Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/9419 E. 2014/640 K. 31.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9419
KARAR NO : 2014/640
KARAR TARİHİ : 31.01.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 21/03/2013
NUMARASI : 2013/487-2013/89

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar C.. Ş.. ile M.. K.. tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-KARAR-
Davacılar, davalı kooperatifin 70 üyesi bulunduğunu, kooperatife ait taşınmazın imar uygulaması sonucunda 263, 264 ve 265 numaralı üç ayrı parsele ayrıldığını, davalı kooperatif tarafından 263 ve 264 numaralı parsellerde daireleri bulunan 56 üyesine tapuları verildiği halde, 265 parselde daireleri bulunan kendileri ile birlikte 14 üyeye, inşaatta kaçak kat olması nedeniyle tapuları verilmediği gibi, diğer parsellerdeki 56 üyenin dairelerine 56 m² arsa payı tahsis edildiği halde, kendilerinin de içinde bulunduğu 14 üyeye 43 m² arsa payı kaldığını, böylelikle kendilerine haksızlık yapıldığını ve haklarının gasp edildiğini ileri sürerek, uğradıkları haksızlığın giderilmesini, maddi ve manevi zararlarının tazminini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacı Halil Şahin’in davacılardan C.. Ş..’in eşi olup, davalı kooperatifte herhangi bir üyeliğinin bulunmadığı, diğer davacıların üyeliklerini başka kişilerden devralarak üye oldukları, davalı kooperatif tarafından daireleri daha büyük vaadedilmesine rağmen kendilerine daha düşük teslim edildiğine ilişkin devir eden ile devir alan arasında bu konuda bir temlik sözleşmesinin bulunmadığı, yola terk nedeniyle dairelerin daha küçük teslim edildiği, objektif imkânsızlık nedeniyle dairelerde küçülme olduğu, bu küçülmelerden sonra davacıların kooperatif üyesinden üyelik devri aldıkları, ayıba karşı tekeffül sorumluluğundan doğan haklarını davalı kooperatife değil satım sözleşmesini kurdukları satıcı üçüncü kişiye karşı ileri sürebilecekleri gerekçesiyle, davacı Halil Şahin yönünden aktif husumet yokluğu nedeniyle, diğer davacılar yönünden esastan davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar C.. Ş.. ve M.. K.. temyiz etmiştir.
Dava, arsa paylarının küçük verilmesinden kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Karar ve ilam harcı, maktu ve nispi olmak üzere iki çeşittir. (492 Sayılı Kanun m.15,21). Bu anlamda davanın maktu veya nispi harca tabi olup olmaması, kural olarak dava konusunun para ile değerlendirilebilir olup olmamasına göre değişmektedir. Nispi harç, konusu belli bir değerle (para veya para ile değerlendirilebilen bir şey) ilgili davalarda,hüküm altına alınan değer üzerinden tarifedeki belli nisbete göre alınan harçtır ( 1 Sayılı Tarife, madde III/1-a). Maktu harç ise, konusu belli bir değerle tespit edilemeyen davalarda ve davanın reddine ilişkin kararlardan alınan harçtır ( 1 Sayılı Tarife, madde III/2-a). Harçlar Kanunu’nun 16/1. maddesinde değer ölçüsüne göre harca tabi işlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerlerin esas alınacağı öngörülmüştür.
Harçlar Kanunu’nun 32. maddesi gereğince eksik harç tamamlanmadan müteakip işlemler yapılamaz. Dava dilekçesinde harca esas değer gösterilmemiş olup, peşin harç maktu olarak alınmıştır. Bu durumda mahkemece, davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı ve davanın nispi karar ve ilam harcına tabi olduğu gözetilerek, öncelikle her bir davacıdan ayrı ayrı talepleri ve dava değeri konusunda açıklama alınıp, bu miktarla ilgili harcın tamamlanması için aynı Kanun’un 30. maddesi uyarınca davacılara süre verilerek re’sen eksik harcın tamamlatılması, harç ikmal edildiğinde, yargılamaya devam edilmesi, aksi halde dosyanın işlemden kaldırılması, üç ay içinde davanın yenilenmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, eksik nispi harçla dava yürütülüp uyuşmazlığın esası incelenerek karar verilmesi doğru olmamıştır.
