Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/8488 E. 2014/1686 K. 06.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8488
KARAR NO : 2014/1686
KARAR TARİHİ : 06.03.2014

MAHKEMESİ : Gaziosmanpaşa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 30/05/2013
NUMARASI : 2009/51-2013/197

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

-K A R A R-

Davacı vekili, müvekkli ile davalı yüklenici arasında imzalanan 07.08.2005 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ile on daire yapılacağının, üç dairenin müvekkiline, yedi dairenin ise davalıya verileceğinin kararlaştırıldığını, buna rağmen davalının fazladan üç daire daha yaparak kardeşlerine tapuda satış gösterilmek suretiyle devrettiğini, ayrıca müvekkiline isabet eden üç adet dairenin geç teslim edildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalının sözleşmeye aykırı olarak elde etmiş olduğu menfaatleri hesaplanarak bulunacak toplam değerinin %30’luk kısmı ile sözleşmenin yerine geç getirilmesinden doğan kira bedellerine karşılık 10.000,00 TL ‘nin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; ıslah dilekçesiyle, müvekkiline isabet eden üç dairenin geç teslimi nedeniyle Aralık ve Ocak 2008 ayı kira bedeli 2.000,00 TL, fazladan inşa edilen üç dairenin teslim edilmesi gereken Ağustos 2008 ayı ile diğer dairelerin fiilen teslim edildiği Ocak 2009 arası altı aylık kira bedelinin %30 ‘u olan 1.890,00 TL ve fazladan yapılan üç dairenin %30 bedeli olan 35.771,00 TL olmak üzere toplam 39.561,12 TL’nin davalıdan tahisiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, inşaatın projeye ve imar mevzuatına uygun olarak yapıldığını, davacının sözleşmeden önce ve sonrasında fazladan inşa edilen dairelerden bilgi sahibi olduğunu, müvekkiline bu dairelerle ilgili hiç bir hak talep etmeyeceğini defalarca beyan ettiğini, davacıya isabet eden üç dairenin ise dört ay gecikmeli olarak Kasım 2008 ayında teslim edildiğini, bu aylara ilişkin kiranın davacıya ödendiğini savunarak , davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki sözleşmeye göre üç adet dairenin fazladan yapıldığı, sözleşmedeki paylaşma oranına göre %30 arsa sahibinin hakkı bulunduğu, davalının davacı tarafından teklif edilen yemini eda ettiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile fazla yapılan bağımsız bölümlerden davacının payına düşen 27.625,00 TL ile davacıya isabet eden bağımsız bölümlerin 1.050,00 TL kira bedelinin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya dair isteminin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2)Dava, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı olarak gecikme tazminatı ile fazla yapılan dairelerin değerinin paylaşım oranına düşen kısmının tahsili istemine ilişkindir.
Anayasa’nın 141/3. maddesi uyarınca, bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılmalıdır.
Dava tarihinde yürürlükte olan HUMK’nın 388/3. maddesi bu hususu daha ayrıntılı olarak, “Kararda, iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışması ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep, bulunması gerekmektedir. ” şeklinde düzenlemiştir. Karar tarihinde yürürlükte olan HMK’nın 297/1-c maddesi uyarınca da, hükmün tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermesi gerekir. Kararlarda bulunması gereken gerekçeler sayesinde taraflar, hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi, karar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda da HUMK’nın 428. maddesi uyarınca Yargıtay incelemesi sırasında ancak bu gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı saptanabilecektir. Diğer bir anlatımla, Yargıtay denetimi ancak bir kararın gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. Açıklanmaya çalışıldığı üzere, mahkemece, tarafların tüm delilleri açıkça değerlendirilerek davanın hangi gerekçeyle kısmen reddedildiğinin karara yansıtılması gerekirken, yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması, Anayasa’nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkını ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkını ihlâl edecektir.
YHGK’nın 07.12.2011 tarih 15-708 E, 737 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere; gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar (Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usûl Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (A.g.e., s. 472).
Davacı tarafça, dava ve ıslah dilekçesinde davalı yüklenici tarafından fazla yapılan üç daire için altı aylık kira bedeli toplamından paylaşım oranına isabet eden 1.890,00 TL’nin tahsili de istenmiştir. Mahkemece, hükmün gerekçe kısmında bu talebinin ne sebeple reddedildiğinin dayanakları açıklanmaksızın, hüküm kısmında bu istemi içerecek şekilde fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmiştir. Mahkemece, davacının bu istemi ile ilgili gerekçede tartışma ve değerlendirmenin yapılıp, somut dayanakların açıklanması gerekirken, bu istem ile ilgili herhangi bir gerekçe oluşturulmaması, HMK’nın yukarıda özetlenen hükmüne aykırı olmuştur.
Öte yandan, davacı tarafça, yüklenici tarafından fazla yapılan dairelerin rayiç bedelinin paylaşım oranı olan %30 ‘unun tahsili istenmiş olup, hükme esas alınan ilk bilirkişi kurulu raporunda, bu dairelerin dava tarihindeki bayındırlık birim fiyatları üzerinden, noksan imalatlar bedeli düşülerek kalan bedeli tespit edilmiştir. Davacının rapora itirazı üzerine alınan alternatifli görüş içeren ek raporda, bu fazla dairelerin tamamlanmış halinin bayındırlık birim fiyatı da hesaplanmıştır. Mahkemece, fazla dairelerin tamamlanmış ya da tamamlanmamış değeri üzerinde bir tartışma yapılmamış, ilk rapora itibar edilmesinin gerekçeleri de açıklanmamıştır. Oysa, davalı yüklenici fazladan yaptığı daireleri eksik imalatlı olarak 3. kişilere satmış ise de, sözleşmenin 2. maddesinde yüklenici inşaatı tam ve eksiksiz olarak teslim etmek zorunda olup, fazladan yapılan bağımsız bölümler için aksi yönde bir hüküm bulunmadığından bu hüküm uygulanmalı, sözleşmede yer alan mevcut paylaşım oranı üzerinden arsa payını ya da satılmışsa rayiç bedelini davacının hak ettiği gözetilmelidir. Mahkemece, bu dairelerin tamamlanmış halinin dava tarihindeki mahalli piyasa rayicinin davacının paylaşım oranına isabet eden karşılığına hükmedilmesi gerekirken, dairelerin tamamlanmamış halinin bayındırlık birim fiyatına göre değerini hesaplayan ilk bilirkişi kurulu raporuna itibar edilerek, yanılgılı gerekçeye dayalı yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.