YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7652
KARAR NO : 2014/1425
KARAR TARİHİ : 27.02.2014
MAHKEMESİ : Kandıra Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/02/2013
NUMARASI : 2011/889-2013/107
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı yüklenici H.. K.. ile davalı arsa sahibi S.. A.. ve diğer davalıların murisi Ş. Ç…arasında 21.08.2000 tarihinde arsa payı karşlığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşmeye güvenerek müvekkilinin B3 Blok 8 no’lu bağımsız bölümü davalı H.. K..’dan haricen satın alıp, faydalı masraflar yaparak kullunmaya başladığını, ancak kısa bir süre önce taraflar arasındaki arsa payı inşaat sözleşmesinin Kandıra Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 14.12.2006 tarih 2005/137 E, 2006/351 K. sayılı kararı ile geriye etkili şekilde feshedildiğinin öğrenildiğini, bu dava neticesinde haricen yapılan anlaşma ile davalı H.. K..’dan tapu talebinde bulunamayacağını anlayan müvekkilinin bu davalı aleyhine Sakarya 4. İcra Müdürlüğü’nün 2011/6165 Esas sayılı icra takibini başlattığını, takip dosyasında borçlu davalı H.. K..’ın, diğer davalılardan olan alacağını talep edebilmek için İİK’nın 94. maddesi gereğince yetki belgesi alındığını ileri sürerek, davalı H.. K..’ın diğer davalılardan yapılan inşaat nedeniyle doğan alacağının icra dosyasındaki alacak nisbetinde tahsili için şimdilik 10.000,00 TL ‘nin faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Bir kısım davalılar vekili, davacının yaklaşık on yıldır taşınmazı kullandığını, davacının davalı H.. K.. ile anlaşarak kötüniyetli olarak icra takibi başlattığını, davacının varsa alacağını H.. K..’dan talep etmesi gerektiğini, davacının İİK’nın 89. maddesine göre haciz ihbarnamesi göndermesi gerekirken bu davayı açmasında hukuki menfaati olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı H.. K.., cevap vermemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davaya konu arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin 10/a maddesinde ” yapımcı firma 9. maddede sözü edilen daire teslim sürelerine ve kira tazminatlarına uymak zorundadır, 20. ayın sonunda teslim edeceği daireler ve kira tazminatları 30. ayın sonuna gelindiği halde hala teslim edilmemiş ve kira tazminatları ödenmemiş ise toprak sahipleri mukaveleyi tek taraflı olarak fesih edebilirler. Bu fesihten dolayı yapımcı firma hiçbir hak talep edemez” hükmünün yer aldığı, davacının talep
edebileceği hakkın ancak davalı H.. K..’ın talep edebileceği hak ile sınırlı olduğu, davalı Hilmi’nin ise sözleşmenin fesih edilmesi durumunda sözleşmedeki açık hüküm gereğince hiçbir hak talep edemeyeceği, davalı H.. K.. yönünden ise; davalının bu dava açısından mecburi dava arkadaşı olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-İİK’nın 94/2 maddesi, “Borçlunun reddetmediği miras veya başka bir sebeple iktisap eyleyip henüz tapuya veya gemi siciline tescil ettirmediği mülkiyet veya diğer aynı hakların borçlu namına tescili alacaklı tarafından istenebilir. Bu talep üzerine icra dairesi alacaklının bu muameleyi takip edebileceğini tapu veya gemi sicili dairesine ve icabında mahkemeye bildirir.” hükmünü içermektedir.
İcra Müdürlüğü’nce, davacıya İİK’nın 94. maddesi uyarınca borçlunun iktisap ettiği ve henüz tescil ettirmediği mülkiyet veya diğer hakların borçlu namına tescili veya bu nedenle doğan alacağın tahsili için dava açmak üzere İİK’nın 94. maddesi uyarınca yetki verilmiştir. Davacı vekilince de bu yetkiye dayanılarak, işbu dava açılmıştır. İİK’nın 94. maddesinin, sadece borçlu namına tescil talepleri yönünden uygulanması mümkün olup, icra müdürlüğünce bu maddeye dayalı olarak alacak davası açmak üzere yetki verilmesi usulsüz olmuştur. Somut olayda, İİK’nın 120. maddesinin koşulları da bulunmamaktadır. HMK’nın 114/1-e maddesindeki dava takip yetkisi, davada taraf olan kişinin o davayı kendi adına yürütebilme ve talep sonucu hakkında kendi adına hüküm alabilme yetkisidir (HMK md. 53). Sözü edilen kurum, şeklî taraf kuramının kabulünün sonucu olarak ortaya çıkmış ve sözü edilen kuramı tamamlamak amacıyla geliştirilmiştir. Davayı takip yetkisi, maddi hukuktaki tasarruf yetkisinin usul hukundaki karşılığını oluşturur. Ayrıca, bu kavram, davada taraf olmadığı hâlde kanun gereği taraf gibi davranmakla görevli kılınmış olanların hukukî konumlarının açıklanmasında başvurulan bir kavram konumundadır. Kural olarak taraf ehliyeti ve dava ehliyeti bulunan kişinin dava takip yetkisi vardır. Ancak bazı istisnai durumlarda davada taraf olarak gösterilen kişinin taraf ve dava ehliyeti olmasına rağmen dava takip yetkisi olmayabilir. Örn: Hakkında iflas kararı verilen kişinin taraf olduğu hukuki davalarda da istisnai durumlar dışında davayı takip yetkisi iflas idaresine aittir.
Öte yandan, Kanun koyucu çeşitli düzenlemelerle hukuki ilişkinin tarafı olmayan üçüncü kişilere davayı takip yetkisi tanımıştır. Hakka yabancı bir kişinin, dava takip yetkisi ile donatılmasına hukukumuzdan pek çok örnek verilebilir: İcra ve iflas hukukunda, alacaklı, borçlunun henüz tapuya tescil ettirmediği bir taşınmazını borçlu adına tescil ettirmek için icra dairesinden dava açma yetkisi verilmesini isteyebilir. İcra dairesi uygun bulursa alacaklıya dava takip yetkisi verilmiş olur (İİK m.94/2). Borçlunun üçüncü bir kişideki alacağını haczettiren alacaklı, bu alacağı tahsil için dava açabilir. İcra dairesinin, burada da alacaklıya vereceği belge üzerine alacaklı, dava takip edebilecektir (İİK m. 120). Bu da dava takip yetkisi sayesinde mümkün olmaktadır. (Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/ Özekez, Muhammet, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümleri’ne Göre Medeni Usul Hukuku, 12. Baskı, s. 210)
Bu durumda, İİK’nın 94. maddesine dayalı olarak alınan yetki ile alacak davası açılamayacağı, davacının böyle bir alacak davasını takip yetkisi bulunmadığı, dava takip yetkisinin dava şartı olduğu gerekçesiyle davanın HMK ‘nın 114/1-e ve 115/2 . madde hükümleri uyarınca usulden reddi gerekirken, esasa girilerek yazılı gerekçe ile reddi isabetsiz ise de, sonucu itibariyle doğru olan hükmün, HUMK’nın 438/son maddesi gereğince gerekçesinin değiştirilmesi ve hüküm fıkrasının 1. bendindeki yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, aşağıda yazılı olduğu şekilde HUMK’nın 438/7. maddesi uyarınca düzeltilmesi suretiyle onanması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, kararın, hüküm fıkrasının 1. bendinde yer alan “davanın” ibaresinden sonra ” HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden ” ibaresinin yazılmasına ve kararın bu şekilde düzeltilerek ve gerekçesi değiştirilerek ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.