Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/8626 E. 2014/1404 K. 27.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8626
KARAR NO : 2014/1404
KARAR TARİHİ : 27.02.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 04/10/2012
NUMARASI : 2009/356-2012/998

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davacılar vekilince duruşmalı, davalılar vekilince duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacılar vekili Av. A.. T.. ile davalılar vekili Av. S.. Ö..’ün gelmeleriyle duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçelerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– KARAR –
Davacı vekili, müvekkilleri arsa sahipleri ile davalı şirket arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, davalı M.. Y..’nın müteselsil kefil olduğunu, sözleşme uyarınca müvekkillerine isabet eden dairelerin 26.08.2003 tarihinde teslimi gerekirken teslimin 01.09.2004 tarihinde 365 gün gecikilerek yapıldığını, ayrıca teslim edilen ana yapının ortak yerlerinde eksiklikler bulunduğunu ileri sürerek, geç teslim nedeniyle müvekkillerinin kira kaybından şimdilik 50.000,00 TL’sinin, sözleşmenin 16. maddesi uyarınca davalılarca ödenmesi gereken 91.250.-USD cezai şarttan şimdilik 60.000.-USD’nin, eksik bırakılan işler için şimdilik 38.200,00 TL’nin, davalı tarafça ödenmesi gerekip de davacı tarafça ödenen vergi ve cezaları nedeniyle şimdilik 10.000,00 TL’nin 05.12.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, inşaatın 01.09.2004 tarihinde eksiksiz teslim edildiğini, davalının inşaatı ihtirazı kayıt koymadan teslim alması nedeniyle cezai şart ve kira kaybı talep haklarının düştüğünü, müvekkilinin sözleşme uyarınca davacıların ödemesi gereken tüm emlak vergilerini ve diğer vergileri cezaları ile birlikte ödediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davacı ile davalı şirket arasındaki sözleşmeyi diğer davalı Muzaffer’in şirketi temsilen imzalandığı, sözleşmede düzenlenen cezai şartın ifaya ekli cezai şart olduğu ve davacıların dairelerini 01.09.2004 tarihinde ihtirazı kayıt koymadan teslim aldığı, bu nedenle yazılı cezai şartı istemelerinin mümkün olmadığı, bağımsız bölümlerin zamanında teslim edilmemesi nedeniyle kira tazminatının istenebileceği, eksik işler bulunduğu, sözleşme tarihi olan 05.11.2001 tarihinden teslim tarihi olan 01.09.2004 tarihi arasında sözleşmeye konu parselin emlak vergilerinin davalı yüklenici tarafından ödeneceğinin kararlaştırıldığı, davalı vekilinin emlak vergilerinin müvekkili tarafından ödendiğini savunduğu ancak bu iddiasını ıspat edemediği gerekçesiyle davalılardan M.. Y.. açısından davanın dava şartı yokluğu (husumet) yönünden reddine, davalı şirket aleyhine açılmış davanın ıslah edilmiş haliyle kısmen kabulü ile 216.000,00 TL kira tazminatı, 7.125,00 TL eksik işler bedeli, 14.922,65 TL emlak vergisinin davalı şirketten reeskont faiziyle birlikte tahsiline karar vermiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
2- 05.11.2001 günlü arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin 17. maddesinde, yüklenici şirketin yerine getirme ve ödeme mükellefiyetinde bulunduğu tüm yükümlülükler açısından davalılardan M.. Y..’nın yüklenicinin yanında müteselsilen sorumlu olduğu kararlaştırılmıştır. Bilindiği üzere, BK’nın 18. (TBK 19) maddesi gereğince bir sözleşmenin içeriğinin yorumlanmasında hakim kullanılan sözcüklere bakmaksızın tarafların gerçek ve ortak iradesini esas alır. HMK’nın 33. (HUMK 76) maddesi uyarınca da hakim Türk Hukukunu resen uygulamak mecburiyetindedir. Buna göre, sözleşme hükmünde geçen müteselsil kefalet kelimelerinin yorumlanmasına ihtiyaç vardır. Hüküm incelendiğinde, şirketin de yetkili temsilcisi olan ve şirketi temsilen sözleşmeyi imzalayan M. Y..’nın BK’nın 110. (TBK 128) maddesi uyarınca 3. kişinin fiilini yani yüklenici şirketin edimlerini üstlendiği ve bu edimlerin gerçekleşmemesinden dolayı doğacak zararları gidermeyi taahhüt ettiğinin kabulü gerekir.
Şu halde, davalı M.. Y..’nın yüklenici şirket ile birlikte sorumlu tutulması gerekirken, hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek M.. Y..’nın kefil olduğunun kabulü ile gerekli yasal koşulların bulunmadığından bahisle hakkında ret kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Davacı arsa sahiplerinin bir kısmının ayrıca veya birlikte yüklenici aleyhine gerek ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla gerekse de kambiyo senetlerine mahsus takip yoluyla icra takibi başlattıkları anlaşılmaktadır. Anılan takiplerden hukuki bir sonuç alınamadığı anlaşılmakta ise de, mahiyetleri itibarıyla sözleşmeye dayalı olarak bedel talep
edilmesi karşısında kapsamı ve miktarı yönünden sınırlı olmak üzere BK’nın 101. (TBK’nın 117) maddesi uyarınca yükleniciyi temerrüde düşürücü nitelikte oldukları açıktır. Bu nedenle hüküm altına alınan miktar ve takibe konu alacak ve miktarlarla sınırlı olmak üzere temerrütte takip tarihlerinin nazara alınması gerekirken bu hususun göz ardı edilmesi doğru değildir.
Diğer yandan davalı yüklenici şirket, sözleşme gereğince, sözleşme süresince doğacak vergi borçlarını ödemeyi de yüklenmiştir. Ne var ki, bir kısım emlak vergileri ile gecikme bedellerinin arsa sahiplerince ödendiği kanıtlanmış, yüklenici bu durumun aksini aynı kuvvette bir delil ile ispat edememiştir. Ancak, davalı vekili cevap dilekçesinin “deliller” kısmında “ her türlü yasal delil” demek suretiyle yemin deliline de dayanmıştır. Hal böyleyken, anılan hususlarda davalı yüklenici şirkete yemin teklif etme hakkı hatırlatılmadan emlak vergisi ve gecikme cezası hususlarında eksik inceleme ile sonuca varılması da doğru olmamıştır. Keza, emlak vergisi ve gecikme bedelleri 11.10.2006 tarihinde ödendiğinden bahisle bu talep yönünden hüküm altına alınan alacağa 11.10.2006 tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmiş ise de, taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğu dikkate alındığında faiz başlangıcının BK’nın 101. (TBK 117 ) maddesi uyarınca belirlenmesi gerekirken bu husus gözardı edilerek hüküm verilmesi de hatalı bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda (1) no’lu bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) no’lu bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün taraflar yararına BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan taraflar yararına takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin yekdiğerinden alınarak birbirlerine verilmesine, peşin harçların istek halinde iadelerine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.