Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/9220 E. 2014/701 K. 04.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9220
KARAR NO : 2014/701
KARAR TARİHİ : 04.02.2014

MAHKEMESİ : Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 23/01/2013
NUMARASI : 2009/536-2013/13

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

-K A R A R-

Davacı vekili, müvekkili kooperatifin ortağı olan davalının birikmiş toplam 12.092,90 TL alt yapı, aidat ve gecikme faizi borcunu ödememesi üzerine, tahsili için takip başlatıldığını, davalı tarafından, başlatılan bu icra takibine haksız itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile % 40 icra inkâr tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunarak, % 40 kötüniyet tazminatının davacıdan tahsilini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, kısmen benimsenen bilirkişi ek raporu ve dosya kapsamına göre; taleple bağlılık ilkesi gereğince davalının ortağı bulunduğu davacı kooperatife takip tarihi itibariyle 8.647,30 TL alt yapı ve aidat ve 507,70 TL gecikme faizi borcu bulunduğu gerekçesiyle bu miktarlar üzerinden davanın kısmen kabulü ile takibe vaki itirazın kısmen iptaline ve takibin devamına, hükmedilen bedele takip tarihinden itibaren 2005 ve 2007 yıllarına ait aidatlar için %5, 2006 ve 2007 yıllarına ait pay bedeline %9’u geçmeyecek şekilde faiz yürütülmesine, davacının icra inkar tazminatı isteğinin alacak likit olmadığı, davalının kötüniyet tazminatı isteğinin ise, davacının takibinde kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle, reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, üyelikten kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı tarafından davacı kooperatifin borçlu bulunduğu Büyükçekmece 1. İcra Müdürlüğü’nün 2006/4080 E. sayılı dosyasının alacaklısı olan şirketin imzasının bulunduğu 02.07.2007 tarihli ve 8.074,33 TL bedelli makbuzun davacıya sunulduğu, kayıtlarına işlemeyen kooperatifin kusurlu olduğu bilirkişi ek raporuna itirazında savunulmuş olup, bu itirazın kooperatif kayıtlarında inceleme yapıldığı yeterince anlaşılamayan ve denetlenemeyen bilirkişi raporundaki görüşe itibar eden mahkemece, bu ödemenin kooperatif kayıtlarında belgelendirilmediği gerekçesiyle dikkate alınmadığı anlaşılmıştır. Anılan icra dosyası fotokopisinde davalıya İİK’nın 89. maddesine uygun ihtarname tebliğ edildiği, davalının kimlik tespiti yapılan dilekçesiyle kooperatife olan borçlarını dosya alacaklısına ödeyeceğini beyan ettiği, yapılan ödemelerle ilgili icra dosyasında alacaklı tarafından tahsil harcı ödendiği, yapılan bir kısım ödemelerin mahsubundan sonra borçlu kooperatife iflas ödeme emri gönderildiği anlaşılmıştır. İcra
dosyasındaki bu belgeler ve tespitlerin doğru olduğunun belirlenmesi halinde, davacının alacaklısına, davalının İİK’nın 89. maddesi kapsamında 3. kişi sıfatı bulunduğu düşüncesiyle yapılan ödeme davacının yararına yapılmış bir ödeme olup, davacı bu ödemeyi kendi kayıtlarına geçirmese dahi işbu dava konusu borçtan mahsubu gerekir. Kooperatif kayıtlarında bu ödemenin mutlaka yer alması gerektiğine ilişkin gerekçe isabetsizdir.
Bu durumda, mahkemece, Büyükçekmece 1. İcra Müdürlüğü’nün 2006/4080 E. sayılı dosyasının aslı getirtilip, davalı tarafça sunulan 02.07.2007 tarihli ödeme sonrasında icra dosyasında nasıl bir işlem yapıldığı, alacaklı vekilinin bu ödeme ile ilgili beyanda bulunup bulunmadığı, tahsil harcı ödeyip ödemediği, bu ödemenin iflas ödeme emri çıkarılmadan önce borç hesabında dikkate alınıp alınmadığı hususunda inceleme yapılmaması doğru olmamıştır.
Öte yandan, mahkemenin karar tarihinden önce, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanun’un 7. maddesinde aynen “Türk Borçlar Kanunu’nun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76’ncı, faize ilişkin 88’nci, temerrüt faizine ilişkin 120’nci ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138’nci maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır. ” hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 88. maddesinin “Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz.” hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; “Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Davalı kooperatifin genel kurullarında belirlenen ve kooperatifçe keşide edilen ihtarnamelerdeki faiz oranlarının anılan yasal düzenlemedeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun, para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 42. maddesine göre genel kurul, bütün üyeleri temsil eden en yetkili organ olup, kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisini haizdir. Konut Yapı Kooperatifi Tip Anasözleşmesi’nin 23/1. maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktarı ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir.
Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidatın süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarda kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, genel kurulun belirlediği tarih, 818 sayılı BK’nın 101/2. ( 6098 sayılı TBK’nın 117. ) maddesi hükmü karşısında, kesin vade olup,
üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK’nın 88. maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120. maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir. Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak temerrüt faizi oranını belirlerken, 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate almak zorundadır.
Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda aylık % 25, % 27 ve % 5 faiz oranına göre hesaplanmış işlemiş faiz borcu TBK’nın 120/2. maddesindeki sınırlamaya tabi olup, davalı kooperatifin genel kurullarında kabul edilmiş temerrüt faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır.
Bu durumda, karar tarihinden önce yürürlüğe giren anılan yasal düzenleme dikkate alınarak, işlemiş temerrüt faizi miktarı ve oranı ile işleyecek temerrüt faizi oranı bakımından gerektiğinde bilirkişiden gerekçeli, ayrıntılı ve denetime elverişli bir rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yasal düzenleme gözden kaçırılarak, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Diğer yandan, aidatlar için işleyecek faiz oranının aylık ya da yıllık olduğu belirtilmeksizin %5 ve %9 oranında faiz yürütülmesine karar verilmesi infazda tereddüte yol açacak nitelikte olduğundan HMK’nın 297/2. maddesi hükmüne aykırı olmuştur.
3- Kabule göre; kooperatif konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla kooperatif kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak, Büyükçekmece 1. İcra Müdürlüğü’nün 2006/4080 E. sayılı dosyasına ne şekilde ödeme yapıldığı, ödemeler arasında davalının ödemesinin bulunup bulunmadığı, bu borcun ödenmiş olarak kaydedilip kaydedilmediği hususlarında, kooperatif defter ve belgelerinde ne gibi tespit ve açıklamalar bulunduğu, denetime elverişli bir ek ya da yeni bir bilirkişi raporu ile aydınlığa kavuşturulmaması da doğru olmamış, bu yönlerden eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması nedeniyle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) no’lu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) no’lu bentte açıklanan nedenle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 04.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.