Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2014/4958 E. 2015/876 K. 16.02.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4958
KARAR NO : 2015/876
KARAR TARİHİ : 16.02.2015

….

Taraflar arasındaki kooperatif yönetim kurulu kararının iptali davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davacı … yönünden davanın kabulüne, diğer davacılar yönünden karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı kooperatifin anasözleşmesinde düzenlenen ortak olma şartlarını haiz olduklarını, anasözleşmeye uygun başvuruya rağmen yönetim kurulu kararıyla müvekkillerinin ortaklık başvurusunun açık kapı ve eşitlik ilkelerinin ihlâliyle kabul edilmediğini ileri sürerek, müvekkillerinin ortaklık başvurusunun reddine dair yönetim kurulu kararının iptaline, müvekkillerinin ortaklığa kabulünün zorunlu olduğunun tespitine ve kooperatif ortaklığının tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, anasözleşmenin 10. maddesi uyarınca yönetim kurulunca verilen ortak kabul etmeme kararına karşı denetim kurulu aracılığıyla 27.06.2010 tarihli genel kurula itiraz edilmeden dava açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen kararın, Dairemizin 18.02.2013 tarih ve 781 Esas, 883 Karar sayılı ilamıyla, davacı … dışındaki davacılar yönünden kararın HUMK’nın 434/son maddesi uyarınca temyiz etmemiş sayılmasına, davacı … yönünden ise, henüz ortak olmayan davacının doğrudan dava açabileceğinin kabulü ile, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 8/2. ve kooperatif anasözleşmesinin 3. maddesindeki koşulları taşıyıp taşımadığı yönünde tarafların iddia ve delilleri çerçevesinde değerlendirme yapılarak, ortaklığa engel bir halinin bulunmaması halinde, davacının ortaklık şartlarını taşıdığının tespitine karar verilmesi gerektiği belirtilerek, bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, tanık anlatımları ve dosya kapsamına göre; davacı …’a ait taşınmazın kooperatif sahası içerisinde olduğu, davacının babasının vefatı nedeniyle mirasçılar arasında paylaşım yapıldığı ve adına kayıtlı taşınmazın kardeşi Şeküre tarafından kullanıldığı, davacı tarafından da 43 parsel sayılı taşınmazın kullanıldığı, dosya içerisindeki tapu kayıtlarına göre 43 parselin davacının babası adına kayıtlı olduğu ve davalı kooperatifin sulama sahası içerisinde bulunduğu, dinlenen davalı tanıklarının davacının özürlü olduğunu beyan ettikleri, ancak davacının tapu kayıtlarında ve noter huzurunda resmi işlem yaptığı ve davalı tarafça bu hususun dava sonuçlanıncaya kadar hiç ileri sürülmediği hususları dikkate alınarak, tanıkların bu beyanlarına itibar edilmediği, davacının davalı kooperatife ortaklık şartlarını taşıdığı gerekçesiyle davanın kabulü ile, davacının davalı kooperatife ortaklık şartlarını taşıdığının tespitine, diğer davacılar hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

