Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/7307 E. 2014/1929 K. 14.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7307
KARAR NO : 2014/1929
KARAR TARİHİ : 14.03.2014

MAHKEMESİ : Biga Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mah. Sıf.)
TARİHİ : 17/05/2013
NUMARASI : 2011/371-2013/196

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ile davalı G.. D.. vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

-K A R A R-

Davacı vekili, davalılar arasında yapılan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca, davalı yüklenici H.. Ş..’ın bu sözleşmeyle kendisine verilen 6 no’lu daireyi müvekkiline 76.000,00 TL bedelle sattığını, bedelin 50.000,00 TL’sinin peşin ödendiğini, geri kalanın ise teslim sırasında ödenmesinin kararlaştırıldığını, ayrıca davalı yüklenicinin daireyi 30.09.2009 tarihinde teslim etmeyi, teslim etmediği takdirde aylık 300,00 TL kira bedeli ödemeyi taahhüt ettiğini, davalı yüklenici tarafından inşaat tamamlanmasına rağmen diğer davalı arsa sahibi G.. D..’un dairenin tapusunu müvekkiline vermediğini, oysa satış sözleşmesiyle müvekkilinin davalı yüklenicinin haklarına halef olduğunu, bakiye 26.000,00 TL’den, hesaplanacak kira kaybı alacağının mahsup edilmesinden sonra kalan bedelin depo edileceğini ileri sürerek, 6 no’lu dairenin, mümkün olmazsa yükleniciye verilecek olan 5 no’lu dairenin tapusunun iptali ile müvekkili adına tapuya tescilini talep ve dava etmiştir.
Davalı G.. D.. vekili, davacıya satışı yapılan 6 numaralı dairenin yüklenici adına üçüncü kişi H.. A..’a devredildiğini, müvekkilinin daha sonra bedelini peşin ödeyerek bu daireyi H.. A..’dan satın aldığını, ayrıca diğer davalı yüklenicinin inşaatı bitiremediğini, inşaatta bulunan eksik işlerin tamamlanması için müvekkilinin toplam 78.643,00 TL ödemede bulunduğunu, davalı yüklenicinin bu bedelin 60.000,00 TL ‘sine karşılık 5 numaralı daireyi müvekkiline verdiğini, müvekkilinin halen davalıdan 18.643,00 TL alacaklı olduğunu ve davalı yüklenicinin sözleşme gereğince alacağı daire kalmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalı H.. Ş.., davacının sözleşmede kararlaştırıldığı halde 26.000,00 TL’yi ödemediğini, kendi edimini yerine getirmeyen davacının dava açmakta haklı olmadığını, ayrıca dava öncesinde kendisini temerrüde düşürmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı yüklenici H.. Ş..’ın, diğer davalı arsa sahibi ile yaptığı arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine göre kendisine verilen 6 nolu bağımsız bölümü 76.000,00 TL bedelle davacıya sattığı, bedelin 50.000,00 TL’sini nakit olarak aldığı, bakiye satış bedeli 26.000,00 TL’nin ise daire teslim tarihinde ödenmesinin kararlaştırıldığı, ancak davalı yüklenicinin süresinde daireyi davacıya teslim etmediği gibi bu daireyi H.. A.. adlı kişiye sattığı, bu şahıs tarafından da diğer davalı G.. D..’a devredildiği, davalı yüklenici H.. Ş..’ın sözleşme gereği edinimini yerine getirmediği, davalı arsa sahibinin yüklenicinin eksik bıraktığı işler nedeniyle herhangi bir delil ibraz etmediği, bu durumun hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunduğu, davacının ise edimlerini yerine getirdiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile 6 no’lu dairenin tapusunun iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, mahkeme veznesine depo edilen 26.000,00 TL’nin karar kesinleştikten sonra davalılardan G.. D..’a ödenmesine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ile davalı G.. D.. vekili temyiz etmiştir.
1) Dava, davalılar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine göre, davalı yükleniciden satın alınan bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile tescil istemine ilişkindir.
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1.maddesinde; bu kanunun amacının, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmek olduğu açıklanmış; “ Kapsam” başlıklı 2. maddesinde de aynen; “Bu Kanun, 1. maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar.” hükmüne yer verilmiştir.Yine aynı Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 4822 sayılı Kanunla değişik 3. maddesinin (e ) bendinde tüketicinin, “bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan ve yararlanan gerçek ve tüzel kişiyi” ; (h) bendinde tüketici işleminin, “mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan hertürlü hukuki işlemi” ; (f) bendinde satıcının, “kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek ve tüzel kişileri”; (c) bendinde ise malın, “Alış-verişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları” ifade edeceği belirtilmiştir.
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun(TKHK)’un 3/e maddesine göre tüketici, bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek veya tüzel kişidir. Bu tanımdan hareketle, her alıcının tüketici olmadığını söylemek mümkündür.
Kişisel ihtiyaçları dışında, belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yeniden satış, ticari olarak kullanma vs. gibi amaçlarla da alıcı olunabilir. Bir mal veya hizmeti, bu amaçlarla satın alanlar, tüketici sayılmaz.
