Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/8634 E. 2014/1268 K. 24.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8634
KARAR NO : 2014/1268
KARAR TARİHİ : 24.02.2014

MAHKEMESİ : Trabzon 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/12/2012
NUMARASI : 2012/96-2012/365

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-

Davacılar vekili, davalının 25.10.2008 tarih ve 27035 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Kamu İhale Genel Tebliği’nde değişiklik yapılmasına dair tebliğe dayanarak, 03.02.2010 tarihli yazı ile, 31.12.2009 tarihi itibariyle yararlandıkları indirim tutarı olan 31.213,90 TL’nin ödenmesini istemesi üzerine, bu tutarın davalı hesaplarına 05.02.2010 ve 08.02.2010 tarihinde yatırıldığını, sigorta primlerinin belli bir kısmının Hâzine’ce karşılanacağına dair 15.05.2008 tarihli ve 5763 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 81. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (ı) bendindeki yararlanmanın müvekkiline ait olduğunu ileri sürerek, müvekkillerinin davalı tarafından düzenlenen 03.02.2010 tarihli yazıdan kaynaklanan borcu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; 27.07.2007 tarihli sözleşme ve 5510 sayılı Yasa ve buna göre çıkarılan tebliğ hükümleri birlikte değerlendirildiğinde davacıların hak edişlerinden 31.213,90 TL’nin kesinti yapılmasının haksız olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, 5510 sayılı Kanun gereğince Hazine tarafından karşılanan prim tutarının davalı tarafça istendiği, oysa bu tutarın davacılara tanınan bir hak olduğu, davalıya bundan kaynaklanan borçlarının bulunmadığı iddialarına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
Karar ve ilam harcı, maktu ve nispi olmak üzere iki çeşittir. (492 sayılı Kanun 15. ve 21. maddeleri) Bu anlamda davanın maktu veya nispi harca tabi olup olmaması, kural olarak dava konusunun para ile değerlendirilebilir olup olmamasına göre değişmektedir.
Nispi harç, konusu belli bir değerle (para veya para ile değerlendirilebilen bir şey) ilgili davalarda, hüküm altına alınan değer üzerinden tarifedeki belli nisbete göre alınan harçtır (1 sayılı Tarife, madde III/1-a) Maktu harç ise, konusu belli bir değerle tespit edilemeyen davalarda ve davanın reddine ilişkin kararlardan alınan harçtır (1 sayılı Tarife, madde III/2-a). Harçlar Kanunu’nun 16/1. maddesinde değer ölçüsüne göre harca tabi işlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerlerin esas alınacağı öngörülmüştür.
Mahkemece, menfi tespit istemli davada nispi harç alınmamıştır. Bu tür davalar, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca nispi harca tabidir.
Bu durumda, mahkemece, 31.213,90 TL üzerinden hesaplanacak harcın ikmal ettirilmesi zorunludur. Harçlar Kanunu’nun 32. maddesi gereğince eksik harç tamamlanmadan müteakip işlemleri yapılmaz. Mahkemece, harcın ikmali için aynı Kanun’un 30. maddesi uyarınca süre verilerek, re’sen eksik harç tamamlatılması, harç ikmal edildiğinde, yargılamaya devam edilmesi, aksi halde dosyanın işlemden kaldırılması, üç ay içinde davanın yenilenmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, eksik nispi harçla davanın yürütülüp karar verilmesi doğru olmamıştır.
2-Davacı tarafça eksik nispi harcın tamamlanması halinde;
Davalının, 03.02.2010 tarihli yazıyla Tebliğ gereğince 5510 sayılı Kanun’dan doğan Hazine tarafından karşılanan prim tutarının yüklenicinin hak edişinden kesilmesi gerektiğinden hizmet alımı yolu ile yürütülen işlerden 31.12.2009 tarihi itibariyle yararlanılan indirim tutarı 31.213,90 TL’nin hesaba yatırılmasını istediği ve sonrasında davacı tarafça yapılan ödemelerle, bu paranın iadesi sağlanarak, hak ediş kesintisinin yapıldığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Sigorta primini düzenli olarak ödeyip, diğer yükümlülüklerini de süresinde eksiksiz olarak yerine getiren özel sektör işverenine bu yükümlülüklerini yerine getirmeyen diğer özel sektör işverenlerine göre destek unsuru sağlayan anılan düzenlemenin prim ödemeyi teşvik amacını taşıdığı açık olup, bu destek miktarının fiyat farkı hesabından düşülmesi olanaksızdır. Bu yorum tarzı, Yasanın özel sektör işverenlerini çalıştırmış oldukları işçileri sigorta ettirme ve SGK’ya bildirimlerini zamanında vermeye özendirmeyi amaçlayan genel gerekçesine uygundur. Bu uygulamaya aykırı olan Kamu İhale Genel Tebliği’ne itibar edilemeyeceği gibi, Tebliğin, Yasa hükmünü ortadan kaldıramayacağının kabulü gerekir. Hazine tarafından karşılanan prim tutarlarının yüklenicinin hak edişinden kesilmesi doğru görülemez. Zira, Hazine’nin sağladığı bir indirim söz konusudur. Yükleniciye bu indirimleri sözleşmenin diğer tarafı sağlamamış olup, yükleniciden kesinti yapılamaz. Primleri ödeyen yüklenicinin kendi sorumluluğunu yerine getirmesi nedeniyle devletin ona sağladığı bu katkının, sözleşmenin diğer tarafına geçirilmesi anlamına gelen kesinti haksız olup, yüklenicisine iadesi gerekir. Diğer anlatımla, 5510 sayılı Kanun gereğince yapılan indirimler, ne sözleşmede geçen fiyat farkı talebidir, ne de davacıdan alınacak sözleşme bedeline ek bir taleptir. Sadece sigorta ödemelerinde, devletin sağladığı bir ek katkıdır. Sigorta primlerini ödemeyi üstlenmiş olan yüklenici, kendi sorumluluğunu yerine getirirken ve bu arada devletin sağladığı bu katkıdan yararlanırken, bunun davalıya geçirilmesi yerinde değildir.
Hak edişlerden tebliğe dayanılarak kesinti uygulaması anılan Yasa’nın amacına aykırı olup, yukarıda anılan ilke ve esasların aksine görüş içeren bilirkişi raporuna itibar edilmesi doğru olmamıştır. Sözleşmeye aksi yönde konulan bir hüküm tarafları bağlar ise de, mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmede aksi yönde bir düzenleme olup olmadığı tartışılıp değerlendirilmeden, bu yönde bir hükme yer verildiğinin somut ve gerekçeleri ortaya konulmadan, sözleşmeye atıfla davanın reddine karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle re’sen, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.