YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8549
KARAR NO : 2014/2398
KARAR TARİHİ : 28.03.2014
MAHKEMESİ : Denizli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 09/05/2013
NUMARASI : 2009/70-2013/305
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin 16.02.2003 tarihinde dava dışı Selahattin Konkur’un kooperatif hissesini devralarak ve davalı kooperatifin de onay vermesi sonucu davalı kooperatife üye olarak kaydedildiğini, işbu tarih itibariyle borcu olmadığının sabit olduğunu, davalı tarafından Denizli 2. Noterliği’nin 02.12.2008 tarih ve 32078 yevmiye numaralı ihtarı ile 111.050,00 TL ana para ve faiz içeren aidat borcunun ödenmesinin talep edildiğini, kooperatif genel kurullarında alınan kararlara istinaden baştan itibaren aidat yerine kaim olmak üzere inşaat malzemesi alımı ve işçilik bedeli ödemesi yapıldığını, müvekkilinin çoğu kez diğer üyelerden fazla miktarda inşaat harcamasına katkı yaptığını, kooperatif kayıtlarının incelenmesi neticesinde bu hususun tespit edileceğini ileri sürerek, kooperatife borçlu bulunmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının, 16.02.2003 ile 15.10.2008 arası aidat borcunu ödemediğini, her ne kadar borcunu mal olarak ödediğini iddia etmekte ise de, bu iddianın gerçek dışı olup, ibraz edilen faturaların her zaman düzenlenebileceği gibi gerçeği yansıtmadığını, kaldı ki irsaliyelerin yönetim tarafından imza edilmesi gerektiğini, usulüne uygun olarak düzenlenmeyen ve kooperatife bildirilmeyen faturalardan sorumlu tutulamayacaklarını, bahsi geçen evraklarda kooperatife alındığı iddia edilen malların ödemesinin dava dışı Selahattin Konkur isimli şahsın yaptığının yazılı olduğunu, bu kişinin davacının kayınpederi olup, kendine ait inşaat için alınan malzemelerin kooperatif adına fatura edildiğini, genel kurullarda alınan mal karşılığı ödeme kararının kötü niyetli şekilde uygulamaya geçirildiğini, bu faturaların kooperatif için hiçbir geçerliliğinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; kooperatif genel kurulunda aidatların inşaat malzemesi olarak da ödeneceğine dair kararlar alındığı, her ne kadar davacı tarafından dosyaya sunulan faturalar kooperatif yönetimine onaylatılmamış olmakla birlikte dinlenen tanık beyanlarından faturadaki malzemelerin kooperatif inşaatında kullanıldığı ve dava dışı Selahattin tarafından yapılan harcamaların davacı adına yapılmış olduğu kanaatine varıldığı, fatura ve belgeler toplamı 32.394,74 TL’nin davacının aidat borcundan düşülmekle davacının 6.655,26 TL alacağı bulunduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 31.10.2008 tarihi itibariyle davacının davalı kooperatife 6.655,26 TL borçlu olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Davalı tarafça, davalıya keşide edilen 02.12.2008 tarihli ve 32078 yevmiye sayılı ihtarname ile 16.02.2003-15.10.2008 tarihleri arasındaki döneme ilişkin 39.750,00 TL asıl alacak ve 73.300,00 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 111.050,00 TL’nin ödenmesinin istendiği, davacı tarafından ihtarnamede belirtilen asıl alacak üzerinden harç yatırılarak işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava dilekçesi içeriğinde kooperatifçe istenilen faiz tutarının fahiş olduğundan talep edilemeyeceği ileri sürüldüğüne göre, ihtarname ile istenilen faiz miktarının da dava konusu edildiğinin kabulü gerekir.
