Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2014/309 E. 2014/2184 K. 21.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/309
KARAR NO : 2014/2184
KARAR TARİHİ : 21.03.2014

MAHKEMESİ : Körfez 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14/12/2012
NUMARASI : 2011/188-2012/886

Taraflar arasındaki sözleşmenin feshi, tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalı S.. E.. vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin murisi annesi N.U. ve babası H. U. kendilerine ait taşınmaza inşaat yapılması için davalılar Z.. Ş.. ve M.. O..’un murisi S.O. ile arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladıklarını, ancak yüklenici S. O. inşaatı yarım bırakarak edimini yerine getirmediğini, ayrıca taşınmazda kendisine devredilen hisseleri diğer davalılara sattığını, yüklenici edimini yerine getirmediği sürece, yükleniciden daire satın alanların tapuya hak kazanamayacaklarını ileri sürerek, sözleşmenin geriye etkili olarak feshini, davalılar adına kayıtlı taşınmazın tapusunun iptali ile müvekkili adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar E.. G.., M.. B.., A.. K.., Y.. E.. ve M.. B.., dava konusu taşınmazdaki hisselerini tapu kaydına güvenerek satın aldıklarını, iyiniyetli olduklarını savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
Diğer davalılar, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafından, davalılar S.O., Y.. E.., E.. G.., M.. B.., V. K. ve Z.. Ş.. hakkında daha önceden aynı konuda Mahkemenin 2009/62 E, 2010/413 K sayılı dosyasında açılan davanın reddedildiği ve kararın kesinleştiği, HMK 114/1-i maddesi uyarınca aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış olmasının dava şartı olarak kabul edildiği, davalılar M.. O.. ve S.. E.. dışındaki diğer davalılar yönünden, kesin hükmün külli haleflere de etkili olacağı gözönüne alınarak dava şartının bulunmadığı gerekçesiyle, bu davalılar yönünden dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, davalılar M.. O.. ve S.. E.. yönünden ise davanın kabulü ile S.. E.. adına kayıtlı 2 no’lu bağımsız bölüm ile davalılar M.. O.. ve Z.. Ş..’in murisi S.O. adına kayıtlı 12 no’lu bağımsız bölümlerin tapularının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
Kararı, davacı ile davalı S.. E.. vekilleri temyiz etmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekili ile davalı S.. E.. vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2) a) Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden;
6100 sayılı HMK’nın 297/2. maddesi ”Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmünü içermektedir.
Davacı tarafça bir kısım davalıların murisi S. O. ile kendi murisleri N. U. ve H. U. arasında yapılan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin geriye etkili feshi istenmiş, davacı tarafından daha önce aynı taleple S. O. hakkında açılan aynı mahkemenin 2009/62 E. 2010/413 K. sayılı ilamında, sözleşmenin feshi talebi S. O. davadan önce öldüğü ve ölü kişi hakkında dava açılamayacağı gerekçesiyle usulden reddedilmiş olup, fesih talebi ile ilgili esastan kurulmuş bir hüküm bulunmamaktadır. Mahkemenin gerekçesinde açıkladığı kesin hüküm koşullarından biri olarak HMK’nın 301. maddesinde aranan ”ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması” gerektiğine ilişkin koşul, gerçekleşmemiş olup, aksi yöndeki gerekçe isabetsizdir. Mahkemece, S. O. mirasçıları M.. O.. ve Z. O. (Ş.) bakımından davacının sözleşmenin geriye etkili feshi talebi yönünden, taraf delilleri toplanıp, uyuşmazlığın esası incelenerek geriye etkili fesih koşullarının oluşup oluşmadığı tartışılıp değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi, yukarıda özetlenen HMK’nın 297/2. maddesine aykırı olmuştur.
b) Davalı S.. E.. vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Mahkemenin kesinleşen 2009/62 E. 2010/413 K. sayılı dosyasında, davalı S.. E.. davaya dahil edilmiş olup, mahkemece bu dosyada, S.. E.. ve bir kısım davalıların yükleniciden ve yüklenicinin devrettiği üçüncü kişilerden daire satın aldığı ve bu kişilerin iyiniyetli olduğu, aksine bir delilin davacı tarafından ileri sürülmediği gerekçesiyle davanın esastan reddine karar verilmiş ve bu hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
Bu durumda mahkemece, davalı S.. E.. yönünden de kesin hükmün varlığının kabulü ile kesin hüküm bulunmaması dava şartı olmakla HMK’nın 114/1-i ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin, bu davalı yönünden davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı ile davalı S.. E.. vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2a) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin, (2b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı S.. E.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, adı geçen taraflar yararına BOZULMASINA, peşin harçların istek halinde iadelerine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.