Ticari veya mesleki amaç, alıcının amacına göre belirlenir. Amaç (saik), işlemin niteliğini belirleyen bir unsurdur.
Tüketilmek üzere piyasaya sunulan ürün ve işleri, bedeli karşılığında, edinmek, kullanmak, bu ürün ve işlerden yararlanmak, bir tüketim işlemidir. Burada özellik objektiftir ve karine, tüketme işlemidir. Tüketici de, bu işlemi yapan kişidir (İlhan, Cengiz, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun-Şerh, Ankara 2006, 1. Baskı, s.20).
Tüketici işlemi, tüketici ve satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi ifade eder. Ancak her türlü hukuki işlem, tüketim sonucunu doğurmaz. Satış sözleşmesi, mülkiyeti devir gayesi güden sözleşmelerin başında gelir ve tüketim amaçlı düzenlendiği takdirde Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında kalır.
Görülmektedir ki, 4077 sayılı Kanun, ticari dağıtım zincirinin nihai halkasını oluşturan ve ekonominin nihai hedefi olan tüketicinin, satıcı karşısında daha etkin olarak korunması gereğinden hareketle düzenlenmiş ve bu koruma anlayışı tüketici hukukunun temelini oluşturmuştur.
Tüketici, üretilip piyasaya sürülen ve üretim sürecinin hiçbir aşamasında bilgi sahibi olmadığı ürün veya sunulan hizmeti satın aldığı bir ilişkide zayıf olan taraf olarak kabul edilmiş; yasa koyucu, bu kabulden yola çıkarak iradesini tüketiciyi korumak şeklinde ortaya koymuştur.
Giderek 4077 sayılı Kanun ile de bu koruma olgusunu yasal düzenleme altına alıp; üretim aşamasında bilgi sahibi olmadığı malları veya sunulan hizmetleri satın alan ve sözleşmede satıcıya karşı zayıf durumda olduğu kabul edilen tüketicinin, sonradan bu mal veya hizmetlerin ayıplı çıkması sonucu uğradığı zararın tazminini sağlama yoluna gitmiştir.
Az yukarıda açıklandığı üzere 4077 sayılı Kanunun 3.maddesinin ilk şeklinde “mal” kavramı “ticaret konusu taşınır eşya” olarak tanımlanmışken 4822 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle bu tanım genişletilmiş; diğer unsurlar yanında “ alış-verişe konu olan konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar” da mal kavramına dahil edilerek, bunlar da tüketici hukukunun kapsam ve koruması altına alınmıştır.
4077 sayılı yasanın 4. maddesi kapsamında da sıklıkla satın alma tabiri kullanılmaktadır. Bu madddede mal ve hizmetler açısından bir ayrım yapılmaksızın “satış”, “satıcı”, “satın alınan” ifadeleri ile nihai tüketici olarak satın alanın ayıplı mal ve hizmet alımına ilişkin düzenlemeler getirilmiştir.
4077 Sayılı Yasa’nın 23. maddesi, “Bu Kanun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır” hükmünü taşımaktadır.
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere somut olayda, davacı, davalı yüklenicinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan haklarını dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan BK’nın 162 vd. maddeleri hükümlerine göre temlik aldığını ileri sürerek talepte bulunmuş olup, uyuşmazlığın çözümünde davalılar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı olarak davalı yüklenicinin dava konusu daireyi hak edip etmediği yani edimini yerine getirip getirmediği tartışılıp değerlendirileceğinden bu kanunun uygulanmasıyla ilgili bir uyuşmazlık söz konusu değildir. Yasa’nın 23. maddesi hükmü, Yasa’nın uygulanmasıyla ilgili olarak çıkabilecek tüm uyuşmazlıklara ilişkin davalara tüketici mahkemelerinde bakılmasını öngörmüştür. Başka bir ifadeyle, 4077 sayılı Yasa, bir uyuşmazlığa tüketici mahkemesince bakılmasının tek koşulu olarak, uyuşmazlığın kendisinin uygulanmasıyla ilgili olarak çıkmış olmasını aramıştır.
Somut olayda, 3/h bendinde yer alan “tüketici işlemi” 3/c bendinde yer alan “mal” bulunmamakta olup, yasada dar kapsamlı mal ve hizmet ilişkileri, olağan tüketim işleri kapsamına alınmıştır. Anılan sözleşmeden kaynaklanan eldeki dava, 818 sayılı BK’nın 162 vd. maddelerine dayalı olup, 4077 sayılı Yasa’nın uygulanması söz konusu olmadığından, olayın çözümünün genel hükümler çerçevesinde yapılması gerekir. Aksinin düşünülmesi halinde üst düzey teknolojiyle gerçekleştirilen eser sözleşmesi ilişkilerinin dahi yasa kapsamında kaldığının ve bunlardan kaynaklanan uyuşmazlıkların da yasanın amacına rağmen Tüketici Mahkemelerinde bakılması gerekeceğinin kabulü icap eder.
Nitekim, aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.02.2003 tarih, 15-127 E ve 102 K; 10.11.2010 tarih ve 15-560 E, 589 K; 19.10.2011 tarih ve 13 -538 E, 648 K sayılı ilamlarında da açıklanmış bulunmaktadır.
Açıklanan tüm bu nedenlerle davaya Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla bakılarak uyuşmazlığın esası incelenmesi gerekirken, davaya Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakılarak karar verilmesi doğru olmamıştır.
2)Bozma nedenine göre, davacı vekili ile davalı G.. D.. vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün BOZULMASINA (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı G.. D.. vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harçların istek halinde iadelerine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.