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe, müteakip işlemler yapılamaz. Mahkemece, eksik harcın re’sen tamamlatılması için anılan Kanun’un 30. maddesi uyarınca davacıya süre verilerek re’sen eksik harcın tamamlatılması, harç ikmal edildiğinde, yargılamaya devam edilmesi, aksi halde dosyanın işlemden kaldırılması, üç ay içinde yenilenmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi, yenilenirse davanın esasının karara bağlanması gerekir. Bu durumda, mahkemece, davacıya işlemiş faiz ile ilgili eksik harcın tamamlatılması için anılan Kanun’un 30. maddesi gereği işlem yapılması gerekirken, ihtarname ile istenilen asıl alacak tutarı üzerinden uyuşmazlığın çözümlenmesi doğru olmamıştır.İşlemiş faiz ile ilgili harcın tamamlanması halinde;
Karar tarihinden önce 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanunu’nun 7. maddesinde aynen “Türk Borçlar Kanunu’nun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76., faize ilişkin 88., temerrüt faizine ilişkin 120. ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138. maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır. ” hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 88. maddesinin “Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz.” hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; “Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranının anılan yasal düzenlemedeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 42. maddesine göre genel kurul bütün üyeleri temsil eden en yetkili organ olup, kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisini haizdir. Konut Yapı Kooperatifi Tip Anasözleşmesi’nin 23/1. maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktar ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir.
Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidatın süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, 818 sayılı BK’nın 101/2. (6098 sayılı TBK’nın 117.) maddesi hükmü karşısında, genel kurulun belirlediği tarih kesin vade olup, üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise, borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK’ nın 88. maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120. maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir. Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’ un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur.
Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak temerrüt faizi oranını belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate almak zorundadırlar.
Somut olayda, davaya konu aidat borcu ve faiz oranı kooperatif genel kurul kararlarıyla belirlendiğinden ve genel kurul kararları da sözleşme niteliğinde olduğundan davacının takip konusu alacak kalemlerine uygulanması gereken azami faiz oranı TBK’nın 120/2. maddesinde düzenlenmiş yıllık temerrüt faiz oranı olup, davacı kooperatifin genel kurullarında kabul edilmiş temerrüt faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır.
Öte yandan, BK’nın 84. maddesi uyarınca, ödemelerin öncelikle gecikme faizinden mahsup edilmesi gerekir ise de, davalı kooperatifin aksi yönde bir genel kurul kararı ya da uygulamasının bulunması halinde ödemelerin asıl alacaktan mahsubu da mümkündür. Mahkemece, öncelikle tüm genel kurul tutanaklarının davalı kooperatiften, temin edilemezse
ilgili Ticaret Sicili Memurluğu’ndan veya anasözleşmesinin 41. maddesi gereğince Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nden getirtilmesinden sonra kooperatif uygulamaları konusunda uzman bir bilirkişi aracılığıyla, ödemelerin asıl alacaktan mahsubu yönünde genel kurul kararı ya da tüm defter ve kayıtları incelenerek bu yönde bir fiili bir uygulama olup olmadığı tespit edilmelidir.
Bu durumda mahkemece, davalı kooperatifin defter, kayıt ve belgelerinin öncelikle kooperatiften istenilmesi, ibraz edilmezse kooperatifin adresinde defter ve kayıtların incelenmesi için keşif yapılması, buna rağmen inceleme yapılamaz ya da defter ve belgelere ulaşılamaz ise takip konusu döneme ilişkin tüm genel kurul kararları, bilanço ve gelir gider cetvelleri ile yönetim ve denetim kurulu raporları, ilgili Ticaret Sicil Memurluğu’ndan ya da anasözleşmenin 41. maddesi gereğince Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğü’nden celp edilerek, kooperatif uygulamaları ve mali konularda uzman yeni bir bilirkişi aracılığı ile tüm genel kurul kararları, davalı kooperatifin defter, kayıt ve belgeleri ile varsa banka kayıtları üzerinde inceleme yaptırılması, karar tarihinden önce yürürlüğe giren anılan yasal düzenlemenin bu açıklamalar çerçevesinde somut olay bakımından değerlendirilmesi, davacının inşaat malzemesi alımı suretiyle yaptığı ödemelerin BK’nın 84. maddesine ilişkin yukarıda açıklanan ilke ve açıklamalar çerçevesinde mahsubu gerektiğinin gözetilmesi, davacının menfi tespit istemine konu ettiği dönem için işlemiş temerrüt faizi miktarı ve oranı yönünden ayrıntılı gerekçeli denetime elverişli bir rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde ve yasal düzenleme gözden kaçırılarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.