Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2014/1388 E. 2014/1470 K. 28.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1388
KARAR NO : 2014/1470
KARAR TARİHİ : 28.02.2014

MAHKEMESİ : Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 21/01/2013
NUMARASI : 2012/377-2013/38

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

-K A R A R-

Davacı vekili; müvekkilinin tapuda maliki olduğu taşınmazlar üzerinde arsa payı karşılığı inşaat yapılması konusunda davalı yüklenici ile yapılan 13.05.1994 tarihli sözleşmede inşaatın bitim ve taşınmazların teslim tarihinin 01.06.2000 olarak belirtildiğini, 12.04.2001 tarihinde yapılan ek sözleşme ile inşaatların bitim tarihinin 31.12.2002 olarak uzatıldığını ancak sözleşmenin halen feshedilmediğini, villaların oturulacak vaziyette olmadığını, bu nedenle müvekkilinin kira kaybından doğan zararı olduğunu ileri sürerek, 8 villa için fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla 05.08.2008 tarihinden dava tarihine kadar olan dönem için 50.000,00 TL’nin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, hak düşürücü sürenin geçtiğini ve zamanaşımının dolduğunu, davacının Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nden aldığı kira tazminatı, eksik işler bedeli ile aynen ifaya ilişkin ilam ile eksik işlerin giderilmesi yükümlülüğünün davacıya geçtiğini, davacı kendi yükümlülüğünü yerine getirmediğinden bu davaya konu taleplerinin dinlenemeyeceğini savunarak, davanın öncelikle usuli nedenlerle, aksi halde esastan reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davanın, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi nedeniyle davacıya düşen bağımsız bölümlerin sözleşmede kararlaştırılan tarihte teslim edilmemesi nedeniyle oluşan kira kaybının tahsili istemine ilişkin olduğu, HMK’nın 4. maddesinin (a) bendi uyarınca kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere kira ile ilgili tüm uyuşmazlıkları konu alan davaların Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevi dahilinde olduğu, eldeki uyuşmazlık açısından mahkemenin görevli bulunmadığı, HMK’nın 114. maddesi uyarınca mahkemenin görevli olmasının dava şartları arasında yer aldığı ve HMK’nın 115. maddesi uyarınca mahkemenin dava şartının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında araştırmakla yükümlü bulunduğu gerekçesiyle, talebin usulden reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Dava, dava tarihinde yürürlükte olan TBK’nın 470 vd. madde hükümleri kapsamında olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine aykırı davrandığı iddia edilen davalıdan 6098 sayılı TBK’nın 125. maddesine dayalı olarak gecikme tazminatının tahsili istemine ilişkindir.
Taraflar arasında kiracı-kiralayan ilişkisi bulunmadığından HMK’nın 4. maddesinin (a) bendinin işbu uyuşmazlıkta uygulama yeri bulunmamaktadır. Ancak dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 5/3. maddesi uyarınca Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisi olup; bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanması gerekir. Mahkemece davanın, 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde 6098 sayılı TBK’na atıf yapılan sözleşmelerden birine ilişkin olmadığı, diğer anlatımla mutlak ticari davalardan olmadığı, davacının tacir sıfatının da bulunmadığı, diğer anlatımla her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hukuk davası (nispi ticari dava) niteliğinde de olmadığı gözönünde bulundurulmalıdır.
Öte yandan, HMK’nın 115/2. maddesi uyarınca mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Bu durumda mahkemece, karar tarihinde yürürlükte olan HMK’nın 114/1-c ve madde hükmü uyarınca göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle, davanın anılan 115/2. madde hükmü uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekirken, karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunmayan 1086 sayılı HUMK’nın dava şartı öngörmeyen göreve ilişkin 7. ve 27. madde hükümlerine uygun olarak gerekçede ve hüküm fıkrasında “görevsizlik kararı” ibarelerine yer verilmesi doğru olmamıştır.
Diğer yandan, mahkemenin yetkisi tartışma konusu olmamasına rağmen hüküm fıkrasında “yetkili mahkeme” ibarelerine yer verilmesi de hatalı olmuştur.
Ancak sonucu itibariyle doğru olan kararın HUMK’nın 438/son maddesi uyarınca gerekçesi değiştirilmek ve yapılan yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HUMK’nın 438/7. maddesi uyarınca hüküm fıkrasının aşağıda yazılı olduğu şekilde düzeltilmesi suretiyle onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün gerekçesi değiştirilerek ve hüküm fıkrasının 1. bendindeki “Ankara Sulh Hukuk” ibaresi hükümden çıkarılarak, yerine “Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk” ibaresinin; 3. bentte yer alan “görevsizlik kararının” ibarelerinin hükümden çıkarılarak yerine “kararın” ibaresinin yazılması, 2 ve 3. bendindeki “yetkili ve” ibarelerinin, hükümden çıkarılması suretiyle kararın DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 28.02.2014 tarihine oybirliğiyle karar verildi.