Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/7596 E. 2014/1201 K. 19.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7596
KARAR NO : 2014/1201
KARAR TARİHİ : 19.02.2014

MAHKEMESİ : Erzurum 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 23/05/2013
NUMARASI : 2012/709-2013/516

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacılar vekili, müvekkillerinin annesi S. G..’in davalı kooperatifin üyesi bulunan A.A..’ın üyelik hissesini 2008 yılında 55.000,00 TL bedel ödeyerek satın aldığını, dairenin müvekkillerine fiilen teslim edildiğini ve kiraya verildiğini, ancak kat mülkiyetine geçilirken dava konusu taşınmazın tapusunun kooperatif adına yapıldığını, bu dairenin de kooperatif borcundan dolayı haczedildiğini, bu nedenle tapu iptali ve tescil davası açma imkânları kalmadığını ileri sürerek, şimdilik 100.000,00 TL tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesiyle istemini 103.275,17 TL’ye artırmıştır.
Davalı vekili, davacılar hakkında üyelikten çıkarma kararı verilmediğinden alacak davası açamayacaklarını, kooperatifin genel kurulunda üyelere ek ödeme yükümlülüğü getirildiğini, davacıların ödeme yapmadığını, üyelerin ek ödeme yapmamaları nedeniyle hacizlerin kaldırılamadığını ve tapunun verilemediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; dava dışı müteveffa S. G..’in kooperatifin üyesi bulunan A. A..’ın üyelik hissesini satın alarak davalı kooperatife üye olduğu, ancak kooperatifin ferdileşme aşamasında dava konusu taşınmazın tapusunu S. G.. adına yapmayıp genel kurul kararı ile alınan ek masrafın ödenmemiş olması nedeniyle kendi adına yaptığı, davacıların murisine satılan ancak devri yapılmayan dairenin üzerine kooperatifin borçları nedeniyle haciz konulmuş olduğu, bu nedenle devrinin yapılamadığı, davalı kooperatif tarafından kendi adına yapılan bu tescilin yolsuz tescil olduğu, davacıların talebinin tapu iptal olmayıp tazminat olması nedeniyle denkleştirici adalet ilkesine göre davacıların dairenin rayiç bedelini istemede haklı oldukları, ancak davacıların kooperatif üyeliğinin devam etmesi nedeniyle genel kurulda belirtilen 32.500,00 TL ek ödeme ve aidatlardan sorumlu oldukları gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 70.775,17 TL’nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı ,davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, kendisine konut tahsis edilemeyen ortağın tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından kooperatif ortağı olan S. G..’in vefat ettiği, mirasçılarından davacılar H.G.ve Z. G..’e vasi olarak R.. A..’nın atandığı ve davanın vasi tarafından açıldığı anlaşılmıştır. Dosyada muris S.G..’in mirasçılık belgesi olmadığından davacılar dışında başka mirasçısı olup olmadığı denetlenemediği gibi dava açan vasiye TMK’nın 462/8. Maddesi uyarınca vesayet makamınca dava açma izni verildiğine dair belgeye de rastlanmamıştır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 559. maddesi “Mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar.
Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, mirasbırakanın ayni haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar.
Atanmış mirasçılar da mirası, mirasbırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler.” hükmünü, aynı Yasa’nın 640. maddesi “Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.
Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.
Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir.
Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır.
Bir mirasçı ödemeden aciz halinde ise, mirasın açılması üzerine diğer mirasçılar, haklarının korunması için gerekli önlemlerin gecikmeksizin alınmasını sulh mahkemesinden isteyebilirler.” hükmünü içermektedir. Bu düzenlemeler göstermektedir ki, miras ortaklığı mirasın tümü üzerinde söz konusu olduğundan, tereke payları ayrılmaksızın ortaklığa dahil olan mirasçılara aittir. Tereke üzerinde ortaklık devam ettiği sürece, mirasçıların somut ve bağımsız payları mevcut değildir.
Miras ortaklığını oluşturan mirasçılar, terekedeki malvarlığı değerleri üzerinde elbirliği halinde mülkiyet hükümleri gereğince malik oldukları için, kural olarak tek başlarına veya birkaçı birlikte hareketle terekeye dahil hakkın biri üzerinde tasarrufta bulunamazlar.
Tüm mirasçıların terekeye dahil olan bir hak veya malın terekeye iadesi için HMK’nın 59. ve 60. madde hükümleri uyarınca birlikte dava açmaları, dava açmayan mirasçılar varsa davaya dahil edilmeleri, asıl olarak katılmaları ve davaya onaylarının alınması ya da davayı açan vekile usulüne uygun şekilde vekaletname ibraz etmeleri, bunlar sağlanamazsa TMK’nın 640. maddesi gereğince miras ortaklığına temsilci atanması ve davanın onun katılımı ile sürdürülmesi gerekir.
