Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/8185 E. 2014/341 K. 21.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8185
KARAR NO : 2014/341
KARAR TARİHİ : 21.01.2014

MAHKEMESİ : Çorlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 09/10/2012
NUMARASI : 2010/152-2012/685

Taraflar arasındaki konut tahsisi, mümkün olmazsa tazminat davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmiştir. 5219 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu HUMK’nın 438/I. maddesindeki parasal sınır, 5236 sayılı Kanun’un 19. maddesiyle HUMK’na eklenen Ek-Madde 4’te öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında 2012 yılı için 17.220,00 TL’dir.
Temyize konu 09.10.2012 tarihli kararda dava değerinin 6.269,83 TL olması nedeniyle, duruşma isteğinin miktar yönünden reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Asıl davada davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin ortaklığından ihraç edildiğini, ihraç kararının iptaline ilişkin kararın kesinleştiğini, davalı kooperatifin müvekkiline tahsis edilmiş bir konutu olmadığını, müvekkilinin diğer ortakların ödediği katılım paylarını ödemeye hazır olduğunu ileri sürerek, müvekkiline mesken tahsis edilmesini, bu mümkün olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı kooperatif temsilcileri ve vekili, davacının talepleri yönünden 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, ayrıca davacının ödemelerinin cüz’i miktarda olduğunu, davalıya tahsis edilen konut satıldığından başkaca tahsis edilecek konut olmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Diğer davalı davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davacının talebinin kabulü ile 1.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22.10.1998 tarih ve 5255 Esas, 6943 Karar sayılı ilamıyla, davalı kooperatif tasfiye kurulunca davacıya verilecek boş konut olmadığının bildirildiği, mahkemece bilirkişiye hesaplatılan tazminatın hesap tarzının Dairenin yerleşik
uygulamalarına uygun olmadığı, bozma ilamında açıklanan 6 aşamalı formüle göre tazminatın hesaplanması gerektiği belirtilerek bozulmuştur.
Bozma kararından sonra birleşen 2001/664 Esas sayılı davada davacı vekili, asıl davada saklı tutulan 5.269,83 TL tazminatın dava tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, mahkemece davacı tarafından daha önce açılan davada davacının talebine bağlı kalınarak 1.000.00 TL’nin tahsiline karar verildiğini, bu kararın davacı tarafından temyiz edilmeyerek kesinleştiğini, kararın müvekkili lehine bozulduğunu, kesin hüküm ve zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulü ile 6.269,83 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ilişkin verilen kararın davalı vekilince temyiz üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11.11.2004 tarihli, 7482 Esas, 11107 Karar sayılı bozma ilamı ile; mahkemenin karara esas aldığı bilirkişi raporlarının bozma ilamında belirtilen hesaplama yöntemine aykırı düştüğü, zira ödemelerini tam yapan bir ortak ile ödemelerini eksik yapan davacının davalı kooperatifçe ortaklara tahsis edilen bağımsız bölüm edinmesi halinde bir yararlanma sağlayabilmesi için kooperatife yapılan ödemelerin ödeme tarihlerinden itibaren TEFE artış ortalama rakamları esas alınarak dava tarihine kadar ulaştığı toplam güncel değerinin söz konusu bağımsız bölümün dava tarihindeki rayiç değerinden daha az olmasının zorunlu olduğu, oysa bilirkişilerce tespit edilen konutun rayiç değerinin, davacının ve normal ortağa ödemelerinin güncellenmiş değerinden daha az olduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda hesaplamanın nasıl yapıldığı denetlenemediği gibi TEFE verilerinin doğru olduğunun anlaşılamadığı, mahkemece DİE’den TEFE artış oranlarını gösteren ve ilgili dönemi kapsayan veriler temin edilerek uzman bir bilirkişiye normal bir ortağın ve davacının yaptığı her bir ödemenin ödeme tarihinden itibaren dava tarihine kadar ulaştığı toplam güncellenmiş değer saptanarak istenebilecek tazminatı hesaplattırılıp ortaya çıkacak rakama davacı ödemelerinin güncel değeri eklenerek bulunacak miktarın tazminat olarak hüküm altına alınması gerektiği belirtilerek bozulmuştur.
Mahkemece uyulan bozma ilamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının dava tarihi itibariyle talep edebileceği tazminat miktarının 1.491,57 TL olduğu, ilk kararda hükmedilen 1.000,00 TL’nin temyiz incelemesindeyken icra takibi ile infaz edilip, davacıya ödendiğinden bu bedelin mahsubu gerektiği belirtilerek asıl davada karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davada 491,57 TL’nin birleşen dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline dair verilen kararın taraf vekillerince temyizi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesi’nin 08.12.2009 tarih 2008/6409 Esas, 2009/8478 Karar sayılı ilamı ile 491,57 TL’nin tahsiline ilişkin karar temyiz sınırının altında kaldığından, davalı vekilinin temyiz isteminin HUMK’nın 432/4. maddesi hükmü uyarınca reddine, mahkemece Yargıtay bozma ilamına ikinci kez uyulmuş ise de; bozma ilamında açıklandığı şekilde bir hesaplama yapılmayan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulduğu, her iki bozma ilamında da belirtildiği üzere tazminat hesabı yapılırken önce kooperatifçe üyelerine tahsis edilen bir konutun dava tarihi itibariyle rayiç değeri, bundan sonra tam olarak ödeme yapan bir üyenin ödemelerinin dava tarihindeki TEFE oranlarına göre güncellenmiş değeri belirlenerek, bu iki kalem arasındaki fark bulunmak suretiyle buna göre üyelikle elde edilen yararın saptanması, davacının eksik olan ödemesinin dava tarihindeki TEFE oranına göre güncel değerinin belirlenmesi, daha sonra orantı kurulmak suretiyle davacının güncel ödemesinin ne kadar yarar elde edeceğinin belirlenmesi, belirlenen yarar miktarına davacının ödemelerinin güncel değeri de eklenerek davacının isteyebileceği tazminat miktarının belirlenmesi gerekirken hükme esas alınan son bilirkişi raporundaki hesaplamanın buna göre yapılmadığı, taşınmazın değeri ile ödemelerin güncelleştirilmesinin ek dava açıldığı hususu da dikkate alınarak, tek bir tarihe göre belirlenmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, üyelikten ihraç kararı iptal edilen davacıya verilebilecek boş daire bulunmadığı, davacının ödediği toplam 9,38 TL’nin dava tarihi itibariyle güncel değerinin 359,69 TL olduğu, bir konutun dava tarihi itibariyle güncel değerinden sağlayacağı faydanın 322,31 TL olmak üzere toplam 682,00 TL talep edebileceği, yargılama aşamasında davacının davalıdan icra yoluyla 1.000,00 TL tahsil ettiğinden, davacı tarafça talep edilebilecek bir tazminat kalmadığı gerekçesiyle, ilk dava nedeniyle ödenen 1.000,00 TL’nin mahsubu nedeniyle konusu kalmayan asıl davanın esası hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl ve birleşen davada davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçeli karar başlığında 29.03.1995 olan dava tarihinin 11.06.2001 olarak yazılmış olması, HMK’nın 304. maddesi uyarınca tarafların başvurusu üzerine veya re’sen düzeltilmesi mümkün maddi hata niteliğinde kabul edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 21.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi