Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2014/10331 E. 2015/7019 K. 02.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10331
KARAR NO : 2015/7019
KARAR TARİHİ : 02.11.2015

MAHKEMESİ: Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 01/07/2014
NUMARASI : 2013/277-2014/452

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili, müvekkilinin, bir dönem davalı kooperatifin başkanlığını yaptığını, S.. İlçesi S..k Mah. 8.. ada 14.. parsel sayılı arsayı genel kurulda verilen yetkiyle davalı kooperatif adına 1993 yılında satın aldığını, satın alınan taşınmazda kooperatif üyelerine konut edindirmek amacıyla inşaat yapmak üzere ilgili belediyeden izin ve ruhsatların alındığını, inşaata başlandığını, taşınmazın önceki malikleri ile Orman Genel Müdürlüğü arasında devam eden dava sonunda taşınmazın bir kısmının (42 konuttan, 32 konutun oturduğu alanın) orman alanı içinde kaldığını, bu sebeple müvekkilinin davalı kooperatif başkanı olmasından dolayı Seferihisar Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2000/92 E., 2002/224 K. sayılı dosyasında yargılandığını, yargılama neticesinde mahkemece müvekkili aleyhine 4.903,098 TL vekalet ücretine ve 156,63 TL yargılama giderine hükmedildiğini, ardından İ.. Orman İşletme Şefliği’nin 24.06.2009 tarihli yazısı ile müvekkilinden yargılama gideri ve vekalet ücreti olarak 12.389,65 TL talep edildiğini, müvekkilinin bu parayı bizzat ödediğini ve ödeme için ayrıca 46,56 TL havale masrafı yaptığını, anılan yargılama giderleri ve vekalet ücretinin şahsıyla ve eylemleriyle hiçbir ilgisi olmadığını, kooperatife ait bir ihtilaftan dolayı olduğunu, o tarihte sadece başkan olması nedeniyle davalı kooperatifin işleriyle ilgili olarak ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek, 12.439,21 TL’nin davalı kooperatiften ödeme tarihi olan 29.07.2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte rücuen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının kooperatifin kuruluşundan 2000 yılı Mayıs ayında yapılan genel kurula kadar yönetim kurulunda bulunduğunu ve başkanlığını yaptığını, davacının başkanlığı sırasında kooperatif villalarının yapımı için arsa arandığını, genel kuruldan alınan yetkiye dayanılarak S.. ilçesi Merkez, S.. mahallesinde tapuda 83 ada 14 parselde kayıtlı taşınmazı satın aldığını, gerek tapuda gerekse belediyede yaptıkları araştırmalarda arazi ile orman arasında bir ihtilafa rastlamadıklarından ötürü gerekli izin ve ruhsatları alarak çalışmalara başlandığını, 07.08.1997 tarihi itibariyle inşaat ruhsatı alınarak 42 adet (21 ikiz) villanın inşaatına başlandığını, davacının yönetimindeki kooperatifçe çalışmalara başladıktan sonra taşınmazı satın aldıkları önceki malikler ile Orman Genel Müdürlüğü arasında Seferihisar Kadastro Mahkemesi’nde davaların devam ettiğini öğrendiklerini, bu hususun önceki maliklerce kooperatiften, dolayısıyla başkan olan davacıdan gizlendiğinin doğru olduğunu, davacının davasının son derece haksız hukuka aykırı talepler barındırmakta olduğunu, davacının kooperatifin taraf olduğu davaları üyelerden yıllar boyu sakladığını, iş saklayamayacağı boyut olan inşaatların durdurulması boyutuna ulaştığında üyelerin haberdar edildiğini, kooperatif üyelerinin dava sürecinde ödedikleri fazladan aidat ve ek ödemeler olduğunu, o paralarla hızlandırılan ve kabası biten inşaatların yıkıldığını, üyelerin ağır zarara uğratıldığını, davalının bu hatalı davranışlarının Kooperatifler Kanunu’nun 62. maddesinde belirtilen ” Yönetim kurulu üyeleri ve kooperatif memurlarının, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar.” ifadesinin somut bir örneği olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacının davalı kooperatifin başkanı olduğu dönemde kooperatifin üyelerine konut inşa etmek üzere genel kuruldan alınan yetkiye dayanarak arsa satın aldığı, satın alınan arsanın orman arazisi içinde kaldığının anlaşılması üzerine kooperatifin iş ve işlemleri nedeniyle ve kooperatif başkanı sıfatıyla yargılandığı, davacının icra baskısı altında olması nedeniyle toplam 12.439,21 TL vekalet ücreti ile yargılama giderini ödediği, ödenen