Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/7361 E. 2014/426 K. 24.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7361
KARAR NO : 2014/426
KARAR TARİHİ : 24.01.2014

MAHKEMESİ : Yalova 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28/05/2013
NUMARASI : 2012/402-2013/370

Taraflar arasındaki kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali, menfi tesbit, tapu iptali ve tescil davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı, davalının üyelikten çıkarılmasına ilişkin karar kesinleştiğinden karar verilmesine yer olmadığına, 420,00 TL dışında borçlu bulunmadığının tespitine, bu borcu ödemesi halinde 7 no’lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı kooperatifin üyesi olan müvekkilinin, kooperatif tarafından kendisine tahsis edilen 7 numaralı meskende ikamet ettiğini, davalı kooperatife karşı tüm yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen, davalının, müvekkilini, 16.356 TL borçlu olduğu ve bu borcun gönderilen ihtarnamelere rağmen ödenmediğinden bahisle, 30.04.2009 tarihli yönetim kurulu kararıyla üyelikten ihraç ettiğini, oysa müvekkilinin davalı kooperatife herhangi bir borcunun bulunmadığını, alınan ihraç kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca bir kısım üyelere daire tapuları verilmesine rağmen, davalının haksız taleplerde bulunarak müvekkilinin tapusunu vermediğini ileri sürerek, üyelikten ihraç kararının iptali ile ihtarnamelerde belirtilen miktarlarda borçlu olmadığının tespitini, 7 numaralı meskenin tapusunun iptali ile müvekkili adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, ihraç kararına dayanak teşkil eden ihtarnamelerdeki borçların genel kurul kararlarına dayandığını, borç miktarının gerçek olduğunu, davacının yükümlülüklerini yerine getirmediğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının ihraç kararının iptaline, ihtarnamelerde belirtilen miktarlarda borçlu bulunmadığının tespitine, tapu iptal ve tescil talebinin ise reddine dair verilen kararın taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin; 11.04.2012 tarih ve 2011/2934 E., 2012/2777 K. sayılı ilamıyla; ihraç kararının dayanağı olan ikinci ihtarname usulüne uygun olmadığından ihraç kararı geçersiz olduğundan davalı vekilinin ihraç kararına yönelik temyiz itirazlarının reddi ile, kooperatifin kayıtları incelenmek suretiyle, tereddüte yer vermeyecek şekilde, davacının aidat borcunun olup olmadığı, ihtarnamelerde eksik aidat borcu olarak belirtilen borcun hangi dönemlere ilişkin olduğu, istenilen aidatların 22.01.2006 tarihli genel kurulun 9 maddesi kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği, kooperatifin talep ettiği diğer borçların, kooperatif uygulamasına göre, toplanacak aidatlardan veya ayrıca toplanacak paradan karşılanmasının gerekip gerekmediği, kooperatifin bu konuda varsa gecikme faizi kararları ve 22.01.2006 tarihli genel kurulun 10. maddesi ile yönetim kuruluna verilmiş yetkiler kapsamında bazı ödemelerin üyeler tarafından yapılması gerektiğinin kabul edildiği gözetilerek, davalı
kooperatifte sekreter olarak çalışırken, işten ayrılmış olan şahsın tazminatının ödenmesine ilişkin kooperatif kayıtlarında bilgi olup olmadığı, Akbank’tan sağlanan kredinin gerekli banka kayıtları da istenmek suretiyle kim tarafından kullandığı harcandığı ve kredi borcunun kim tarafından ödendiğinin tespiti ile ayrıca tapu kayıt asıllarına göre, davaya konu bağımsız bölümün bulunduğun 6 parsel A blokta davadan önce ve sonra ferdileşme nedenine dayalı edimlerin olduğunun anlaşıldığı, buna göre davacının tahsis iddiasına dayalı tapu iptal ve tescil talebinde bulunabilmesi için kooperatife olan tüm yükümlülüklerini yerine getirmiş olması gerektiği de gözetilerek, bu konuda tapudan yapılacak araştırma ve dosyaya sunulan tapu kayıtları da dikkate alınmak suretiyle davacının tapu iptal ve tescil talebi hakkında bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, Dairemizin uyulan bozma ilamı gereği alınan ek bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacının ihtarnamelerde belirtilen miktarlar ile ilgili olarak, Eylül 2008 tarihi itibarıyla 6.54 TL ve Kasım 20008 tarihi itibarıyla 2.03 TL gecikme borcu ile sekreter için ödenen kıdem tazminatından sorumluluğuna düşen 420,00 TL borcunun bulunduğu, bunlar dışında borçlu bulunmadığı, tespit edilen bu borcu davalı kooperatife ödediği takdirde tapu iptal ve tescil talebinin kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle üyelikten ihraç kararı Yargıtayca onandığından karar verilmesine yer olmadığına, Eylül 2008 tarihi itibarıyla 6,54 TL, Kasım 2008 tarihi itibarıyla 2.03 TL gecikme borcu ile 31.08.2008 tarihi itibarıyla 420,00 TL kıdem tazminatı borcunun dışında borçlu bulunmadığın tespitine, tespit edilen bu borcun yasal faizi ile davalı kooperatife ödenmesi halinde 7 numaralı bağımsız bölümün tapusunu iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1) Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden;
a) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
b) Dava, borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece bozma ilamına uyulmuş ise de, hükme esas alınan bilirkişi asıl ve ek raporu hüküm kurmaya elverişli değildir. Davalı kooperatifçe, Vergi Dairesi’ne, Belediye’ye, SGK’ya, yapılmış olduğu iddia edilen ödemelerden davacı payına düşen miktar ile Akbank’a ödenen ve davacının önceki şahsi kredi borcundan kalan bakiye olduğu iddia edilen miktar ihtarnameler ile talep edilmiştir. Davalı tarafından bu kurumlara yapılan ödemeler ile ilgili belgeler dosyaya sunulmuş olmasına rağmen bilirkişi tarafından sunulan belgeler üzerinde yeterli inceleme yapılmamış, Belediye ve Vergi Dairesine yapılan önceki yıllara ait ödemeleri gösterir belgeler üzerinde hiç durulmadan, yapılan ödemeler yerine, bu kurumlara ödenecek olan miktarlar esas alınmıştır. SGK borcu yönünden ise, sadece SGK’ya ödenecek ve taksiti devam eden miktar tespit edildikten sonra raporda ”söz konusu borcun üyelerden aidat altında toplanması mümkün olup, 31.08.2008 tarihli genel kurul toplantı tutanağı da aidatların
Eylül 2008- Ocak 2009 ayı dahil aylık 400,00 TL, Ocak 2009 ayından sonraki aylar için aylık 100,00 TL alınmasına karar verilmiştir. Talep edilen aidat tutarlarının davacı tarafından ödendiği tespit edilmiştir” denilerek, davalının SGK borcunun ne kadar olduğu tespit edilmeden, tahmin yoluyla, yorum yapılarak genel kurulda kararlaştırılan aidatların SGK borcu dolayısıyla üyelerden toplandığı, davacının da bu ödemeleri yapmakla borçlu olmadığı gibi bir görüşe ulaşılmıştır. Yine bozma ilamı doğrultusunda, mahkemece, Akbank’tan çekilen 2006 yılına ilişkin kredi dolayısıyla davalı kooperatifin alacaklı olup olmadığı, kredi ödemelerinin kim tarafından yapıldığının tespiti için Akbank Kredi Şubesi’nden kredi belgeleri istenmiş ise de, gönderilen belgelerin davacının 2009 yılında şahsı adına kullandığı Tüketici Kredisi’ne ilişkin sözleşme ve belgeler olduğu, dava konusu 2006 yılında kullanılan krediyle ilgili belgeler olmadığı gözden kaçırılmıştır.
Ayrıca davalı kooperatifin 13.10.2008 tarihli genel kurulunun 15. maddesinde, ”Kooperatife SSK, Vergi Dairesi, vs. gibi borcu olan ortakların durumu görüşülerek bu borçlarını Aralık 2008 ayına kadar iki taksitte ödenmesine, ödenmeyen ortakların icraya verilerek faizi birlikte tahsil edilmesi konusunda yönetim kuruluna oybirliği ile yetki verildi” şeklinde alınan karar bilirkişi raporunda hiç değerlendirilmediği gibi, bozma kararı doğrultusunda talep edilen bu alacak kalemlerinin ayrıca toplanacak bir paradan mı yoksa toplanan aidatlardan mı karşılanacağının yani toplanması kararlaştırılan aidatlar içerisinde bu giderlerin de bulunup bulunmadığı hususunda hiç bir inceleme yapılmamıştır.
