Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/9523 E. 2014/333 K. 22.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9523
KARAR NO : 2014/333
KARAR TARİHİ : 22.01.2014

MAHKEMESİ : Gebze 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 15/11/2013
NUMARASI : 2012/805-2013/1084

Taraflar arasındaki iflasın ertelenmesi davasında davacı vekilinin talebi üzerine verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılması talebinin reddine yönelik olarak verilen kararın süresi içinde müdahil vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-KARAR-
İhtiyati tedbir isteyen-davacı vekili, müvekkili şirketin borca batık durumda olduğunu, son dönemde inşaat sektöründe meydana gelen bir takım olumsuz gelişmelere bağlı olarak mali durumunun bozulduğunu, iyileştirme projesi kapsamında imkân tanınır ise bir yıl içinde aktif ve pasif dengesinin düzeleceğini ileri sürerek, öncelikle, iflasın ertelenmesi hakkında bir karar verilinceye kadar müvekkili şirket hakkında yapılacak ve yapılmış icra takibi, haciz, ihtiyati haciz, iflas, ticari işletme rehni ve ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takiplerle, tedbir uygulamalarının, takas, mahsup, senet protestosu, karşılıksız çek şerhi verilmesi, banka faktoring, leasing sözleşmeleri ve hesaplarının kat edilmesi, hapis ve temlik uygulamalarının durdurulması yönünde ihtiyati tedbir karar verilmesini istemiş ve müvekkili şirketin iflasının bir yıl süre ile ertelenmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına göre, 03.01.2013 tarihli ara kararı ile; “…İİK’nın 89. maddesine göre çıkarılan haciz ihbarnameleri üzerine icra veznesine giren paranın haciz alacaklısına ödenmemesine, ihbarnameyi tebellüğ eden 3. kişinin yatırdığı paranın dava sonuna kadar icra veznesinde bekletilmesinde hukuki yarar bulunmadığından iyileştirme projesinin gerçekleştirilmesi için veznedeki paranın kayyım denetiminde şirket aktifine aktarılmasına…” biçimde verilen ihtiyati tedbir kararına karşı, müdahil Y.. A.. vekili tarafından yapılan itiraz üzerine, 15.11.2013 tarihli ara kararı ile ihtiyati tedbirin kaldırılması halinde davanın konusunun ortadan kalkacağı, yasa ve içtihatlara aykırılık oluşacağı, iflasın ertelenmesi kurumunun öngördüğü alacaklılar arasındaki eşitlik ve dengenin korunması ilkesinin ihlâl edilmiş olacağı gerekçesiyle, tedbirin kaldırılması talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, ihtiyati tedbire itiraz eden-müdahil Y.. A.. vekili temyiz etmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle mahkemece “davacı şirketin borçlu olduğu bankalarda bulunan hesaplara havale yoluyla intikal eden veya şirket adına ilgili bankalar tarafından tahsil edilip, şirket hesabına aktarılan bedeller üzerinden takas mahsup
uygulanmasının tedbiren durdurulmasına” şeklinde alınmış bir ihtiyati tedbir kararı bulunmamasına göre, ihtiyati tedbire itiraz eden – müdahil banka vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Talep, ihtiyati tedbire itiraza ilişkindir.
