Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/9381 E. 2014/2105 K. 20.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9381
KARAR NO : 2014/2105
KARAR TARİHİ : 20.03.2014

MAHKEMESİ : Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 16/07/2013
NUMARASI : 2012/364-2013/310

Taraflar arasındaki alacak davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün asıl ve birleşen davada davacı vekilince duruşmasız, asıl davada davalı İ.. Y.. ve birleşen davada davalı E.. Y.. vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde asıl davada davalı İ.. Y.. ve vekili Av. …., birleşen davada davalı vekili Av. …. ile asıl ve birleşen davalarda davacı vekili Av. O.. A..’in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– KARAR –
Davacı vekili, davalı İ.. Y..’ın müvvekili kooperatifin üyesi olduğunu, ancak aidat borcu ve gecikme zamlarından dolayı müvekkiline borçlu olduğunu ileri sürerek, bu bedelin faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davacı kooperatife bir borcu olmadığının aidatlarını düzenli olarak ödediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davacı kooperatif tarafından, aynı taleple davalı E.. Y.. hakkında açılan tazminat davasında Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24.11.2009 gün, 2008/313 E., 2009/823 K. sayılı ilamı ile dosyanın asıl dava ile birleştirilmesine karar verilmiş, bu davada davalı vekili müvekkilinin davacıya borcu olmadığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece Dairemizin 24.04.2012 gün, 2012/711 E., 2012/3050 K. sayılı bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davacı kooperatife ait noter onaylı ticari defterleri üzerinde bilirkişi kurulundan rapor alınmış ve tüm dosya içeriğine göre davanın ve birleştirilen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarınin reddi gerekmiştir.
2-Asıl davada davalı ve birleşen davada davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Dava ve birleştirilen dava kooperatif aidat borcu ve faizinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece karar verilmeden önce 01.07.2012 tarihinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli
Hakkındaki 6101 sayılı Kanunu’nun 7. maddesinde aynen “Türk Borçlar Kanunu’nun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76’ncı, faize ilişkin 88’nci, temerrüt faizine ilişkin 120’nci ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138’nci maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır. ” hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 88. maddesinin “Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz.” hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; “Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranının anılan yasal düzenlemedeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 42. maddesine göre genel kurul bütün üyeleri temsil eden en yetkili organ olup, kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisini haizdir. Konut Yapı Kooperatifi Tip Anasözleşmesi’nin 23/1. maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktar ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir.
Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidat bedelinin süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, 818 sayılı BK’nın 101/2. ( 6098 sayılı TBK’nın m. 117. ) maddesi hükmü karşısında, genel kurulun belirlediği tarih kesin vade olup, üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise, borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK’ nın 88. maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120. maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir. Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’ un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir.
Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak temerrüt faizi oranını belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate almak zorundadırlar.
Somut olayda, ihraç kararına dayanak ihtarnamelerde bildirilen işlemiş faiz borcuna esas faiz oranları kooperatif genel kurul kararlarıyla belirlendiğinden ve genel kurul kararları da sözleşme niteliğinde olduğundan uygulanması gereken azami faiz oranı TBK’nın 120/2. maddesinde düzenlenmiş yıllık temerrüt faiz oranı olup, davacı kooperatifin genel kurullarında kabul edilmiş temerrüt faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır.
Öte yandan, mahkemece bozma ilamına uyulmasından sonra geçmişe etkili yeni bir kanunun yürürlüğe girmesi halinde, bozma ilamına uyulmakla oluşan usuli kazanılmış hak, hukuki değer taşımayacaktır. (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK ile YHGK’nın 07.03.2012 tarih ve 2011/19 – 799 E, 2012/128 K sayılı ilamı bu yöndedir.)
Bu durumda, mahkemece, karar verilmeden önce yürürlüğe giren anılan yasal düzenleme ve bu açıklamalar dikkate alınarak, ihraç kararına dayanak alınan ihtarnamelerde belirtilen, borç miktarının hesaplanmasında esas alınması gereken temerrüt faizi oranı ve miktarı bakımından bilirkişiden gerekçeli, ayrıntılı ve denetime elverişli bir rapor alınıp saptanmak suretiyle, ihtarnamelerde gerçek borçtan fazla bir borcun ödenmesinin istenilip istenilmediği, ihtarnamelerde ödenmesi istenen borç miktarı ile gerçek borç miktarı arasında fahiş bir fark olup olmadığı, diğer anlatımla ihraç kararının gerçek borcu yansıtan ihtarnamelere dayanıp dayanmadığı üzerinde durularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde, eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davada davacı kooperatif vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl davada davalı ve birleşen davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün asıl davada davalı ve birleşen davada davalı yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden asıl ve birleşen davada davacıdan alınmasına, asıl ve birleşen davada davalılardan peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin asıl ve birleşen davalarda davacıdan alınarak, asıl davada davalı ile birleşen davada davalıya ödenmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.