Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/8622 E. 2014/2405 K. 31.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8622
KARAR NO : 2014/2405
KARAR TARİHİ : 31.03.2014

MAHKEMESİ : Ankara 1. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 17/06/2013
NUMARASI : 2007/49-2013/1512

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı kooperatife ait taşınmaz üzerine 11 adet villa yapılması hususunda diğer davalı inşaat şirketi ile arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, yüklenicinin, kendisine düşen 1 nolu bağımsız bölümü 04.09.2003 tarihli sözleşme ile kaba inşaat seviyesinde teslim edilmek üzere kendisine 130.000,00 TL bedelle sattığını, bedelin tamamının ödenmesine rağmen tapuda devrin yapılmadığını, yüklenicinin haklarına halef olduğunu ileri sürerek, 1 nolu bağımsız bölümün davalı kooperatif adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davallar vekilleri, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; sözleşmeye göre iskân belgesinin alınmasını yüklenicinin üstlendiği, yüklenicinin halefi olarak davacının da bu eksikliği gidermesinin zorunlu olduğu, ancak bu halde birlikte ifa yoluyla tescile karar verileceği, davacının bu edimini yerine getirmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1) Dava, yükleniciden satın alınan bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ve tescili istemine ilişkindir.
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1. maddesinde; bu kanunun amacının, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmek olduğu, açıklanmış; “ Kapsam” başlıklı 2. maddesinde de aynen; “Bu Kanun, 1’inci maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar.” hükmüne yer verilmiştir.Yine aynı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 4822 sayılı Kanunla değişik 3. maddesinin (e) bendinde tüketicinin, “bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan ve yararlanan gerçek ve tüzel kişiyi”; (h) bendinde tüketici işleminin, “mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan ve yararlanan gerçek ve tüzel kişiyi”; (f) bendinde satıcının, “kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek ve tüzel kişileri”; (c) bendinde ise malın, “Alış-verişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayrimaddi malları” ifade edeceği belirtilmiştir.
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK)’un 3/e maddesine göre tüketici, bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek veya tüzel kişidir. Bu tanımdan hareketle, her alıcının tüketici olmadığını söylemek mümkündür.
Kişisel ihtiyaçları dışında, belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yeniden satış, ticari olarak kullanma vs. gibi amaçlarla da alıcı olunabilir. Bir mal veya hizmeti, bu amaçlarla satın alanlar, tüketici sayılmaz.
Ticari veya mesleki amaç, alıcının amacına göre belirlenir. Amaç (saik), işlemin niteliğini belirleyen bir unsurdur.
Tüketilmek üzere piyasaya sunulan ürün ve işleri, bedeli karşılığında, edinmek, kullanmak, bu ürün ve işlerden yararlanmak, bir tüketim işlemidir. Burada özellik objektiftir ve karine, tüketme işlemidir. Tüketici de, bu işlemi yapan kişidir (İlhan, Cengiz, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun-Şerh, Ankara 2006, 1. Baskı, s.20).
Tüketici işlemi, tüketici ve satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi ifade eder. Ancak her türlü hukuki işlem, tüketim sonucunu doğurmaz. Satış sözleşmesi, mülkiyeti devir gayesi güden sözleşmelerin başında gelir ve tüketim amaçlı düzenlendiği takdirde Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında kalır.
Görülmektedir ki, 4077 sayılı Kanun, ticari dağıtım zincirinin nihai halkasını oluşturan ve ekonominin nihai hedefi olan tüketicinin, satıcı karşısında daha etkin olarak korunması gereğinden hareketle düzenlenmiş ve bu koruma anlayışı tüketici hukukunun temelini oluşturmuştur.
Tüketici, üretilip piyasaya sürülen ve üretim sürecinin hiçbir aşamasında bilgi sahibi olmadığı ürün veya sunulan hizmeti satın aldığı bir ilişkide zayıf olan taraf olarak kabul edilmiş; yasa koyucu, bu kabulden yola çıkarak iradesini tüketiciyi korumak şeklinde ortaya koymuştur.
Giderek 4077 sayılı Kanun ile de bu koruma olgusunu yasal düzenleme altına alıp; üretim aşamasında bilgi sahibi olmadığı malları veya sunulan hizmetleri satın alan ve sözleşmede satıcıya karşı zayıf durumda olduğu kabul edilen tüketicinin, sonradan bu mal veya hizmetlerin ayıplı çıkması sonucu uğradığı zararın tazminini sağlama yoluna gitmiştir.
Az yukarıda açıklandığı üzere 4077 sayılı Kanun’un 3.maddesinin ilk şeklinde “mal” kavramı “ticaret konusu taşınır eşya” olarak tanımlanmışken 4822 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle bu tanım genişletilmiş; diğer unsurlar yanında “ alış-verişe konu olan konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar” da mal kavramına dahil edilerek, bunlar da tüketici hukukunun kapsam ve koruması altına alınmıştır.
4077 sayılı yasanın 4. maddesi kapsamında da sıklıkla satın alma tabiri kullanılmaktadır. Bu madddede mal ve hizmetler açısından bir ayrım yapılmaksızın “satış”, “satıcı”, “satın alınan” ifadeleri ile nihai tüketici olarak satın alanın ayıplı mal ve hizmet alımına ilişkin düzenlemeler getirilmiştir.
4077 sayılı Yasa’nın 23. maddesi, “Bu Kanun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır” hükmünü taşımaktadır.
Somut olayda, davacının taşınmazın tapu iptali ve tescili isteminin haklılığı, davalı yüklenici şirketin davalılar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince kendisine düşen bağımsız bölümleri hakedip etmediğine göre tespit edileceğinden ve mahkemece de bu şekilde değerlendirme yapıldığından uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde çözülmesi gerekir. Eş deyişle, anılan sözleşmeden kaynaklanan eldeki dava, 818 sayılı BK’nın 355. vd. maddelerine dayalı olup, 4077 sayılı Yasa’nın uygulanması söz konusu olmadığından, olayın çözümünün genel hükümler çerçevesinde yapılması gerekir. Aksinin düşünülmesi halinde üst düzey teknolojiyle gerçekleştirilen eser sözleşmesi ilişkilerinin dahi yasa kapsamında kaldığının ve bunlardan kaynaklanan uyuşmazlıkların da yasanın amacına rağmen Tüketici Mahkemelerinde bakılması gerekeceğinin kabulü icap eder.
Nitekim, aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.02.2003 tarih, 2003/15-127 E ve 2003/102 K; 10.11.2010 tarih ve 2010-15 E, 589 K; 19.10.2011 tarih ve 2011/13 -538 E, 648 K sayılı ilamlarında da açıklanmış bulunmaktadır.
Bu durumda, mahkemece, davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası hakkında yargılama yapılarak, sonuca ulaşılması doğru görülmemiştir.
2) Bozma nedenine göre, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.