O halde mahkemece, kooperatifler hukuku ve uygulaması ile hesap konusunda uzman başka bir bilirkişi ya da bilirkişi kurulu aracılığıyla, davalı kooperatif tarafınndan dosyaya sunulan belgeler ile davalı kooperatifin ticari defter ve kayıtları, genel kurul tutanakları ve banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak, davalı kooperatifin Vergi Dairesi’ne, SGK’ya, Belediye’ye yaptığı ödeme miktarlarının tespiti ile, bu miktarların kooperatif üyelerinden ne şekilde tahsil edildiği, 13.10.2008 tarihli genel kurulun 15. maddesi doğrultusunda ayrı bir ödeme olarak mı üyelerden tahsil edildiği, yoksa genel kurullarda kararlaştırılan aidat miktarları içerisine bu giderlerin dahil edilerek mi tahsil edildiği, yoksa davacının iddia ettiği gibi halen toplanmakta olan aidatlardan mı karşılandığı belirlenerek, varsa davacının Vergi Dairesi, Belediye ve SGK’ya olan borçlarının tespiti ile 2006 yılında bankadan çekilen krediye ilişkin belgelerin ve ödemelerin banka ve taraflardan temin edilmesinden sonra davalının savunmalarında iddia ettiği şekilde davacının bir borcu olup olmadığı belirlenerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
c) Bozma nedenine göre davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
2) Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden;
Karar tarihinden önce 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanunu’nun 7. maddesinde aynen “Türk Borçlar Kanunu’nun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76’ncı, faize ilişkin 88’nci, temerrüt faizine ilişkin 120’nci ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138’nci maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır. ” hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 88. maddesinin “Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz.” hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen;
“Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranının anılan yasal düzenlemedeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 42. maddesine göre genel kurul bütün üyeleri temsil eden en yetkili organ olup, kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisini haizdir. Konut Yapı Kooperatifi Tip Anasözleşmesi’nin 23/1. maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktar ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir.
Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidatın süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, 818 sayılı BK’nın 101/2. ( 6098 sayılı TBK’nın 117.) maddesi hükmü karşısında, genel kurulun belirlediği tarih kesin vade olup, üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise, borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK’ nın 88. maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120. maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir. Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’ un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak temerrüt faizi oranını belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate almak zorundadırlar.
Somut olayda, davacı kooperatifin genel kurullarında ödemelerde gecikme halinde oranı belirtilerek faiz kararlaştırıldığının tespit edilmesi halinde bu faiz oranları, kooperatif
genel kurul kararlarıyla belirlendiğinden ve genel kurul kararları da sözleşme niteliğinde olduğundan davacının takip konusu alacak kalemlerine uygulanması gereken azami faiz oranı TBK’nın 120/2. maddesinde düzenlenmiş yıllık temerrüt faiz oranı olup, davacı kooperatifin genel kurullarında kabul edilmiş temerrüt faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır.
Öte yandan, mahkemece bozma ilamına uyulmasından sonra geçmişe etkili yeni bir kanunun yürürlüğe girmesi halinde, bozma ilamına uyulmakla oluşan usuli kazanılmış hak, hukuki değer taşımayacaktır. (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK ile YHGK’nın 07.03.2012 tarih ve 2011/19-799 Esas, 2012/128 Karar sayılı ilamı bu yöndedir.)
Bu durumda mahkemece, karar tarihinden sonra yürürlüğe giren anılan yasal düzenleme bu açıklamalar çerçevesinde, somut olay bakımından değerlendirilerek davacıdan ihtarname ile talep edilen dava konusu tüm alacak kalemlerine ilişkin olarak gecikme faizi miktarları bakımından bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1a) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (1b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, taraflar yararına BOZULMASINA, (1c) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.