YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8354
KARAR NO : 2014/1190
KARAR TARİHİ : 19.02.2014
MAHKEMESİ : İzmir 3. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/09/2013
NUMARASI : 2013/394-2013/518
Taraflar arasındaki sıra cetveline şikayetin bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı şikayetin kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde şikayet olunan vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Şikayetçi vekili, borçluya ait taşınmazın satışı sonrası düzenlenen sıra cetvelinde haczinin düşmüş olduğu gerekçe gösterilerek müvekkiline pay ayrılmadığını, oysaki borçlunun ve kefilin taksit anlaşmasına ilişkin taahhütlerini ihlâllerinden sonra satış isteme süresinin yeniden işlemeye başlayacağını ileri sürerek, sıra cetvelinin iptali ile satış bedelinin müvekilinin alacaklı olduğu icra dosyasına ödenmesini talep ve şikayet etmiştir.
Şikayet olunan vekili, taahhüdün ihlali halinde Satış isteme süresinin kaldığı yerden devam edeceğini, bu bakımdan şikayetçinin haczinin düşmüş olduğunu savunarak, şikayetin reddini istemiştir.
Mahkemece, şikayetin reddine dair verilen karar, şikayetçi vekilinin temyiz istemi üzerine, Dairemizin 18.10.2012 tarih ve 4433 E., 6150 K. sayılı ilamıyla, şikayetçi yanın, alacaklısı bulunduğu takip dosyasından gönderilen bilgilerin hatalı olduğu, sıra cetvelinin de bu nedenle hukuka aykırı biçimde oluşturulduğu yönündeki iddialarının, İcra Mahkemesince araştırılması ve varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, şikayetçinin bedeli paylaşıma konu taşınmaz üzerine 17.11.2008 tarihinde haciz uyguladığı ve ilk olarak 15.05.2009 tarihinde takip borçlusu ile taksit anlaşması yaptığı, bu tarih itibariyle İİK’nın 111. maddesi hükmü gereği iki yıllık satış isteme süresinin durduğu, takip borçlusunun 26.06.2009 tarihli ilk taksidi ödememesi üzerine satış isteme süresinin yeniden işlemeye başladığı, şikayetçinin bundan sonra 02.03.2010 tarihinde kefil ile bir taksit anlaşması yaptığı ve bu tarih itibariyle de satış isteme süresinin yeniden durduğu, kefilin 20.04.2010 tarihli ikinci taksidi ödememesi üzerine sürenin yeniden işlemeye başladığı, dolayısıyla takibin durduğu günlerin satış isteme süresine eklenmesi halinde, şikayetçi yönünden satış istenmesi gereken en son tarihin 17.11.2010 tarihi değil 16.02.2011 tarihi olduğu, taşınmaz henüz bu süre dolmadan 28.01.2011 tarihinde satılmış olduğundan satış tarihi itibariyle şikayetçinin haczinin düşmemiş olduğu gerekçesiyle, şikayetin kabulü ile sıra cetvelinin iptaline ve sıra cetvelinin şikayetçinin alacaklı olduğu Manisa 2. İcra Müdürlüğü’nün 2008/6013 E. sayılı dosyası gözetilerek düzenlenmesine karar verilmiştir.
Kararı, şikayet olunan vekili temyiz etmiştir.
Şikayet, sıra cetvelinde sıraya ilişkindir.
İİK’nın 111. maddesinin 3. ve 4. fıkraları “Borçlu ile alacaklının borcun taksitlendirilmesi için icra dairesinde yapacakları sözleşme veya sözleşmelerin devamı süresince 106. ve 150/e maddelerindeki süreler işlemez…. Taksitlerden biri zamanında verilmezse icra muamelesi ve süreler kaldığı yerden devam eder.” hükmünü içermektedir.
Şikayetçinin alacaklı olduğu Manisa 2. İcra Müdürlüğü’nün 2008/6013 E. sayılı dosyası kapsamından, şikayetçinin talebi üzerine bedeli paylaşıma konu takip borçlusuna ait taşınmaz üzerine 17.11.2008 tarihinde haciz konulduğu, borçlu ile ilk olarak 15.05.2009 tarihinde taksitlendirme sözleşmesi imzalandığı, 26.06.2009 tarihli ilk taksidin ödenmediği, daha sonra icra kefili ile 02.03.2010 tarihinde ikinci bir taksit anlaşması yapıldığı, bu anlaşma kapsamında 20.04.2010 tarihli ikinci taksidin de ödenmediği, bedeli paylaşıma konu taşınmazın bir başka icra dosyasında 28.01.2011 tarihinde satıldığı anlaşılmıştır.
