Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/7461 E. 2014/688 K. 03.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7461
KARAR NO : 2014/688
KARAR TARİHİ : 03.02.2014

MAHKEMESİ : Edremit 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/04/2013
NUMARASI : 2011/563-2013/290

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, davalının müvekkili kooperatifin ortağı olduğunu, kooperatife toplam 172.550,00 TL ödeme yapması gerekirken, takip tarihine kadar toplam 141.935,00 TL ödeme yaptığını, bakiye anapara ve gecikme faizini tüm ısrarlara rağmen ödememesi üzerine hakkında başlatılan takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile %40 icra inkâr tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı kooperatifin borçlu bulunduğu Edremit 1. İcra Müdürlüğü’nün 2009/2372 Esas sayılı dosyadan müvekkiline 1. haciz ihbarnamesi gönderildiğini, davacı kooperatif müdürünün talebi üzerine müvekkilinin 10.12.2010 ve 20.12.2010 tarihlerinde icra dosyasına toplam 30.000,00 TL ödeme yaptığını, ancak her nasılsa bu ödemelerin kooperatif kayıtlarına yansımadığını, bilirkişi incelemesi sonucunda müvekkilinin davacıya borçlu olmadığının görüleceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davalı tarafça kooperatifin alacağına mahsuben 10.12.2010 tarihinde 15.000,00 TL, 20.12.2010 tarihinde 15.000,00 TL olmak üzere toplam 30.000,00 TL’nin dava dışı Edremit 1.İcra Müdürlüğü’nün 2009/2372 Esas sayılı dosyasına ödendiği savunulmuşsa da gerek Edremit 1.İcra Müdürlüğü’nün 2009/2372 Esas sayılı dosyasının gerek dava dosyasının incelenmesinde davalıya çıkarılmış bir haciz ihbarnamesine ya da ödeme belgesine rastlanılmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile itirazın iptaline, takibin 50.144,56 TL üzerinden devamına, alacağın varlığı yargılamayı gerektirdiğinden ve likit olmadığından icra inkâr tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden;
Dava, kooperatif ortaklığından kaynaklanan aidat alacağının işlemiş faizi ile birlikte tahsili istemiyle başlatılan icra takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalı tarafça, davacı kooperatifin borçlusu olduğu Edremit 1. İcra Müdürlüğü’nün 2009/2372 Esas sayılı dosyası için alacaklı vekiline toplam 30.000,00 TL ödendiği savunulmuş ve buna ilişkin makbuz örnekleri ibraz edilmiştir. Mahkemece, anılan icra dosyasından davalıya İİK’nın 89. maddesine uygun haciz ihbarnamesi çıkarılmadığı ve ödeme belgelerine rastlanılmadığı gerekçesiyle, davalı tarafın savunması dikkate alınmamış ise de, belirtilen icra dosyası kapsamından, davalının sunulmuş olduğu ödeme belgelerinden hemen sonra 21.12.2010 tarihinde alacaklı vekilinin harici tahsilat ile dosya borcunun kapatıldığını belirterek, dosyadaki tüm hacizlerin kaldırılmasını, davacı kooperatif yetkililerinin de dosya borcunun ödendiğinden bahisle takip dayanağı senetlerin iadesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Bu durumda mahkemece, kooperatif uygulamaları ve mali hesap konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla kooperatifin defter, kayıt ve belgeleri incelenerek, kooperatifin borçlusu olduğu Edremit 1.İcra Müdürlüğü’nün 2009/2372 Esas sayılı dosya borcunun ne şekilde ödendiği hususunda rapor alınıp, davalıdan ödemeye dair sunduğu belgelerin asıllarını sunması istenip, ödeme belgeleri hususunda davacı kooperatif vekilinden de açıklama alınarak, ödeme belgelerinin tarihi ile anılan icra dosyanın haricen ödeme suretiyle infazen işlemden kaldırılma tarihinin yakın olması hususu da değerlendirilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Öte yandan, karar tarihinden önce 01.07.2012 tarihinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanunu’nun 7. maddesinde aynen “Türk Borçlar Kanunu’nun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76’ncı, faize ilişkin 88’nci, temerrüt faizine ilişkin 120. ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138. maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır. ” hükmüne yer verilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 88. maddesinin “Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz.” hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; “Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranının anılan yasal düzenlemedeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 42. maddesine göre genel kurul bütün üyeleri temsil eden en yetkili organ olup, kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisini haizdir. Konut Yapı Kooperatifi Tip Anasözleşmesi’nin 23/1. maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktar ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir.
Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidatın süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, 818 sayılı BK’nın 101/2. ( 6098 sayılı TBK’nun 117. ) maddesi hükmü karşısında, genel kurulun belirlediği ödeme tarihi kesin vade olup, üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise, borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK’ nın 88. maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120. maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir. Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’ un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur.
Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca şerefiye borcunun ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak temerrüt faizi oranını belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate almak zorundadırlar.
Somut olayda, dava konusu aidat miktarı ve faiz oranı kooperatif genel kurul kararlarıyla belirlendiğinden ve genel kurul kararları da sözleşme niteliğinde olduğundan davalının aidat borcuna uygulanması gereken azami faiz oranı TBK’nın 120/2. maddesinde düzenlenmiş yıllık temerrüt faiz oranı olup, davacı kooperatifin genel kurullarında kabul edilmiş temerrüt faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır.
Bu durumda, mahkemece, karar tarihinden önce yürürlüğe giren anılan yasal düzenleme bu açıklamalar çerçevesinde somut olay bakımından değerlendirilerek, işlemiş temerrüt faizi oranı ve miktarı ile işleyecek temerrüt faiz oranı bakımından gerektiğinde bilirkişiden denetime elverişli bir rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, anılan yasal düzenleme gözden kaçırılarak, yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru olmamıştır.
2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
a-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
b-Takip konusu alacak genel kurul kararlarına dayanmakta olup, genel kurul kararlarının kesinleşmesi halinde katılmasalar dahi bu kararlar tüm üyeler için bağlayıcı olacağından ve bu kararların ortaklara ayrıca tebliği gerekmediğinden, alacağın miktarı davalı yönünden bilinebilir, hesap edilebilir, belirlenebilir yani likit alacak niteliğinde olduğu kuşkusuzdur. Mahkemece, dava konusu alacağın bu niteliği gözetilerek, yargılama sonunda itirazın haksızlığı belirlenen alacak tutarı üzerinden davacı yararına İİK’nın 67/2. maddesi uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle bu istemin reddi doğru olmamıştır.
3-Diğer yandan HMK’nın 297/2. maddesi “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmünü içermektedir. Davacı alacaklı tarafından takip talepnamesinde belirtilen asıl alacak ile takip tarihine kadar işlemiş faiz istenmiştir. Mahkemece, itirazın iptaline karar verilen asıl alacak ve işlemiş faiz tutarları ayrı ayrı belirtilerek infazı mümkün olacak şekilde hüküm kurulması gerekirken, asıl alacak ve işlemiş faiz toplamı olduğu anlaşılan tutar üzerinden hüküm kurulması HMK’nın 297/2. maddesi hükmüne aykırı olduğundan hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (2a) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin, (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün taraflar yararına (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle re’sen BOZULMASINA, peşin alınan harçların istek halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.