Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2014/228 E. 2014/3487 K. 06.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/228
KARAR NO : 2014/3487
KARAR TARİHİ : 06.05.2014

MAHKEMESİ : Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28/03/2013
NUMARASI : 2009/103-2013/196

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, kooperatif üyesi olan davalının 2004 ila 2008 yılları arasında sulama hizmetinden yararlandığı halde gecikme faizi dahil 14.734,96 TL sulama bedelini ödemediğini ileri sürerek, bu alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, Ereğli mahkemelerinin yetkili olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin tarımsal faaliyeti olmadığını, dolayısıyla sulama hizmetinden faydalanmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; 09.06.2003 tarihinde kooperatif üyeliğine kabul edilen davalının, dava tarihi itibariyle davacı kooperatife 6.147,50 TL sulama bedeli borcu olduğu ve borcun ödendiğine ilişkin herhangi bir delil de sunamadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 6.147,50 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2) Dava, davacı kooperatifin üyesi olan davalıdan sulama bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Davacı vekili, talep ettiği alacağa dava tarihinden itibaren reeskont faizi uygulanmasını istemiş, mahkemece hüküm altına alınan alacağa dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmüştür. Öncelikle davacının talep ettiği bu oranın neyi ifade ettiği üzerinde durulmalıdır. 04.12.1984 tarih ve 3095 sayılı Yasa’nın 2/3. maddesinde, arada sözleşme olmasa bile, ticari işlerde temerrüt faizinin, TCMB’nın kısa vadeli krediler için öngördüğü reeskont faiz oranı olduğu belirtilmiş iken, 15.12.1999 tarih ve 4489 sayılı Yasa ile 3095 sayılı Yasa’nın ticari işler için temerrüt faizini düzenleyen 2/2. maddesinde yapılan değişiklik ile 01.01.2000 tarihinden itibaren ticari işlerde uygulanacak temerrüt faiz oranı, TCMB’nın kısa vadeli avans işlemlerine uyguladığı faiz oranı olarak değiştirilmiştir. Ancak 3095 sayılı Kanun’un 1. maddesi yasal faizi düzenlemiş olup, ticari olmayan işler için temerrüt faizi 2/1, ticari işler için temerrüt faizi ise 2/2. maddede düzenlenmiş ve 1. fıkra temerrüt faizi oranını öngörürken 1. maddede yazılı yasal faiz oranına atıf yapmış, 2. fıkra ise 1. madde hükmünde öngören oranı kısmen baz alarak kendisi ayrı bir oran belirlemiştir. Diğer anlatımla, 1. madde hükmü temerrüt faizini düzenlememiş, “temerrüt faizi” başlıklı 2. maddenin oran olarak kaynağı ve dayanağını oluşturan çerçeve bir hüküm olarak ve ayrıca ticari olan ve olmayan işler için sadece kural olarak uygulanmak üzere sevkedilmiş olup, bu kuralın istisnası olarak 2. maddede temerrüt faizi bakımından farklı bir oran öngörülmüştür.
Bu maddeye atıf yapan ve ticari olmayan işler için temerrüt faizini düzenleyen 2/1. maddesinde yer alan reeskont faizi ibaresi 21.04.2005 tarih ve 5335 sayılı Kanun’un 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. 01.01.2000 tarihi ile 5335 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği tarih arasındaki dönemde yasal faiz ve reeskont faizi, ticari olmayan işler için temerrüt faizini ifade etmekte ve aynı anlama gelmekte olup, 3095 sayılı Yasa’dan kaldırılmış olan reeskont faizi, avans faizi oranından daha düşük, yasal orandan daha yüksek oranda Merkez Bankası’nca yayınlanmaya devam etmektedir. Bu nedenlerle, davacının yasal-avans arasında bir oranda faiz talep ettiğinin kabulü gerekmektedir.
Dava tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun, Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanunu’nun 7. maddesinde, ” Türk Borçlar Kanunu ‘nun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76., faize ilişkin 88., temerrüt faizine ilişkin 120. ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138. maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır. ” hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 88. maddesinin “Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz.” hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de “Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranının anılan yasal düzenlemedeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 42. maddesine göre genel kurul bütün üyeleri temsil eden en yetkili organ olup, kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisini haizdir. Konut Yapı Kooperatifi Tip Anasözleşmesi’nin 23/1. maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktar ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir.
Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidatın veya somut olayda su borcunun süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, 818 sayılı BK’nın 101/2. ( 6098 sayılı TBK’nın 117.) maddesi hükmü karşısında, genel kurulun belirlediği tarih kesin vade olup, üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise, borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK’ nın 88. maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120. maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir.
Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’ un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak temerrüt faizi oranını belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate almak zorundadır.
Somut olayda, davacı tarafça gecikme faizi dahil sulama bedelinin dava tarihinden itibaren reeskont faiziyle tahsili istenmiş olup, mahkemece kabulüne karar verilen alacağın yasal faiz oranı uygulanmak suretiyle tahsiline karar verilmiş, davacı vekilince aylık %5, %1,8 ve %3 gecikme faizi uygulamasına ilişkin yönetim kurulu kararları sunulmuştur. Bu kararlardan bazılarında MEDAŞ’a yapılan ödemeler nedeniyle, aylık %3 gecikme faizi kararlaştırıldığı belirtilmiştir. Davacı kooperatif anasözleşmesinin 110. maddesinde, sulama ücretlerinin peşin ödeneceği, ancak ortağın mali durumunun müsait olmaması halinde müraacat üzerine yönetim kurulunca bir vadenin kararlaştırılabileceği, aksi halde ortaktan kooperatifin borçlandığı kredi müessesesine ödenen nispette faiz ve masraf alınacağı öngörülmüştür. Davacı kooperatifin genel kurullarında, sunulan yönetim kurulu kararları doğrultusunda faiz oranı kararlaştırılmış ve dava açılmayarak kesinleşmiş olduğunun tespiti halinde, davacı kooperatifin talep edebileceği temerrüt faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır.Şayet genel kurulda bir oran kararlaştırılmamış ise, anasözleşmenin 110. maddesi uyarınca yönetim kurulunun vade belirlemede yetkili olduğu ve MEDAŞ’ ın kooperatife uyguladığı oranı üyesi olan davalıya yansıtabileceği anlamına gelen düzenlemesi uyarınca yine taraflarca bu kez anasözleşme uyarınca faiz oranı birlikte kararlaştırılmış olacak ve aynı sınırlamanın uygulanması gerekecektir.
Bu durumda, mahkemece, karar tarihinden önce yürürlüğe giren anılan yasal düzenleme bu açıklamalar çerçevesinde somut olay bakımından değerlendirilerek, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, davacı kooperatifin tüm genel kurul kararları öncelikle davalı kooperatiften, temin edilemezse Ticaret Sicil Memurluğu’ndan, mümkün olmazsa anasözleşmenin ilgili maddesi uyarınca ilgili Bakanlık İl Müdürlüğü’nden istenerek, faiz oranı ile ilgili bir karar alınıp alınmadığı araştırılarak, faiz oranı kararlaştırılmışsa dava tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi oranı, yukarıda açıklanan yasal düzenleme uyarınca belirlenip, reeskont faizi oranından daha yüksek değilse hükmedilmesi; daha yüksek ise reeskont oranına hükmedilmesi, şayet genel kurullarda faiz oranı kararlaştırılmamışsa anasözleşmenin 110. maddesinde yazılı oranın uygulanmayacağı, bunun yerine, anılan yasal düzenleme uyarınca davacının yasal faiz oranının iki katına kadar işleyecek temerrüt faizi oranı üzerinden faize hak kazandığı; diğer anlatımla davalının yasal faiz oranının iki katı ile sınırlı olarak, bu oran aşılmadan işleyecek temerrüt faizi oranı ile sorumlu olacağı gözetilerek, işleyecek temerrüt faizi oranının belirlenip hükmedilmesi, şayet genel kurullarda gecikme faizi kararlaştırılmamış ve 110. maddenin uygulanmasının gerekmediği sonucuna varılırsa şimdiki gibi yasal oranda işleyecek faize karar verilmesi gerekirken, anılan yasal düzenleme gözden kaçırılarak, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır
SONUÇ :Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulu ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı onama harcının davalıdan alınmasına, davacıdan peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.