YHGK’nın 28.05.2003 tarih ve 19-289 E., 373 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere;
İcra ve İflas Kanun’unda bu konuda açık bir hüküm bulunmamakla birlikte, 78/2 ve 340. maddelerdeki düzenlemelerden, hacizden önce taksit sözleşmesi yapılmasının mümkün olduğu sonucuna varılmaktadır. O halde alacaklı ile borçlu, hacizden önce her zaman borcun taksitle ödenmesini kararlaştırabilir ve İİK’nın 111. maddesinde öngörülen ödeme şartlarına bağlı kalmaksızın taksitlerin miktarının ve ödeme zamanını serbest iradeleriyle diledikleri gibi tayin edebilirler. Belirtilmelidir ki, burada, 111. maddede öngörülenden farklı olarak, alacaklının böyle bir taksitlendirmeyi kabul etmiş bulunması şarttır. Bu türden bir sözleşme yapıldığı ve taksitler zamanında ödendiği sürece, 106. maddede öngörülen süreler de işlemez.
Diğer taraftan borçlu, hacizden sonra fakat satış talebinden önce borcunu muntazam taksitlerle ödemeyi taahhüt eder ve bu taahhüdü İİK’nın 111. maddesinde öngörülen şartlara uygun olursa, alacaklının kabulü aranmaksızın icra takibi kendiliğinden durur. Başka bir ifadeyle, borçlunun kanuni taksit hakkını düzenleyen İİK’nın 111. maddesi hükmü çerçevesinde alacaklının kabulü gerekmeksizin yapılan bu sözleşmenin devamı süresince 106. maddede öngörülen süreler işlemeyecektir.
Nitekim, İİK’nın 111. maddesine 3494 sayılı Yasa ile eklenen üçüncü fıkranın hükümet gerekçesinde de taksitle yapılan ödemelerin devamı sırasında çoğu kez kanunun satış talebi için aradığı sürenin dolduğu, taksit ödemelerinin borçlu tarafından ihlali halinde süre geçtiği için alacaklının satış talebinde bulunamadığı ve bakiye alacağını tahsilde zorlukla karşılaştığı, bu mahzuru bertaraf etmek için taksit sözleşmesinin ihlaline kadar geçen sürenin satış isteme süresinin hesabında nazara alınmayacağı ilkesinin getirildiği belirtilmiştir.Gerekçedeki bu açıklamalardan, anılan madde hükmünün, alacaklının haklarını korumak amacıyla eklenmiş olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Amaç bu olduğu için de, alacaklının kabulüne bağlı olmaksızın borçlunun kanuni taksit hakkını bir defadan fazla kullanması mümkün değildir. Yine, taksitlendirme sözleşmesinin borçlu tarafından ihlali halinde yapılacak yeni taksit sözleşmeleri de, alacaklının kabulüne bağlı olacaktır.
Az yukarıda açıklandığı üzere, borçlu ve alacaklının anlaşarak borcu taksitlendirmeleri halinde, İİK’nın 106. maddesinde öngörülen süreler işlemez. Ancak, aynı Kanun’un 20. maddesinin açık hükmü karşısında, ilk taksitlendirme sözleşmesinin ihlalinden sonra yapılan yeni taksitlendirme sözleşmeleri, anılan sürelerin işlemesini engellemez.
Bu noktada şu hususun da vurgulanmasında yarar vardır: İcra ve İflas Kanun’unda düzenlenen süreler kesin olup, 20. maddede, Kanunun tayin eylediği müddetleri değiştiren bütün mukavelelerin geçersiz olduğu hükme bağlanmıştır. Eş söyleyişle, icra takibinin tarafları için konulmuş olan, hak düşürücü nitelikteki bu süreler, sözleşme ile değiştirilmez.
Somut olayda, şikayetçinin borçlu ile yaptığı 15.05.2009 tarihli ilk taksitlendirme sözleşmesi ile duran satış isteme süresi birinci taksidin ödenmediği 26.06.2009 tarihinde kaldığı yerden devam eder, sonradan icra kefili ile yapılan sözleşme satış isteme süresini etkilemez. Zira, icra kefili, kendi borcuna değil, borçlunun borcuna kefil olduğundan, aynı borçlu ve borç için işleyen, duran ve tekrar işleyen sürelerin bir daha durması kabul edilemez. Bu durumda, İİK’nın 106. maddesindeki iki yıllık süre içerisinde satış talebinde bulunmayan ve başka bir icra dosyasından bu süre geçtikten sonra yapılan satıştan da süre geçtiği için yararlanamayan şikayetçinin haczi düşmüş olup, bu doğrultuda düzenlenen sıra cetveli doğru olduğundan şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken, icra kefili ile yapılan taksitlendirme sözleşmesindeki süreler de dikkate alınarak, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, şikayet olunan vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, şikayet olunan yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.