Davacılar tarafından eksik nispi harçların tamamlanması halinde;
Davalı kooperatif anasözleşmesinin 17/3. maddesi, “devir halinde eski ortağın kooperatife karşı tüm hak ve yükümlülükleri yeni ortağa geçer” hükmünü içermektedir. Ortaklığın devir biçimi yasada gösterilmemiştir. Ancak pay devrinin alacağın temliki yolu ile yapılması, temlikin de BK’nın 163. maddesi maddesi uyarınca yazılı olması gerekmektedir. Üyeliğe bağlı hak ve alacakların borçlusu kooperatif, alacaklısı ise üyeliği devir alan yeni ortaktır. Eğer devir eden ortak pay yönünden borçlu ise, borcun nakli hükümleri uygulanır (BK 173 vd), borç devir alana geçer. Ancak, pay devri için resmi şekle bile gerek bulunmamaktadır. Her ne kadar yapı kooperatifinde, ortakları mal sahibi yapmak amacı olsa bile, pay devri, bir satış vaadi de değildir. Bu nedenle, adi yazılı devir dahi geçerlidir. Devredenin borçları, devre ve devrin kabulüne engel değildir, devredenin borçları devir alana geçer ve ödemediği takdirde devralanın ihraç edilme olanağı da her zaman vardır. Daire satımında üyelik kendiliğinden alıcıya satım ile birlikte geçmez. Satıcının üye olması ve üyeliğinin alıcı tarafından ayrıca devir alınması gerekmektedir. Üyelik ayrıca devredilmedikçe satıcının üyeliği kooperatif nezdinde devam eder. Satıcının üye olması, alıcının bu üyeliği ayrıca devir alması, devir alanın kooperatif üyelik koşullarını taşıması halinde kooperatifin bu kişiyi 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 14/3. ve anasözleşmenin 17/2. maddesi uyarınca ortaklığa kabul etmesi zorunludur. Üyelik devir sözleşmesi yapıldığı tarih itibariyle sözleşmenin yanları arasında geçerli sonuç doğurmasına karşın, kooperatif bakımından ise 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 14/3. ve anasözleşmenin 17/1. ve 2. maddeleri hükümleri gereği, devrin kooperatife bildirilmesi ve yönetimin makul sürede yapacağı inceleme sonunda devir alanın ortaklık şartlarını taşıması durumunda devir alanı makul süre içerisinde üyeliğe kabulü kararı verdiği tarihte hüküm ifade eder. 17/1. madde hükmünde yer alan yazılı başvuru koşulu, devrin geçerliliğine ilişkin olarak değil, devrin kooperatife iletilmesi ve kabulü için ispat bakımından sevk edilmiştir. Bu nedenle, kooperatif üyelik hakkının devredildiğinin davadan önce davalı kooperatife bildirilmemesi, devir alanın
hakkına olumsuz bir etki yapmaz. Devir alanın açtığı üyeliğin tespiti davası ile davalı kooperatife üyelik başvuru yapılmış gibi olduğundan, üyelik koşullarını taşıdığının belirlenmesi halinde devir alanın üyeliğinin tespitine karar verilmesi gerekir. Üyeliği devreden üyelik hisse devir sözleşmesinden dönmemiş veya sözleşmenin herhangi bir nedenle devrin tarafları arasında bağlayıcı olmadığı savunularak sözleşmenin iptali de sağlanmamış ise, devredenin artık dava konusu hisse üzerinde herhangi bir hakkı kalmamıştır. Üyelik devri ile ilgili tüm ilkeler bu şekilde olmakla birlikte, somut olayda, davacıların devre dayalı olarak kooperatif üyesi sıfatıyla talepte bulundukları ve davalı kooperatifçe üyeliklerinin kabul edildiği sonucuna mahkemece varıldığına göre, devir alanların üyeliğe kabul edilmesi halinde devir edenlerin haklarını da yazılı olarak devir ve temlik aldıkları, ayrıca bir temlik sözleşmesi daha yapılmasına gerek olmadığı, devir alanların husumeti davalı kooperatife yöneltebilecekleri gözetilerek, uyuşmazlığın esası kararı temyiz eden davacılar bakımından incelenmelidir.
Bu durumda mahkemece, tarafların delilleri değerlendirilerek, özellikle yargılama aşamasında yapılan davalı kooperatifin 20.05.2012 tarihli genel kurulunda gündemin 8, 11 ve 12. maddelerinde alınan kararlar üzerine davalı kooperatifçe ne şekilde uygulama yapıldığı araştırılarak ve dava konusu 263, 264 ve 265 no’lu parsellerin yeni tapu kayıtları da getirtilerek, kararların uyuşmazlığa etkisi de tartışılıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bilirkişinin yanılgılı gerekçesine itibarla, eksik incelemeye dayalı olarak, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar C.. Ş.. ve M.. K..’nun temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacılar C.. Ş.. ve M.. K.. yararına BOZULMASINA, peşin harçların istek halinde iadelerine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.