YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8152
KARAR NO : 2014/1160
KARAR TARİHİ : 18.02.2014
MAHKEMESİ : Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 20/02/2013
NUMARASI : 2010/544-2013/71
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı kooperatifin üyesi iken istifası 20.05.2009 tarihinde kooperatifçe kabul edilen müvekkiline çıkma payı alacağının ödenmediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 8.000,00 TL çıkma payı alacağının üyelikten ayrılma tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle de talebini 27.003,86 TL’ye arttırmıştır.
Davalı vekili, davacının üyelikten istifasının 20.05.2009 tarihli yönetim kurulu kararıyla kabul edildiğini, ancak 23.03.2009 tarihinde yapılan genel kurulda ortaklıktan ayrılan üyelerin çıkma paylarının üç yıla kadar ödenmesine karar verildiğini, bu nedenle dava tarihi itibariyle alacağın muaccel olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davacının 31.01.2005 ile 30.04.2009 tarihleri arasında kooperatife ödediği aidat miktarından payına düşen genel giderin mahsubu ile bakiye 27.003,86 TL çıkma payı alacağının bulunduğu, davacı vekilinin 03.10.2011 tarihinde sulh anlaşması ibraz ederek bu anlaşmaya göre davadan feragat ettiği, ancak 10.10.2011 tarihli dilekçeyle de davalı yanın edimlerini yerine getirmediğinden feragatın işleme konulmamasını talep ettiği, davalı yanın da sulh anlaşmasındaki edimlerini ifa ettiğine dair bir iddiasının olmadığı, HMK’nın 304. maddesine göre şarta bağlı feragatın da geçerli olmayacağı gerekçesiyle, davanın kabulü ile 27.003,86 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Dava, çıkma payı alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, tarafların 24.09.2011 tarihli sulh sözleşmesiyle iş bu davaya konu çıkma payı alacağının 31.335,00 TL olduğunu kabul ederek 01.10.2011 tarihinden başlamak üzere 10 eşit taksitte ödeneceği hususunda anlaştıkları, davacı vekilinin 03.10.2011 havale tarihli dilekçesiyle sulh sözleşmesini sunarak “ekteki sözleşmeye göre tarafların anlaştığını, anlaşma gereği davadan feragat ettiğini” beyan ettiği, daha sonra davacı vekilinin 10.10.2011 havale tarihli dilekçe sunarak, “davalı tarafın anlaşmaya uymaması sebebiyle feragat dilekçesinin işleme konulmamasını” talep ettiği, mahkemece, 25.10.2011 tarihli oturumda, taraflar arasındaki sulh sözleşmesinin şarta bağlı olduğu, şarta bağlı sulh sözleşmesinin geçerli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilince mahkemeye sunulan sulh sözleşmesinde herhangi bir şart bulunmamakta olup, sadece davacının çıkma payının taksitlerle ödeneceği kabul edildiğinden mahkemenin, sulhun şarta bağlı olduğu yolundaki kabulünde isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 313. maddesinin 4. bendinde; sulhun şartı bağlı olarak da yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.
Davacı vekilince, 03.10.2011 tarihinde sunulan dilekçede her ne kadar “davadan feragat ” ibaresi kullanılmış ise de, anlaşma gereği davadan feragat edildiği, yolundaki beyandan, davacı vekilinin asıl amacının feragat olmayıp, 6100 sayılı HMK’nın 123. maddesinde düzenlenen “davayı geri alma ” olduğu anlaşılmaktadır. HMK’nın 123. maddesi uyarınca davacı, ancak davalının açık rızasıyla davasını geri alabilir.
Bu durumda mahkemece öncelikle, davalı vekilinden davacının davayı geri almasına rıza gösterip göstermediği sorularak, muvafakat etmesi halinde HMK’nın 123. maddesi uyarınca “karar verilmesine yer olmadığına ” karar verilmesi; davalı tarafça davanın geri alınmasına muvafakat edilmediği takdirde HMK’nın 315/1. maddesi uyarınca taraflardan sulhe göre karar verilmesini isteyip istemedikleri sorularak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.