İflasın ertelenmesi talebi üzerine, daha erteleme kararını vermeden önce buna ilişkin yargılama sırasında, İİK’nın “erteleme tedbirleri” başlıklı 179/a bendi uyarınca mahkeme, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaylaması için derhal bir kayyım atar; ayrıca şirketin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alır. Kural olarak, mahkemenin ihtiyati tedbir yoluyla, icra ve iflas takiplerini yargılamanın sonuna kadar durdurabileceği veya aynı süre zarfında yeni takip yapılmasını yasaklayabileceği doktrin tarafından da kabul edilmektedir. Bu bağlamda, doktrinde, buna imkân verilmediği takdirde, bazı hallerde uzun zaman alabilecek yargılama süreci esnasında talep sahibi şirketin mallarının muhafaza altına alınması veya satılması suretiyle iflasın ertelenmesi kurumunun bütün özünden ve faydasından yoksun bırakılmasının imkân dahiline gireceğine; kanun koyucunun alacaklılar arasında eşitliği bozan böyle ağır ve vahim bir sonucu istediğini düşündüren hiçbir gerekçe veya hüküm bulunmadığına işaret edilmektedir. Ne var ki, böyle bir ihtiyati tedbir kararının, iflasın ertelenmesi kararıyla dahi elde edilemeyecek olan hukuki sonuçları borçlu şirkete bahşedecek nitelikte olmaması gerekir. Dolayısıyla, iflasın ertelenmesi talebinin incelenmesi sırasında geçerli olmak üzere verilen ihtiyati tedbir kararlarının maddi hukuk alanında sonuçlar doğuracak nitelik ve içerikte olmaması gerekir. Zira, doktrinde de belirtildiği üzere, erteleme ile sağlanmak istenen, şirket bakımından her şeyin durması değil, özellikle takiplerin durdurulması suretiyle şirketin rahat bir nefes almasının sağlanmasıdır. Bu çerçevede, iflasın ertelenmesi talebinde bulunmuş olan borçlu şirketin alacaklılarının, alacaklarını tahsil amacıyla uygulayabilecekleri temlik, takas, mahsup, hapis hakkı gibi hukuki işlemlerin durdurulmasına yönelik tedbirler hep sonuçlarını maddi hukuk alanında doğuran veya borçlu şirkete nazaran üçüncü kişi durumunda olanların maddi hukuktan doğan talep ve def’i haklarını etkileyen (kısıtlayan) tedbirlerdir ve bu tedbirlere gerek iflasın ertelenmesi kararı çerçevesinde, gerekse iflasın ertelenmesi talebinden sonra, erteleme yargılaması sırasında ihtiyati tedbir yoluyla karar verilemez. Keza, üçüncü kişilerin haklarını etkileyecek ihtiyati tedbir kararları vermekten de kaçınılmalıdır.
İflas erteleme davalarında davacının ihtiyati tedbir taleplerinin yerinde görülmesi halinde mahkemece malvarlığının muhafazası için gerekli tedbirler alınabilir. Tedbirlere karar verilirken borçlunun menfaati kadar alacaklıların menfaaati de gözetilmeli ve ancak gerekli olan tedbirlere karar verilirken, maddi hukuk alanında sonuçlar doğuran muhafaza tedbirleri verilmemelidir. Ayrıca alacaklıların alacaklarını tahsil amacıyla kullanabilecekleri hukuki işlemlerin durdurulması da mevcut düzenlemeye uygun değildir. (Öztek, Selçuk: İflasın Ertelenmesi Bankacılar Dergisi Sa. 53, 2005, s. 66 )
Öte yandan, İflasın ertelenmesi talebinde uygulanacak tedbirler, İİK’nın 179/b maddesinde düzenlenmiştir. Madde kapsamında belirtilmeyen tedbirlere hükmedilmemesi ve alınacak tedbirlerin kural olarak maddi hukuka ilişkin talep ve def’i haklarını kısıtlamaması gerekir. İİK’nın 89. maddesine göre çıkarılan haciz ihbarnamesinin, hakkında iflasın ertelenmesi istenen şirket bakımından etkisine gelince; kural olarak haciz ihbarnamesi muhataba ulaşmış ve haciz ihbarnamesine konu olan alacak icra veznesine ulaşmadan önce tedbir kararı verilmiş ise, ödeme işlemi bir takip işlemi olduğundan paranın haciz alacaklısına veya haczin borçlusuna ödenmemesi gerekir. Keza aynı kanunun 179/b madde hükmü gereğince açılan iflasın ertelenmesi davası nedeniyle verilen tedbir kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanun’a göre yapılan takipler de dahil olmak üzere, hiçbir takip yapılamaz ve evvelce yapılmış olan takipler durur. Takibin durması, takibin bulunduğu aşamada kalması anlamında olduğundan, giren paranın ödenmemesi gerekir.
Somut olayda, mahkemece “…İİK’nın 89. maddesine göre çıkarılan haciz ihbarnameleri üzerine icra veznesine giren paranın haciz alacaklısına ödenmemesine, ” kararı verilmesi anılan ilkelere uygun ise de, devamında ”ihbarnameyi tebellüğ eden 3. kişinin yatırdığı paranın dava sonuna kadar icra veznesinde bekletilmesinde hukuki yarar bulunmadığından iyileştirme projesinin gerçekleştirilmesi için veznedeki paranın kayyım denetiminde şirket aktifine aktarılmasına…” karar verilmesi, icra veznesine yatan hacizli paraların iflas erteleme isteyen davacı şirket hesabına ödenmesi anlamına geldiğinden, müdahil alacaklı bankanın maddi hukuktan doğan haklarını etkileyeceği gibi, ödenmemesine ve ödenmesine şeklinde iki ayrı karar verilmesi de çelişki oluşturmaktadır. İtirazın bu açıklamalar çerçevesinde ele alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, ihtiyati tedbire itiraz eden-müdahil banka vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, müdahil banka yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22.01.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.