Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/7470 E. 2014/877 K. 10.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7470
KARAR NO : 2014/877
KARAR TARİHİ : 10.02.2014

MAHKEMESİ : Edremit 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 02/04/2013
NUMARASI : 2011/236-2013/249

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi olup, aidat borçları nedeniyle daha önce dava konusu icra takip dosyası ile takibe uğradığını, borçlarını bankadan kredi kullanarak o zaman kooperatif başkanı olan C.. E..’e ödediğini, yapılan ödemelerin muhasebe kayıtlarına geçtiğini, davalının icra takibini yenilediğini, müvekkilinin borcu olmadığı dair itirazına rağmen yenilenen takibin icra dairesince durmasının mümkün olmadığı gerekçe gösterilerek takibe devam edildiğini ileri sürerek, takibin iptali ile takip miktarınca borçlu olunmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, muhasebe kayıtlarına göre davacının takipten sonra toplam 53.000,00 TL ödemesi olduğunu, bu ödemelerin icra dosya borcunu ve fer’ilerini kapatmadığını, talebi üzerine davacıya bakiye borcunu ödemesi için genel kurula kadar süre verildiğini ancak, davacının mevcut borcunu kapatmadığını ve hukuki yararı olmayan bu davayı açtığını ileri sürerek, davanın reddini ve %40 kötüniyet tazminatının tahsilini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; icra takip tarihi itibariyle davacının kooperatife Edremit 2. İcra Müdürlüğü’nün 2011/387 Esas sayılı dosyasından dolayı herhangi bir borcunun kalmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporu yeterli inceleme ve araştırmaya dayanmayıp, hüküm kurmaya da elverişli değildir.Dosya kapsamından, davalı kooperatifçe, 18.11.2008 tarihinde 50.130,00 TL asıl alacak, 6.015,60 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 56.145,60 TL’nin, alacağın asıl kısmına aylık %3 faiz uygulanmak suretiyle tahisili için icra takibine başlandığı, takibin itiraz edilmeksizin kesinleştiği, davacının 04.12.2008-15.12.2008 tarihleri arasında muhtelif tarihlerde toplam 53.000,00 TL harici ödeme yaptığı, alacaklı vekilince icra takip dosyası 22.02.2011 tarihinde yenilenerek, borçluya takip miktarıyla aynı miktarları içerir yenileme muhtırası gönderildiği anlaşılmıştır.Bilirkişi tarafından, kooperatif genel kurullarında aidat ödemelerinde gecikme halinde faiz uygulanmasına karar verilmiş ise de diğer üyelere uygulandığına dair bilgi ve belge bulunmadığı, bu sebeple gecikme faizi hesaplanmadığı görüşü bildirilmiş, davalı vekili örneklerini sunarak bu belirlemeye itiraz
etmişse de davalı vekilinin itirazları karşılanmadan, bilirkişi raporuna itibarla hüküm kurulmuştur.
Öte yandan, karar tarihinden önce 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanunu’nun 7. maddesinde aynen “Türk Borçlar Kanunu’nun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76’ncı, faize ilişkin 88’nci, temerrüt faizine ilişkin 120’nci ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138’nci maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır. ” hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 88. maddesinin “Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz.” hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; “Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranının anılan yasal düzenlemedeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 42. maddesine göre genel kurul bütün üyeleri temsil eden en yetkili organ olup, kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisini haizdir. Konut Yapı Kooperatifi Tip Anasözleşmesi’nin 23/1. maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktar ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir.
Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidatın süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, 818 sayılı BK’nın 101/2. (6098 sayılı TBK’nın 117.) maddesi hükmü karşısında, genel kurulun belirlediği tarih kesin vade olup, Üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise, borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK’ Nın 88. maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120. maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir. Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’ un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu,
sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur.
Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak temerrüt faizi oranını belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate almak zorundadırlar.
Somut olayda, davaya konu aidat borcu ve faiz oranı kooperatif genel kurul kararlarıyla belirlendiğinden ve genel kurul kararları da sözleşme niteliğinde olduğundan davacının takip konusu alacak kalemlerine uygulanması gereken azami faiz oranı TBK’nın 120/2. maddesinde düzenlenmiş yıllık temerrüt faiz oranı olup, davacı kooperatifin genel kurullarında kabul edilmiş temerrüt faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır.
Diğer yandan, BK’nın 84. maddesi uyarınca, ödemelerin öncelikle gecikme faizinden mahsup edilmesi gerekir ise de, davalı kooperatifin aksi yönde bir genel kurul kararı ya da uygulamasının bulunması halinde ödemelerin asıl alacaktan mahsubu da mümkündür. Mahkemece, öncelikle tüm genel kurul tutanaklarının davalı kooperatiften, temin edilemezse ilgili Ticaret Sicili Memurluğu’ndan veya anasözleşmesinin 41. maddesi gereğince Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nden getirtilmesinden sonra kooperatif uygulamaları konusunda uzman bir bilirkişi aracılığıyla, ödemelerin asıl alacaktan mahsubu yönünde genel kurul kararı ya da tüm defter ve kayıtları incelenerek bu yönde bir fiili bir uygulama olup olmadığı tespit edilmelidir.
Bu durumda mahkemece, kooperatif uygulamaları ve hesap konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla kooperatifin defter, kayıt ve belgeleri, genel kurul tutanakları, diğer üyelerin yapmış olduğu ödemeler incelenerek, davalının bilirkişi raporuna itirazlarını cevaplar şekilde, kooperatifin genel kurullarda aldığı faiz kararları yönünden diğer ortaklara ne şekilde uygulama yapıldığı,ödemelerin öncelikle asıl alacaktan mahsubu yönünde genel kurul kararı veya bu yönde bir uygulama bulunup bulunmadığı belirlenip, genel kurulda alınan faiz kararının diğer üyelere de uygulandığının tespiti halinde yukarıda özetlenen yasal düzenleme, BK’nın 84. maddesine ilişkin yukarıda açıklanan ilke ve açıklamalar ve yenileme muhtırasının çıkarıldığı 22.02.2011 tarihine kadar yapılan ödeme miktarları dikkate alınarak davacının 22.02.2011 tarihi itibariyle borç miktarı belirlenip, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.