Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/8034 E. 2014/510 K. 29.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8034
KARAR NO : 2014/510
KARAR TARİHİ : 29.01.2014

MAHKEMESİ : Kuşadası 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/05/2009
NUMARASI : 2006/196-2009/173

Taraflar arasındaki alacak ve tazminat davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın asıl ve karşı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı-karşı davalı vekili Av. …. ile davalılar-karşı davacılar vekili Av. …..’ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– KARAR –
Asıl davada davacı yüklenici kooperatif vekili, müvekkili ile davalılar arasında 28.07.1995 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi bulunduğunu, davalı arsa sahiplerinin sözleşmeyi haksız feshettiklerini, müvekkilinin de sözleşmeye devam edebilecek durumda olmadığından fesih beyanına bir diyeceklerinin bulunmadığını ileri sürerek, şimdilik müvekkilinin yaptığı imalat karşılığı hissesine düşen kısmın tapusunun iptali ile davacı adına tesciline, mümkün olmaması halinde ise, yapılan imalat bedeli ve en başta davalılara ödenen 1.500,00 TL de dahil olmak üzere şimdilik 5.000,00 TL’nin temerrüt faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, asıl davanın reddine dair kararın Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 19.09.2005 tarih ve 2004/7504 E., 2005/4757 K. sayılı ilamıyla bozulması sonrasında, yapılan yargılama sırasında 05.06.2009 tarihinde davacı asil temsilcilerince ıslah dilekçesiyle 1.333.000,00 TL alacağın tahsili istenmiş, mahkemece, davacı vekilinin çekilerek vekillik görevinin son bulması nedeniyle bu istem reddedilmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacı arsa sahipleri vekili, taraflar arasındaki sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, sözleşmeye konu arsa üzerine % 50 paylaşımla sözleşme yapıp 25 daire alacak iken, arsayı 300.000,00 TL bedelle sattıklarını, 60.000,00 TL’den 25 daire bedelinin 1.500.000,00 TL olduğunu, arsa bedeli çıkınca davacılar zararının 1.200.000,00 TL olduğunu ileri sürerek, anılan meblağın temerrüt faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanı reddini istemiştir.
Mahkemece, asıl davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyiz istemi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 19.09.2005 tarih ve 2004/7504 E., 2005/4757 K. sayılı ilamıyla, davacı vekilinin dava dilekçesindeki açıklamaları nazara alındığında, aktin feshinde tarafların iradesinin birleştiği, davacı yüklenicinin kusurlu olduğu, % 40’ı tamamlanan bir inşaat için aktin feshi sonrasında yükleniciye tapu verilemeyeceği, yapılan inşaatın yükleniciye verileceğine dair sözleşme hükmünün geçerli olmadığı, bu nedenlerle,
yüklenici davacının en başta arsa sahiplerine ödediği bedel ile yaptığı imalatın dava tarihi itibariyle belirlenecek değerinin davalılardan tahsiline karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuş, bozma sonrasında yapılan yargılama sonucunda, aktin feshinde yüklenicinin kusurlu olduğu, dava tarihi itibariyle yüklenicinin yaptığı imalat bedelinin 360.000,00 TL olduğu, dava dilekçesi ile 5.000,00 TL istendiği, birleşen davada davacı arsa sahiplerinin menfi zararlarının 367.000,00 TL olduğu gerekçesiyle, asıl davanın kabulü ile 5.000,00 TL’nin davalılardan temerrüt faiziyle tahsiline, birleşen davanın kısmen kabulü ile 367.000,00 TL’nin temerrüt faiziyle yükleniciden tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, asıl davada davacı-birleşen davada davalı yüklenici kooperatif vekili temyiz etmiştir.
1)Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, asıl davada davacı birleşen davada davalı yüklenici kooperatif vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
2)1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 41. maddesi uyarınca, “Belli bir işi takipten veya savunmadan isteği ile çekilen avukatın o işe ait vekalet görevi, durumu müvekkiline tebliğinden itibaren on beş gün süre ile devam eder.” Asıl davada davacı, birleşen davada davalı yüklenici kooperatif vekili Av. Ş.. T.. Ö. istifası daha önce müvekkiline tebliğ edilmediğinden, bundan haberdar oldukları 07.05.2009 tarihi itibariyle tebliğin gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Bu itibarla, ıslah talebinin reddine karar verildiği 07.05.2009 tarihli duruşmada asıl davada davacı, birleşen davada davalı yüklenici kooperatif vekilinin vekalet görevinin bulunmadığının kabulü mümkün olmadığı gibi, aynı duruşmada hazır bulunan asıl davada davacı, birleşen davada davalı yüklenici kooperatif temsilcileri, ıslah işlemine muvafakat ettiklerinden, artık ıslahın yetkisiz vekil tarafından yapılmasından bahisle reddi mümkün değildir.
Ne varki, taraflar arasındaki sözleşmenin feshi hususunda taraf iradeleri, asıl davada davalı tarafın feshi benimsenerek eldeki davanın açıldığı 15.08.2002 tarihi itibariyle birleşmiş, bu itibarla fesih nedeniyle doğan alacaklar istenebilir hale gelmiştir (TBK’nın 149. maddesi). Islah ise 05.06.2009 tarihinde harcı yatırılarak yapılmış, asıl davada davalı tarafça ıslah istemine karşı zamanaşımı def’i ileri sürülmüştür. Bu durumda ıslah tarihi nazara alındığında, alacağın muacceliyet tarihine göre TBK’nın 147/6. (BK’nın 126/4) maddesinde öngörülen beş yıllık zamanaşımının dolduğu, ve ayrıca, bozmadan sonra ıslah talebinin ileri sürülmesinin mümkün olamayacağı dikkate alındığında, ıslah talebinin anılan nedenlerle reddi gerektiğinden, ıslah talebinin reddine dair yerel mahkeme kararı, HUMK’nın 438/son maddesi uyarınca sonucu itibariyle değişik bu gerekçeyle doğru bulunmuştur.
Birleşen davada arsa sahipleri vekilince, yüklenicinin sözleşmedeki edimlerini süresinde yerine getirmesi halinde elde edebileceği yararı, arsayı arsa sahiplerinin satması sonucu elde edemediğini ileri sürerek uğradıkları zararın tazminini istemiştir.
Bu istem hukuki niteliği itibariyle, müspet (olumlu) zarar niteliğindedir. Müspet (olumlu) zarar, (positive interesse); sözleşmenin hiç veya gereği gibi yahut vadesinde yerine getirilmemesinden kaynaklanan zarar olarak tanımlanabilir (Bakınız: İstısna (Eser) Sözleşmesi, Yaşar Engin Selimoğlu Adalet Yayınevi, Ankara-2010, Sahife:363). Oysa, sözleşme arsa sahiplerince feshedilmiş ve bu durum yüklenici tarafından da asıl dava ile benimsenmiş bulunmaktadır.
Bu durumda, taraflarca aksi kararlaştırılmadığı takdirde, akti fesheden taraf müspet zararlarını isteyemez. Şartlarının varlığı kanıtlandığı takdirde ancak menfi (olumsuz) zararlar talep edilebilir. Hal böyle olunca, birleşen davanın tümüyle reddi gerekirken, bilirkişi kurulunca yapılan müspet zarar hesabı ile bağlı kalınarak hatalı değerlendirme sonucu birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl davada davacı- birleşen davada davalı yüklenici kooperatif vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile kararın asıl davada davacı-birleşen davada davalı yüklenici kooperatif yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılar-karşı davacılardan alınarak davacı-karşı davalıya ödenmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.