…/…

S.2

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, davacının ortaklık başvurusunun reddine ilişkin yönetim kurulu kararının iptali ve ortak olma koşullarını haiz olduğunun hükmen tespit ve tesciline ilişkindir.
Bir davada dava ehliyeti olmayanlar, yasal temsilcileri eliyle temsil edilirler (HMK. m.52). Bu sebeple, küçük veya kısıtlı olan kişinin, kendisi dava açamaz; kanuni temsilcisi olan velisi, vasisi veya kayyımının onun adına dava açması ve bu tür kişinin davalı olarak gösterildiği bir davada, usul işlemlerini onun adına yasal temsilcisi yapması gerekir.
…, dava açıldıktan sonra taraflardan biri vesayet altına alınır veya kendisine yasal danışman (kanuni müşavir) atanması söz konusu olursa, bu durumda hakim, yasal temsilci atanmasına kadar yargılamayı erteleyebilir (HMK. m.56/1; m.165). HMK’nın 56/1. maddesi, “Taraflardan birinin vesayet altına alınması veya kendisine yasal danışman atanması talebi mahkemece uygun bulunur ya da mahkemece gerekli görülürse, bu konuda kesin bir karar verilinceye kadar yargılama ertelenebilir.” hükmünü içermektedir. Bu düzenlemenin yapılmasının nedeni, anılan kişilerin yargılamadaki haklarının korunmasıdır.
HMK’nın 114/1-d maddesi uyarınca, tarafların dava ehliyetine (HMK. m. 51) sahip olmaları dava şartlarından olup; mahkemece bu husus, HMK’nın 115/1 maddesi gereği re’sen araştırılmalıdır. Görülmekte olan bir dava sırasında, taraflardan birinin vesayet altına alınması gerektiği iddia edilirse veya hakim tarafından kendiliğinden bu kanıya varılırsa, mahkeme hakiminin kendisi bu konuda vasi tayini yoluna gidemez. Mahkemenin yapması gereken iş, vesayet altına alınmayı gerektirip gerekmediğinin takdiri için sulh hukuk mahkemesine yazı yazması ve bekletici sorun (HMK. m. 165) yaparak, sonucunu beklemesidir.
Kısıtlı tarafından açılan davanın kısıtlının temsilcisi tarafından görülebilmesi için dava sırasında davacının vesayet altına alınması yetmez; vesayet makamının vasiye TMK’nın 462/8. maddesine göre dava açma yetkisi (izni) de vermiş olması gerekir. (HMK. m. 54)
Somut olayda, anılan bozma ilamı sonrası yapılan yargılamada tanıklar, davacı …’ın zihinsel özürlü olduğunu beyan etmiş olmalarına göre, mahkemece yukarıdaki açıklamalara uygun olarak, öncelikle TMK’nın 450/2. maddesi uyarınca adı geçenin vesayet altına alınmasını gerekli kılan bir nedenin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi, böyle bir nedenin bulunduğu kanaatine varılırsa anılan hüküm uyarınca bu durumun hemen yetkili vesayet makamına bildirilmesi ve bu konuda kesin bir karar verilinceye kadar yargılamanın HMK’nın 56/1. madde hükmü uyarınca ertelenmesi, …’ın vesayet altına alınmasına karar verilirse, TMK’nın 462/8. maddesi uyarınca ilgili vesayet makamından husumete izin kararı alınması için vasiye ya da vasinin vekalet vermesi halinde adı geçen davacı vekiline ya da vekalet verdiği başka bir vekile uygun bir süre verilmesi, vasinin davacı vekiline ya da başka bir vekile vekaletname vermemesi halinde vasiye tebligat yapılarak taraf teşkilinin sağlanması ve bu usuli eksiklikler tamamlandıktan sonra uyuşmazlığın esasının incelenmesi, şayet vasiye ya da vekalet vermesi halinde adı geçen davacı vekiline ya da başka bir vekile usulü eksiklikleri gidermek üzere HMK’nın 54/2. madde hükmü uyarınca süre verildiği halde dava açılmaması ve dava açmaya izin kararının sunulmaması durumunda 6100 sayılı HMK’nın 114/1-d-e ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, açıklanan şekilde bir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın işin esasına ilişkin karar verilmesi doğru olmamıştır.
2- Bozma nedenine göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

…/…

S.3

3-Kabule göre; 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 8/2. maddesi yollamasıyla davalı kooperatifin anasözleşmesinin 3/a maddesinde kanuni hakları kullanma ehliyetinin varlığı ortaklık şartı olarak düzenlenmiş olup, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda yapılacak araştırma ve değerlendirme davanın esası hakkında varılacak sonucu etkileyecek nitelikte olmasına rağmen, davacının fiil ehliyeti ile ilgili herhangi bir inceleme yapılmaksızın, ortaklık şartlarını haiz olduğunun kabulü de isabetsiz olmuştur.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.