 20. maddesi uyarınca sürelerden feragat ve haczin borçlunun beyanı üzerine konulması, tek başına muvazaayı gösteren vakıalar değildir. Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü, davalı alacaklıdadır. Davalı alacaklı alacağının varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikte olan usulüne uygun, birbirini doğrulayan yazılı delillerle kanıtlamalıdır. Her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bono, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli değildir. Senetler ve çekler ancak tarafları ve onların cüz’i ve külli halefleri yönünden delil niteliğinde olup, temel ilişkinin ve kambiyo ilişkisinin dışında kalan davacı üçüncü kişi bakımından bu nitelikte bir ispat vasıtası olarak kabul edilemez. Öte yandan, alacağın miktarına göre diğer tarafın açık muvafakati bulunmadığı sürece tanık dinlenemez ve tanık beyanını dayalı olarak hüküm kurulamaz. Davalı alacaklının savunma ve delilleri çerçevesinde alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davalının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Diğer yandan, sıra cetveline yönelik şikayetlerde İcra Mahkemesi, önüne gelen şikayetleri sonuçlandırmak ve icra müdürüne bu yönde talimat vermekle görevli olup, düzenlenecek yeni sıra cetvelinde sıra cetvelinin hangi ilkelere göre düzenleneceğini belirtmesi, diğer anlatımla alacaklıların ne miktar için hangi sıralarda yer alması gerektiğini saptaması, hukuka uygun olmayan kısımları göstermesi, bu çerçevede işlem yapılması için icra müdürüne (İİK’nın 17. madde hükmüne kıyasen) talimat vermesi gerektiğinden, iptal nedenlerinin gerekçede belirtilmesi ve sıra cetvelinin iptaline karar verilmesi ile yetinilmesi gerekir.
Haciz yolu ile takiplerde düzenlenen sıra cetveline itiraz davalarında ise, davanın kabulü halinde kıyasen uygulanması gereken İİK’nın 235/3. maddesi uyarınca davalıya ayrılan payın, yargılama giderleri ve vekalet ücreti de dahil olmak üzere öncelikle davacıya ödenmesine, artan kısım bulunması halinde, davalıya bırakılmasına karar verilmesi, sıranın değiştirilmesine ya da iptaline ya da sıra cetvelinin iptaline karar verilmemesi gerekir. Sıra cetveline itiraz davaları sonunda verilen hüküm, sadece davanın tarafları bakımından sonuç doğurur ve verilen kabul kararı ile durumun tespiti ile yetinilmeyip, eda hükmü kurulmalıdır.
Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde uyuşmazlığın esasının incelenip, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
2-Kabule göre; HMK’nın 115/2. maddesi uyarınca mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Bu durumda mahkemece HMK’nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca hukuki yarara ilişkin dava şartı noksanlığından dolayı davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, hukuki yarar bulunmadığı belirlenmesine rağmen, davanın esastan reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.