YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9517
KARAR NO : 2014/1370
KARAR TARİHİ : 26.02.2014
MAHKEMESİ : Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/02/2013
NUMARASI : 2007/294-2013/62
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkili kooperatifin üyesi olan davalının, asıl borç ve gecikme zammı ile birlikte bakiye 29.994,70 TL aidat borcunu ödememesi üzerine, aleyhinde başlatılan icra takibine itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile %40 icra inkâr tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin davalı kooperatife borcu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davalının 30.07.2000 – 31.12.2000 dönemine ait sunduğu 6 adet senedin ödendiğine ilişkin bilgi ve belgenin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davalının 17.241,70 TL tutarındaki alacağa yönelik itirazının iptali ile takibin bu miktar üzerinden yasal faiz uygulanmak suretiyle devamına dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 24.04.2007 tarih ve 2006/3446 E., 2007/6229 K. sayılı ilamıyla, davalının ibraz ettiği altı adet bononun sahteliğinin davalı kooperatifçe savunulmadığı, bonoları ibraz eden davalının bu bonoları ödeyip, kooperatiften geri aldığına ilişkin davalı lehine BK.’nın 87. maddesi uyarınca karine oluştuğu, bu karinenin aksini davacının kanıtlaması gerektiği, davacı vekilinin bu kapsamda sunduğu dilekçesinde, senetlerin doldurulup kooperatife senet giriş bordrosu karşılığında verilmek üzere önce üyelere boş olarak teslim edildiğini, üyelerin doldurup kooperatife bir bordro karşılığı geri verdiği senetlerin vadesinde kooperatifçe tahsil edildiğini veya cirolandığını, kooperatifteki uygulamanın bu olduğunu, davalının ise doldurduğu ve elinde tuttuğu ve de senet giriş bordrosu ile kooperatife vermediği bonoların ödendiği görüntüsünü verdiğini, davalının diğer ödenen senetlerinin bu altı senetten farklı olarak, senet giriş bordrosu ile kooperatife teslim edildiğini ve bunların ödenerek kayıtlara işlendiğini, 6 senedin durumunun farklı olduğunu ileri sürdüğü ve karinenin aksini bu şekilde ispat etmek istediği, son olarak da yemin deliline dayandığı, ancak, mahkemece bu yönde bir araştırma ve inceleme yapılmadığı, bu durumda, davacının aleyhine oluşan karinenin aksini ispat bakımından davacı yanın dayandığı anılan uygulamanın var olup olmadığı üzerinde durulması, karinenin aksinin kanıtlanmadığının kabulü halinde, davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama esnasında alınan bilirkişi raporuna göre, davacı kooperaitif uygulamasında, aidatlarını peşin olarak ödemeyen üyelerden senet alındığı, bu senetlerin öncelikle boş olarak üyelere dağıtıldığı, üyeler tarafından doldurularak senet giriş bordrosu karşılığından kooperatife geri verildiği, kooperatifin vadesi geldiğinden bu senetleri tahsil ettiği ya da ciro ettiği, davalının ihtilaf konusu 6 adet senet dışındaki diğer tüm senet bedellerini bu şekilde ödediği, ancak 6 adet senedin davacı kooperatife teslim edilmediği ve senet giriş bordrolarının bulunmadığı, bu durumda 6 adet senedin bedelinin ödenmediğinin kabulü gerektiği, davalının 3.351,00 TL asıl aidat ve 13.890,71 TL işlemiş faiz borcu olmak üzere takip tarihi itibariyle davacı kooperatife toplam 17.241,70 TL borcu bulunduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile bu miktar üzerinden takibini devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, asıl alacak üzerinden %20 icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Dava, kooperatif aidat alacağının işlemiş faizi ile birlikte tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, icra takip tarihine kadar işlemiş faiz borcuna ilişkin olarak, kooperatif genel kurul kararıyla belirlenen aylık %15’lik faiz oranı üzerinden hesaplama yapan bilirkişi raporu hükme esas alınmıştır.
Karar tarihinden önce 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanunu’nun 7. maddesinde aynen “Türk Borçlar Kanunu’nun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76’ncı, faize ilişkin 88’nci, temerrüt faizine ilişkin 120’nci ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138’nci maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır. ” hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı TBK’nın 88. maddesinin “Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz.” hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; “Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranının anılan yasal düzenlemedeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 42. maddesine göre genel kurul bütün üyeleri temsil eden en yetkili organ olup, kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisini haizdir.
Konut Yapı Kooperatifi Tip Anasözleşmesi’nin 23/1 maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktar ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir.
Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidatın veya şerefiye bedelinin süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, genel kurulun belirlediği tarih, 818 sayılı BK’nın 101/2 ( 6098 sayılı TBK 117) maddesi hükmü karşısında, kesin vade olup, üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise, borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK’nın 88. maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120. maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir. Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir.
Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak temerrüt faizi oranını belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate almak zorundadır.
Somut olayda, davalıdan istenen aidat miktarı genel kurul kararları ile belirlendiğinden ve genel kurul kararları da sözleşme niteliğinde olduğundan davalı ortaktan aidat borcunu geç ödemesinden dolayı istenebilecek azami faiz oranı TBK’nın 120/2. maddesinde düzenlenmiş yılık temerrüt faiz oranı olup, davacı kooperatifin genel kurullarında kabul edilmiş temerrüt faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır.
Diğer yandan, mahkemece bozma ilamına uyulmasından sonra geçmişe etkili yeni bir kanunun yürürlüğe girmesi halinde, bozma ilamına uyulmakla oluşan usuli kazanılmış hak, hukuki değer taşımayacaktır. (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK ile YHGK’nın 07.03.2012 tarih ve 2011/19-799 E, 2012/128 K. sayılı ilamı bu yöndedir.)
Bu durumda, mahkemece, anılan yasal düzenleme bu açıklamalar çerçevesinde somut olay bakımından değerlendirilerek, işlemiş temerrüt faizi oranı ve miktarı bakımından bilirkişiden denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, anılan yasal düzenleme gözden kaçırılarak, hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Öte yandan, davacı kooperatif, dava sırasında tasfiyeye girdiği halde, gerekçeli karar başlığında unvanının başına anasözleşmenin 87/2. bent hükmü ve HMK’nın 297/1-b bendi uyarınca “Tasfiye Halinde” ibaresine yer verilmesi gerekirken, bu ibarenin yazılmaması doğru olmamıştır. (Yönetim kurulu üyesi olmayan tasfiye memurlarınca geri çevirme kararı sonrasında davacı vekiline vekalet verilmediğinden, davacı vekilinin adı ve soyadına bozma ilamının başlık kısmında yer verilmemiştir.)
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.