giderin davacının davalı kooperatifin iş ve işlemleri nedeniyle ve kooperatif başkanı sıfatıyla yargılanması nedeniyle oluştuğu, bu giderin kooperatife ait olduğu, bu nedenle davacının davalı kooperatiften 12.439,21 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile anılan tutarın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, kooperatif başkanı sıfatıyla yargılandığı davada ödenmek zorunda kalınan yargılama giderlerinin rücuen tahsili istemine ilişkindir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinin yürürlükte bulunduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi iken, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanun’un 5. maddesinde yapılan değişiklikle Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasında ilişki görev ilişkisi olarak değiştirilmiş ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir. Dava, 01.07.2012 tarihinden sonra açılmış olup, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 99. maddesi uyarınca ticari dava niteliğini haiz ise de, yargı çevresinde Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmamakta ise, 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davaya devam edilmesi ve görevsizlik kararı verilmemesi gerektiği açıkça öngörüldüğünden, dava ve karar tarihi itibariyle bu davaya Asliye Hukuk Mahkemesi olarak bakılmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Seferihisar Kadastro Mahkemesi’nin 1991/27 E., 1998/32 K. sayılı dosyasının incelenmesinde, davacılar A.. P.. K.., B.. G.. A.., A..Y.. A.., Ş..T.. Y.., M.. N..S.. tarafından, davalı Orman Genel Müdürlüğü aleyhine 26.04.1988 tarihinde orman tahdidine itiraz davası açıldığı, davalı kooperatifin satın alma sebebiyle davacılar yerine 25.05.1998 tarihinden itibaren yargılamalara katıldığı, yapılan yargılama sonunda 19.12.1998 tarihinde davanın reddine karar verildiği, Orman Genel Müdürlüğü’nce 2000 yılında açılan ve kazanılan dava sonucunda, tapunun iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verildiği anlaşılmıştır.Seferihisar Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2000/92 E., 2002/244 K. sayılı dosyasının incelenmesinde, Seferihisar Kadastro Mahkemesi’nin 1998/32 K. sayılı kararı doğrultusunda yapılan kontrolde ikişer katlı 16 adet kaba inşaat halinde eve rastlandığının 27.03.2000 tarihli tutanağa bağlanması üzerine davacı hakkında orman alanını işgal ve faydalanma suçundan dolayı 6183 sayılı Kanun’un 93/2,3,4. maddeleri uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda, unsurları oluşmayan müsnet suçtan beraatına, orman alanına yapılan 16 adet binanın 6183 sayılı Kanun’un 93/4. maddesi uyarınca müsaderesine, 4.903,09 (4.903.098.214,00) TL nisbi vekalet ücretinin ve 156,63 (156.633.000,00) TL yargılama giderinin davacı sanıktan tahsiline karar verildiği anlaşılmıştır.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 59/3. maddesinde; “Yönetime veya temsile yetkili şahısların kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlardan kooperatif sorumludur” hükmüne yer verilmiş, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 62/1. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin görevleri belirtilmiş, yönetim kurulunun, kooperatif amaçlarının gerçekleşmesi ve ortakların çıkarlarının korunması ile ilgili olarak yasalara, anasözleşme hükümlerine ve genel kurul kararlarına göre işleri titizlikle yürütecekleri ve kooperatifin başarısı ve gelişmesi yolunda gereken çabayı göstermekle görevli oldukları açıklanmıştır. 62/3. maddesinde ise; “Yönetim Kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar” hükmüne yer verilmiştir. Anasözleşmenin 48/1 ve 6. maddesi, aynı yönde düzenleme içermekte, 48/7. maddesi ise, kusurlu olmadığını ispat eden yöneticilerin, sorumlu tutulamayacağını öngörmektedir. Aynı Kanun’un 98. maddesi yollaması ile davacının yönetici olduğu tarihlerde yürürlükte bulunan TTK’nın 336. maddesi uyarınca, genel olarak yönetim kurulu üyeleri kooperatif adına yapmış oldukları sözleşme ve işlerden dolayı şahsen sorumlu değildir. Aynı maddede beş bent halinde sayılan durumlar, bu genel ilkenin istisnaları olarak