Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/7465 E. 2014/1699 K. 07.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7465
KARAR NO : 2014/1699
KARAR TARİHİ : 07.03.2014

MAHKEMESİ : Antalya 5. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/05/2013
NUMARASI : 2010/457-2013/194

Taraflar arasındaki sözleşmenin feshi ve tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davasının kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekili ve katılma yolu ile davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacılar vekili, müvekkilleri ile davalı yüklenici arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca, davalı yüklenicinin yapmayı taahhüt ettiği inşaatı sözleşmede kararlaştırılan sürede tamamlamadığını, inşaatta hali hazırda bir çalışma olmadığı gibi müvekkillerine ait bağımsız bölümlerde eksik ve ayıplı işler bulunduğunu ileri sürerek, sözleşmenin inşaatın hali hazırdaki durumu ile feshini, eksik ve ayıplı işler bedeli olarak şimdilik 15.000,00 TL ile kira bedeli olarak şimdilik 7.200,00 TL’nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş; 15.12.2011 tarihli dilekçesi ile gecikme tazminatı talebini 47.440,00 TL’ye, 20.03.2012 tarihli dilekçesiyle de eksik işler bedeli talebini 55.328,00 TL’ye arttırmıştır.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacılar tarafından, bir kısım tapu devirleri yapılmış olmasına rağmen, son tapunun verilmeyerek, mevcut haliyle sözleşmenin feshi ile kira kaybı ve eksik iş bedeli talebinde bulunulduğundan sözleşmenin ileriye etkili feshinin istenmiş olduğunun anlaşıldığı, dava sırasında davalı tarafından yapılan imalatlara davacılar tarafından ses çıkarılmadığından ve yapılmasının engellenmesi istenmediğinden sonradan yapılan bu imalatların dikkate alınması gerektiği, yeni imalat yapılması nedeniyle iş bitim oranının, davacı arsa sahiplerine düşen dairelerde %99,50, davalı yükleniciye düşen dairelerde %96, ortak yerlerde %97 olmak üzere genel olarak %97,83 seviyesinde kaldığı, buna göre sözleşmenin ileriye etkili feshine karar verilmesi gerektiği, her ne kadar hükümde geriye etkili fesih olduğu yazılmış ise de bunun maddi hatadan kaynaklandığı, karar verilirken amaçlananın talebe uygun olarak ileriye etkili fesih olduğu, %2.17 oranındaki eksik işler bedelinin 16.137,00 TL olduğu, eksik iş bedeline yüklenicinin vergi ve prim borçları ile iskân belgesi masraflarının dahil olmadığı, zira bu masraflara ilişkin olarak istenebilecek miktara ayrı dava açıldığı takdirde karar verilebileceğinden bu miktarların tespitinin yapılmadığı, ayrıca davacı tarafından bu masraflara ilişkin yapılmış herhangi bir ödemenin de olmadığı, kira kaybı yönünden ise, davacılar tarafından davalıya gönderilen ve 17.06.2010 tarihinde tebliğ edilen ihtarnamede verilen bir aylık sürenin sonu olan 17.07.2010 tarihine kadar gecikme tazminatı talep edilebileceği, bu tarihten sonrası için talebin yerinde olmadığı, ruhsat alımındaki gecikme süresi de dikkat alındığında toplam 1 yıl 2 ay 12 günlük gecikmeden dolayı davacılara 4
bağımsız bölüm için toplam 33.600,00 TL gecikme tazminatı ödenmesi gerektiği belirtilerek, sözleşmenin ileriye etkili olarak feshine, 34.400,00 TL kira kaybı alacağı ile 15.000,00 TL eksik işler bedelinin davalıdan tahsili ile 1/2 oranında davacılara verilmesine, eksik iş bedeli yönünden fazla talebin ise, ikinci kez ıslah yapılamayacağına ilişkin usul kuralı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili ile katılma yoluyla davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Tarafların tüm delilleri toplanıp, inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, HUMK’nın 388. (HMK’nın 298/3.) maddesi uyarınca kararı, gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu HUMK’nın 389.(HMK’nın 294/3.) maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada HUMK’nın 381/son (HMK’nın 294/4.) maddesi hükmüne dayanılarak zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucu tutanağa geçirilip, tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, HUMK’nın 389. (HMK’nın 294/3.) maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak bulunmamaktadır. HUMK’nın 388. maddesi uyarınca, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili ya da farklı olması, yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesi ile HUMK’nın ve HMK’nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.
Somut olayda, kısa kararda “davacılar tarafından davalı aleyhine açılan sözleşmenin geriye etkili feshi davasının kabulüne” karar verilmesine karşın, gerekçeli kararda “davacılar tarafından davalı aleyhine açılan sözleşmenin ileriye etkili feshi davasının kabulüne” karar verilmiş olup, kısa ve gerekçeli karar arasında farklılık ve çelişki yaratılmıştır. Bu durumda, 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararı çerçevesinde, mahkemece, kısa karar ile bağlı kalınmadan, yeni bir kısa ve buna uygun gerekçeli karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
2- Bozma nedenine göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenle, davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harçların istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.