Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2014/121 E. 2014/313 K. 21.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/121
KARAR NO : 2014/313
KARAR TARİHİ : 21.01.2014

MAHKEMESİ : Malatya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 26/11/2013
NUMARASI : 2012/155-2012/155

Taraflar arasındaki tazminat davasının yargılaması sırasında davacı vekilinin ihtiyati haciz talebi üzerine verilen ihtiyati haciz kararına itirazın reddine yönelik olarak verilen ara kararının süresi içinde ihtiyati hacze itiraz eden-davalı L.. Ş.. vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatif ortaklığı neticesi hakettiği taşınmazının diğer davalılar V. K. mirasçıları ve L.. Ş..’ın muvazaalı işlemleri neticesi elinden alındığını, bu nedenle zarara uğradığını ileri sürerek, şimdilik 50.000,00 TL’nin davalılardan tahsilini ve alacak miktarı oranında ihtiyati hacze karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, 24.09.2013 tarihli duruşmada talebin kabulü ile dava dilekçesinde talep edilen 50.000,00 TL üzerinden %15 teminat karşılığı davalıların taşınır, taşınmaz malları ile 3. kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmiştir.
Davalı L.. Ş.. vekili, verilen ihtiyati haczin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, ihtiyati haczin kaldırılmasını talep etmiştir.
Mahkemece, 26.11.2013 tarihli ara kararı ile ihtiyati hacze yönelik itirazın reddine karar verilmiştir.
İhtiyati hacze itirazın reddine ilişkin ara kararı, davalı L.. Ş.. vekilince temyiz edilmiştir.
1-26.11.2013 tarihli celsede verilen ara kararı ile davalı vekilinin ihtiyati hacze itirazının reddine karar verilmiş, ayrı bir gerekçeli karar yazılmamıştır. İhtiyati haciz kararına itiraz üzerine verilen kararlara karşı yasa yolu İİK’nın 265/son maddesi uyarınca açıktır.
İhtiyati haciz kararlarının içeriği İİK’nın 260. maddesine uygun olması gerektiği gibi, itiraz üzerine verilen kararın da HMK’nın 297/1-c maddesine uygun olarak yazımı gereklidir. Anılan maddede, hükmün, iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri de kapsaması gerektiği öngörülmüştür. Yine Anayasa’nın 141/3. maddesinde de tüm mahkeme kararlarının gerekçeli olmasını buyurmaktadır. Kararlarda bulunması gereken gerekçeler sayesinde taraflar, hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi, karar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda da HUMK’nın 428. maddesi uyarınca Yargıtay incelemesi sırasında ancak bu gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı saptanabilecektir. Diğer bir anlatımla, Yargıtay denetimi ancak bir kararın gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. Açıklanmaya çalışıldığı üzere, mahkemece, tarafların tüm delillerinin açıkça değerlendirilerek davanın hangi gerekçeyle reddedildiğinin karara yansıtılması gerekirken, yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması, Anayasa’nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesini, HMK’nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkını ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkını ihlâl edecektir.
Mahkemece, İİK’nın 265/4. madde hükmüne uygun olarak itiraz duruşmalı incelenmiş ve her iki tarafın beyanı alınmış ise de, duruşma sonunda ara karar ile itirazın reddine karar verilmekle yetinilmiş olup, daha sonra HMK’nın 297. maddesine uygun olarak gerekçeli karar yazılmamıştır. Bu durumda, temyiz edilen kısa kararın denetimi mümkün bulunmadığından, bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre, ihtiyati hacze itiraz eden davalı L.. Ş.. vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
3-Kabule göre; bir para alacağının güvence altına alınması için öngörülen geçici hukuki himaye yolu ise İİK’nın 257 vd. maddelerinde düzenlenen ihtiyati haciz olup, bununla mal üzerinde bir ayni hak iddiası ileri sürülmemekte, malın üçüncü kişiye devrine engel olunmamakta, bunun yerine alacağın o malın satış bedelinden karşılanması ve malın devri halinde haczin, devralana karşı da dermeyan edilebilmesi imkânı sağlanmaktadır. Muaccel olmamış bir alacak için kural olarak ihtiyati haciz istenemez. Alacağın muaccel olması, anılan madde hükmünde koşullardan biri olarak öngörüldüğü gibi ayrıca istemin, alacaklının nakdi alacağının varlığına delalet eden ve mahkemeye bu yönde oldukça kanaat veren ve İİK’nın 68/b maddesi anlamında olması yasal zorunluluk olmayan bir belgeye bağlı olması da gerekir. Muaccel olmayan alacak için ihtiyati haciz istenebilmesi için, alacaklının alacağını vadesinde alabilmesinin ciddi bir şekilde tehlikeye düştüğüne veya düşmekte olduğuna delalet edecek hallerin varlığı gereklidir. Bu haller, İİK’nın 257/2. maddesinde sayılmış olup, vadesi gelmemiş borçtan dolayı, borçlunun muayyen ikametgahı yoksa; borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa, bu nedenlerden birinin bulunması halinde ihtiyati haciz istenebilir.
Aynı Kanun’un 265. maddesinde hangi nedenlere dayalı olarak ihtiyati hacze itiraz edilebileceği düzenlenmiştir. Somut olayda mahkemece, davalıların taşınır, taşınmaz malları ile 3. kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmiş ise de, bu kararın yukarıda açıklanan İİK’nın 257. maddesindeki hangi sebepler nedeniyle verildiği gerekçeli ve denetime elverişli bir şekilde belirtilmemiş olup, itirazın hangi nedene dayalı olduğu da itiraz eden vekilinden sorulup, dayanılan itiraz nedeni tartışılıp, değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı L.. Ş.. vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 21.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.