gösterilmiştir. Anılan istisnalardan olan 5. bent ”idare meclisi azaları şirket namına gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasden ve ihmal neticesi olarak yapılmamasından gerek şirkete, gerek münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen mesuldürler” hükmünü içermektedir. Davacının yönetici olduğu tarihlerde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 41, 50 ve 51. madde hükümleri ile yukarıda anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde, yöneticilerin ve temsile yetkili şahısların zarar doğuran eyleminden dolayı, yöneticiler ve kooperatif müteselsilen sorumludurlar. Bu nedenle, ortaklığın, yöneticilere karşı sorumluluk davası açmasının yanı sıra ortakların, kooperatife karşı maddi ve manevi tazminat davası açma hakları bulunmaktadır. TTK’nın 340.maddesinde, 309. maddeye yapılan göndermenin sadece sorumluluk halleri ile sınırlı olduğunun ve 309. maddedeki “hükmolunacak tazminat şirkete verilir” hükmünün 336.maddedeki doğrudan doğruya zarar hallerine uygulanmayacağının kabulü gerekmektedir. Sorumluluğun söz konusu olabilmesi için de öncelikle bir zararın doğması şarttır. Zarar meydana gelmiş ise, yöneticiler kusursuzluğunu ispat etmesi gerekir. Kusursuzluğun ispatı da genel hükümlere tabidir. Kural olarak yönetim kurulu üyeleri kooperatif adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlar ise de, anılan 336. maddedeki hallerde kooperatife, kooperatif ortaklarına ve kooperatif alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe müteselsilen sorumlu olurlar. Yöneticilerin görevlerini ifa sırasındaki zararın kusur ile işlendiği karinesinin aksini ispat etmedikçe 338.maddesi gereğince sorumluluktan kurtulamazlar. Diğer yandan, 11. HD’nin 14.05.1970 tarih ve 2722 E., 2030 K; 27.02.1990 tarih ve 9543 E., 1576 K; 14.02.2005 tarih ve 2004/4501 E., 2005/1130 K; 19.02.2007 tarih ve 2005/14680 E., 2007/3131 K; Dairemizin 06.12.2013 tarih ve 6611 E., 7768 K. sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 59/3.maddesinde yöneticilerin kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlardan kooperatifin sorumlu olacağı düzenlenmiş ise de, bu hükmün yöneticiler ile birlikte kooperatifin dahi sorumlu olacağı şeklinde yorumlanması gerekir.
Mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda, davacının yönetici sıfatıyla kooperatifin iş ve işlemlerini yapması kapsamında başlattığı ve takibinden sorumlu olduğu inşaatın, orman alanını işgal ve faydalanma suçunu oluşturduğu iddiasıyla yargılandığı ceza davasında sorumlu tutulduğu ve ödemiş olduğu vekalet ücreti ve yargılama giderlerini işbu davada talep edebileceği sonucuna varılmış ise de, davalının Seferihisar Kadastro Mahkemesi’nin özetlenen dosyasında taşınmazın orman tahdidi içine alındığını davacının öğrenmesine rağmen bu hususu ortaklardan gizlediği, inşaatları durdurmadığı, bunun davacının kişisel kusurunu oluşturduğu, inşaatın hızlandırılması için aidat ve ek ödemeler getirildiği savunması ve bilirkişi raporuna itirazı üzerinde durulmamış, bu savunma ve itiraz tartışılıp değerlendirilmemiştir.
Bu durumda mahkemece yönetici ile kooperatif arasındaki iç ilişkiye dayalı bu davada, davacının kendisinin kusurlu olmadığını kanıtlama yükümlülüğü altında olduğu gözetilerek ve davacının kişisel kusurunun bulunduğuna ilişkin davalı savunması üzerinde durularak, orman alanı içinde kaldığı anlaşılan inşaatların yapımına hangi tarihte başlandığı, Seferihisar Kadastro Mahkemesi’ndeki yargılamadan 25.05.1998 tarihinden sonra haberi olan davacı tarafından inşaatların durdurulmamasının Sulh Ceza Mahkamesi’nde müsaderesine karar verilen binaların inşaatın durdurulmaması nedeniyle geldiği son inşaat aşamasına göre oluşan değeri üzerinden nispi olarak hesaplanarak davacı aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin artmasına inşaatı durdurmayan davacının kendi kişisel kusuruyla sebebiyet verip vermediği hususları araştırılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye ve yanılgılı gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 02.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.