Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2014/854 E. 2014/1471 K. 28.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/854
KARAR NO : 2014/1471
KARAR TARİHİ : 28.02.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 9. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/06/2013
NUMARASI : 2013/452-2013/540

Taraflar arasındaki sıra cetveline şikayetin yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın açılmamış sayılmasına yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde şikayetçi vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-

Şikayetçi vekili, İstanbul 34. İcra Müdürlüğü’nün 2012/769 Esas sayılı dosyası ile başlattıkları takipte, borçlunun aracına 10.01.2012 tarihinde kaydi haciz konulduğunu, 07.02.2012 tarihinde fiili haciz yapıldığını ve kıymetinin 30.000,00 TL olarak takdir edildiğini, 27.02.2012 tarihinde 300,00 TL yakalama masrafı verilerek araç hakkında yakalama çıkartıldığını, kaydi haczi devam eden ve borçlu tarafından kaçırılan aracın talepleri doğrultusunda 04.01.2013 tarihinde Van’da yakalandığını ve Van 1. İcra Müdürlüğü’ne teslim edildiğini, 18.03.2013 tarihinde araç üzerine tekrar fiili haciz ile muhafaza işleminin dosyaları vasıtası ile yapıldığını, yaptıkları araştırma sonucunda Van 1. İcra Müdürlüğü’nce UYAP aracılığı ile haciz tutanağı İstanbul 34. İcra Müdürlüğü’nün 2015/769 Esas sayılı dosyasına gönderildiği halde tutanağın icra dairesince kaydedilmemiş olduğunu tespit ettiklerini, gerek kayden gerekse fiili haciz açısından önde olan ve aracın satışına dayanak yakalamayı dahi yaptıran dosyanın tarihleri gözetildiğinde haczin düşmemiş olmasına rağmen derece kararında müvekkilinin alacağının yer almamasına ilişkin İstanbul 34. İcra Müdürlüğü’nün kararının yerinde olmadığını ileri sürerek, 16.05.2013 tarihli sıra cetvelinin ve haczin fekki kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; şikayetçinin dilekçesinde HMK’nın 119/1-g bendinde belirtilen hukuki sebeplerini somutlaştırmadığı gibi dilekçenin açıklamalar kısmı üzerinde yapılan incelemede iddiasını hangi hukuki sebebe istinat ettirdiğini de herhangi bir şekilde ifade etmediği, yasaya göre şikayetçinin şikayetinin diyalektik tartışmaya elverişli olabilmesi için muhakkak surette hukuki sebepleri içermesi gerektiği, bu ödevin açıklamalar kısmında yerine getirilmekten imtina edildiği gibi hukuki sebepler başlığı altında da “ilgili yasalar” demek suretiyle soyut bir ifade kullandığı, ilgili yasalardan kastın ne olduğunu izahtan vareste tutulduğu, HMK’nın 119. maddesi ile dile getirilen ve bir dilekçenin taşıması gereken kanuni unsurları ihtiva etmediği gerekçesiyle, davanın HMK 119/1-g ve HMK 119/2. maddeleri gereğince açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Kararı, şikayetçi vekili temyiz etmiştir.
Borçluya ait mahcuz satış bedelinin bütün alacaklıların alacağını karşılamaması halinde düzenlenecek sıra cetveline itiraz, alacağın esas ve miktarına yönelikse dava yoluyla genel mahkemede ( İİK’nın mad.142/1), itiraz sadece sıraya yönelikse şikayet yoluyla icra mahkemesinde (İİK’nın mad. 142/son) ileri sürülmelidir. İİK’nın 142/1. maddesi hükmüne göre, cetvel suretinin tebliğinden yedi gün içinde her alacaklı takibin icra edildiği mahal mahkemesinde alakadarlar aleyhine dava etmek suretiyle cetvel münderecatına itiraz edebilir. Aynı maddenin 3. fıkrasında ise sıraya dair şikayetlerin icra mahkemesine yapılacağı öngörülmüştür. Anılan hükümde yer alan “alakadarlar” ifadesi, kural olarak borçluyu değil, şikayet eden alacaklıdan sıra itibariyle önce olan alacaklıları ifade eder. Şikayet, kural olarak şikayet edene göre sıra cetvelinde öncelikli olan ya da aynı derecede hacze iştirak eden alacaklılara yöneltilmelidir. Sıra cetvelinde kendisine pay ayrılan ve şikayet sonucundan etkilenecek olan bu alacaklılar da yargılamaya dahil edilmeli, onlar hakkında da hüküm kurulmalıdır. Borçlunun incelenen şikayet bakımından pasif husumet ehliyeti bulunmamaktadır. Şikayette hasım gösterilmemesi ya da eksik veya yanlış kişiye husumet tevcih edilmesi talebin reddini gerektirmez. Bu durumda mahkemece, öncelikle şikayetçiye husumeti tamamlaması için HMK’nın 119/2. maddesi uyarınca kesin süre verilerek, şikayet nedeniyle verilecek karardan etkilenecek olanlara şikayet dilekçesi tebliğ edilerek, taraf teşkilinin sağlanması gerekir.