Bu durumda, mahkemece, öncelikle S. G..’in mirasçılık belgesinin sunulması sağlanarak davacılar dışında başka mirasçılar bulunduğunun tespiti halinde; iştirak halinde mülkiyette davanın tüm mirasçılar tarafından açılması ya da terekeye temsilci tayini kararı sunulması ve yine davayı açan vasiye vesayet makamınca verilmiş dava açmaya izin kararının sunulmasının temini gerekir. Mahkemece, davacı vasiye usulü eksiklikleri gidermek üzere HMK’nın 54/2. madde hükmü uyarınca süre verildiği halde dava açmaması ve dava açmaya izin kararını sunmaması, başka mirasçılar varsa davaya muvafakatlarının alınması için davaya dahil ettirilmemesi ya da diğer mirasçılarca davayı takip eden vekile vekaletnamelerinin sunulmaması ya da terekeye temsilcisi atanması için dava açmamaları durumunda 6100 sayılı HMK’nın 114/1-d-e ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Açıklanan bu usuli eksikliklerin tamamlanması durumunda ise; dosya
kapsamından kooperatif ortağı murise tahsis ve teslim edilen ve davacılar tarafından kiraya verilen dairenin tapuda kooperatif adına kayıtlı olup daireye kooperatifin borcundan dolayı üçüncü kişi tarafından haciz konulduğu anlaşılmıştır.
TMK’nın 1022. maddesinde; “Ayni haklar kütüğe tescil ile doğar” denildikten sonra aynı Yasa’nın 705. maddesinde de tescilden önce mülkiyetin kazanılabileceği haller “Miras, Mahkeme Kararı, Cebri icra, İşgal, Kamulaştırma halleri ile Kanunda öngörülen diğer haller” olarak belirtilmiştir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanun’unda, kooperatif üyelerine mülkiyetin, kur’a çekimi ile geçeceğine dair bir düzenleme olmadığı gibi, olayda TMK’nın 705. maddesinde öngörülen diğer istisnai haller (tescilsiz iktisap) de bulunmadığından, konut yapı kooperatiflerinde kur’a çekimi ile mülkiyetin koopetarif üyesine tescilsiz geçeceğinin kabulü mümkün değildir. Taşınmazın davacı ortağa tahsisi mülkiyeti geçiren bir işlem olmayıp kooperatifle olan iç ilişkide bir hak bahşeder ve koşuları oluştuğunda kooperatife karşı tapu iptal ve tescil talebinde bulunma hakkı verir. Taşınmaz tapusunun ortak üzerine geçirilmesine kadar da taşınmaz kooperatif mülkiyetinden olacağından ve bu tescil yolsuz tescil olmadığından koooperatifin gerçek alacaklılarının haciz tarihinde borçlu kooperatifin adına kayıtlı taşınmaz üzerinde haciz uygulattırmaları ve borcun ödenmemesi üzerine satış istemeleri yasal bir işlemdir. Davalı kooperatif, kooperatifin genel kurulunda üyelere ek ödeme yükümlülüğü getirildiğini, davacıların ödeme yapmadığını, üyelerin ek ödeme yapmamaları nedeniyle hacizlerin kaldırılamadığını ve tapunun verilemediğini savunmuştur. Konut tahsisi yapılan ortağa tapusu verilmeyeceğinin kesin olarak ortaya çıkması halinde, konut karşılığı tazminat isteme hakkı doğar. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 23. maddesi hükmü uyarınca, ortaklar hak ve yükümlülüklerde eşit konumdadırlar. Üyenin tapu iptali ve tescil isteminde bulunabilmesi için bu hisselere yönelik kooperatife tüm ödemeleri yapmış olduklarını, hiçbir edimlerinin kalmadığını, daire ve işyeri sahibi olan diğer üyelerle eşit ödemede bulunduklarını ya da aynı statüde olan diğer üyelere borca rağmen davalı tarafından tapularının verildiğini ispatlamaları gerekmektedir. Murisin mirasçıları tarafından davalının genel kurula dayalı olduğu savunulan borçların ödenmesi halinde davalının haczi kaldırtması ve tapuyu mirasçılara vermesi mümkün ise bu husus beklenilmeden açılan dava erkendir. Şayet aynı statüde olan diğer üyelere borca rağmen davalı tarafından tapularının işbu dava tarihinden önce verildiğinin tespiti halinde de mirasçılar eşitlik ilkesi uyarınca davalıdan tapu iptali ve tescil isteyebileceklerinden bu hususun belirlenmesi halinde dava erken açılmış olmayacaktır. Şayet davacılar murisi adına tahsisli olan ancak tahsis hakkı ortağa mülkiyet hakkı vermediğinden davalı kooperatifin mülkiyetinde olan konutun tapusunun salt mirasçıların davalıya olan borcundan dolayı verilemediğinin tespiti halinde bu aşamadan önce bu davanın açılması halinde, tazminat isteme koşulları henüz oluşmadan önce açılan bu davanın erken açıldığı gerekçesiyle reddi gerekir. Bu hususlar üzerinde durulmadan ve tartışılmadan, eksik incelemeye dayalı olarak kurulan hükmün bozulması gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 no’lu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, 2 no’lu bentte açıklanan nadenlerle, diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 19.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.