Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2014/120 E. 2014/449 K. 27.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/120
KARAR NO : 2014/449
KARAR TARİHİ : 27.01.2014

MAHKEMESİ : Adana 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14/03/2013
NUMARASI : 2011/697-2013/139

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında içme, atık su abonelerinin sularının kesilmesi, açılması, kaçak su tespiti, su sayaçları sökme takma hizmetlerinin alınması konusunda sözleşme imzalandığını, davalı şirkete bağlı olarak çalışan işçi M. .A. E.’in haksız feshe dayalı işçilik alacaklarına ulaşmak için Adana 2. İş Mahkemesi’nin 2006/317 Esas sayılı dosyası ile müvekkili ve davalı aleyhine dava açtığını, davanın kabulüne dair verilen kararın icra takibine konulduğunu, müvekkilince icra dosyasına ödeme yapıldığını ileri sürerek, 22.06.2011 tarihinde ödenen 23.206,58 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı tarafça, cevap verilmemiştir.
Mahkemece, iddia, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; haksız fesih nedeniyle işçiye ödenen tazminattan hangi tarafın ne oranda sorumlu olduğuna ilişkin uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümleri, aynı sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkla ilgili verilmiş mahkeme kararları ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmesi gerektiği, sözleşme hükümlerine göre işçiye ödenecek olan tazminatlardan davalı yüklenicilerin, işçiyi çalıştırdıkları kendi dönemleriyle sınırlı olarak sorumlu oldukları, tacir olan tarafların çalıştırdıkları işçilerin fiili işçilik bedeli dışında sair tazminat haklarından da sorumlu olacağını bilebilecek durumda oldukları, somut olayda, davacının asıl işveren durumunu muhafaza etmesi nedeniyle, haksız fesih nedeniyle doğan zararlardan davalı ile birlikte eşit oranda kusurlu ve sorumlu olduğunun kabulü gerektiği belirtilerek, davanın kısmen kabulü ile 9.060,38 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, taraflar arasında imzalanan hizmet alım akdine dayalı dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarının rücuen tahsiline istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki sözleşme ve ekleri, Dairemizin 04.11.2013 tarihli geri çevirme kararı üzerine dosyaya girmiştir. Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmesi gerektiği isabetli olarak tespit edilmiş olmasına rağmen, sözleşme hükümlerinin tartışılıp değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, gerekçede yer alan “sözleşme hükümlerine göre işçiye ödenecek olan tazminatlardan davalı yüklenicilerin, işçiyi çalıştırdıkları kendi dönemleriyle sınırlı olarak sorumlu oldukları” ve “tacir olan davalılar çalıştırdıkları işçilerin fiili işçilik bedeli dışında sair tazminat haklarından da sorumlu olacağını bilebilecek durumda oldukları” ibareleri çelişkili olup, asıl işveren olmasının davacıya neden sorumluluk yüklediğinin açıklanmaması, gerekçede “uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümleri, aynı sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkla ilgili verilmiş mahkeme kararları ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmesi gerektiği” belirtilmesine rağmen bunların neler olduğunun açıklanmaması ve bunların usulüne uygun bir şekilde ele alınıp, tartışılmaması doğru olmamış, hüküm bu nedenlerle denetlenememiştir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/b bendinde ” Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverinin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmüne yer verilmiştir. Davacı asıl işveren anılan madde hükmüne dayalı sorumluluğu nedeniyle dava dışı işçiye ihbar ve kıdem tazminatı vs. ödemiş ise de, davacının bu tazminatlardan sorumluluğu, anılan yasa maddesine göre işçilere karşı olan bir sorumluluk olup, taşeron ile asıl işveren arasındaki birbirlerine karşı olan sorumluluğu içermeyen anılan düzenlemenin dava konusu olaya uygulanması mümkün değildir. Bu durumda uyuşmazlığın, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gerekmektedir. Dava dışı işçinin İş Mahkemesinde görülen davada kıdem tazminatı alacağı başka alt işveren yanında çalıştığı süreler de dikkate alınarak hesaplanmış ise, son alt işveren olan davalının kıdem tazminatı alacağı ile ilgili olarak davacıya karşı olan sorumluluğu sözleşmede farklı bir düzenleme yok ise kural olarak kendi dönemi ile sınırlı bulunduğundan, davalının kıdem tazminatına ilişkin sorumluluğunun buna göre belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Öte yandan, davalı yaptığı haksız fesih sebebiyle ihbar tazminatının doğmasına neden olmuştur. İhbar tazminatları 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. maddesinde işçinin iş sözleşmesi süresi itibariyle belirlenmiş ve haksız fesheden işveren sorumlu tutulmuştur. Aynı Kanun’nun “işyerinin veya bir bölümünün devri” başlıklı 6. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında da ” İşyeri veya işyerinin bir bölümü hukuki bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer. Devralan işveren, işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden işçinin yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür.” hükmüne yer verilmiş olup, bu hükümle işveren değişikliği işyeri devri olarak kabul edilmiş ve “iş sözleşmesinin süresi” kavramına, tüm işverenlerin yanında çalışan süreler dahil edilmiştir. Bu durumda sözleşmede başka bir düzenleme yok ise kural olarak davalının ihbar tazminatının dava dışı işçinin diğer işverenler yanında süreler de dahil olmak üzere tüm çalışma dönemi dikkate alınarak belirlenmesi gerekir.
Bu durumda, mahkemece, bu açıklamalar ve ilkeler çerçevesinde dava ele alınıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye, yetersiz ve denetimi yapılamayan gerekçeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
2-Bozma nedenine göre, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.