Öte yandan, ülkemizin de tarafı olduğu ve Anayasa’nın 90. maddesi gereği iç hukukun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6, 1982 Anayasası’nın 36. maddesinde adil yargılanma hakkına yer verilmiştir. 1086 sayılı HUMK’nın 73. maddesi, “Kanun’un gösterdiği istisnalar haricinde hakim her iki tarafı istima veyahut iddia ve müdafaalarını beyan etmeleri için kanuni şekillere tevfikan davet etmedikçe hükmünü veremez” hükmünü içermektedir. 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesinde ise adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olarak hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiş, bu hakkın, yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirme yapmasını da içerdiği belirtilmiştir. İİK’nın 18/3. maddesinde ” Aksine hüküm bulunmayan hallerde icra mahkemesi, şikayet konusu işlemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasına ve duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir eder; duruşma yapılmasını uygun gördüğü takdirde ilgilileri en kısa zamanda duruşmaya çağırır ve gelmeseler bile gereken kararı verir.” hükmüne yer verilmiştir. Kanunda açıklık bulunmayan hallerde, duruşma yapılıp yapılmayacağı hakimin takdirine bırakılmış ise de; öngörülen takdir hakkı mutlak bir seçimlik hak olmayıp, halin icabına göre değerlendirilmesi gereken bir takdir hakkıdır. Sıra cetveline karşı şikayette bulunulması halinde bu takdir hakkının duruşma yapılarak kullanılması kanunun amacına uygun düşer. Mahkemenin takdirine göre duruşma açılmasının gerekli görüldüğü hallerde ilgililerin duruşmaya çağrılması yasal bir gerekliliktir. Şikayet sonunda hakları haleldar olabilecek alacaklıların savunma haklarını kullanabilmeleri, adalet dengesinin sağlanabilmesi bakımından takdir hakkı, duruşma açılması yönünde kullanılmalıdır.
Somut olayda, şikayetçi vekilince İstanbul 34. İcra Müdürlüğü’nün 2012/769 Esas sayılı dosyasında 16.05.2013 tarihli sıra cetvelinde müvekkilinin alacaklı olduğu, dosyada haczinin ayakta olmasına rağmen icra müdürlüğünce sıra cetvelinde müvekkilinin alacaklı olduğu dosyaya yer verilmediği ileri sürülerek sıra cetvelinin iptali istenmiştir. Şikayetçinin dilekçesinin HMK’nın 119. maddesinde belirtilen unsurları içerdiği ve hukuki sebebin de açıklıkla bildirildiği görülmüş olup, şikayetin İİK’nın sıra cetveliyle ilgili hükümlerine dayandığının açıkça anlaşılması karşısında mahkemenin, şikayet dilekçesinde hukuki sebebin somutlaştırılmadığı yönündeki gerekçesinde isabet bulunmamaktadır.
Bu durumda, mahkemece, şikayet nedeniyle verilecek karardan etkilenecek olanlara şikayet dilekçesi tebliğ edilerek, şikayet tarihinde yürürlükte olan HMK’nın basit yargılama usulüne ilişkin 316. vd. madde hükümleri uyarınca yargılamanın yürütülmesi, taraf teşkilinin sağlanması, İİK’nın 18. maddesi uyarınca duruşma açılması, tahkikatın duruşmalı olarak yapılması, tarafların alacaklı oldukları icra dosyaları istenildikten sonra delilleri toplanıp değerlendirilerek şikayetin esasıyla ilgili hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde dosya üzerinden inceleme yapılmak suretiyle karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 28.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.