Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/7174 E. 2014/920 K. 11.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7174
KARAR NO : 2014/920
KARAR TARİHİ : 11.02.2014

MAHKEMESİ : Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 21/05/2013
NUMARASI : 2012/336-2013/228

Taraflar arasındaki tapu iptali tescil, mümkün olmazsa tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacılar vekili, taraflar arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin davalı arsa sahipleri tarafından feshedildiğini, karşılıklı olarak birbirleri aleyhine açtıkları Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2004/518 Esas sayılı dava dosyası derdest iken, 10.07.2009 tarihinde yapılan protokol ile müvekkili H.. T..’na ve bildirdiği üçüncü kişiye devredilmesi gereken B Blok 17 nolu dairenin devrinin yapılmadığını ileri sürerek, bu dairenin tapusunun iptali ile davacılar adına tesciline, bu mümkün olmaz ise bedeli olan ıslah dilekçesinde bildirilen 50.000,00 TL’nin davalılardan tahsilini, ayrıca sözleşmede öngörülen cezai şarttan da 100.000,00 TL’sinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, B Blok 17 nolu dairenin, davacının 10.07.2009 tarihli protokol gereği bildirdiği İsmail Bıyık adına devrinin yapıldığını, aynı dairenin 29.09.2009 tarihli sözleşme ile işin yapımını üstlenen A.. Ltd. Şti. tarafından bazı işleri alan davadışı yüklenici M. P..’a iş bedeli karşılığı devredildiğini, bir nevi alacağın temlikinin gerçekleştiği, bu nedenle arsa sahibi olan müvekkilerinden cezai şart istenemeyeceği gibi B Blok 17 nolu dairenin de davalılar adına kayıtlı olmadığını savunarak, husumet yokluğundan ve esastan davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, dosya kapsamı ile 10.07.2009 tarihli protokol ve 29.09.2009 tarihli devir sözleşmesi uyarınca; davaya konu B Blok 17 nolu dairenin davacının karşı akidi olan A… İnş. Ltd. Şti. yöneticilerince davacının bildirdiği kişiye devredildiği, davacının bu akitten ve dairenin daha sonra İ. B..’a satışından haberdar olduğu, davanın tapu maliki aleyhine açılması gerektiği belirtilerek davacıların aktif, davalıların pasif husumet yönünden davaya ehil olmadıkları ve husumetin dava şartı olduğu gerekçesiyle, HMK’nın 115. maddesince davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Taraf sıfatı (husumet), maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usulî hukuki ilişkinin süjesi olabilme ehliyetidir. Taraf ehliyetine sahip olan kişi, davada davacı veya davalı olabilecektir. Bu nedenle, taraf ehliyeti usûli bir kavramdır. Taraf ehliyetine sahip olabilmek için medeni hukuktaki hak ehliyetine sahip olmak gerekir. HMK’nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, taraf ehliyetine de sahiptir. Buna göre tüm insanlar, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir. Dava ehliyeti ise, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. (HMK md. 51) Fiil ehliyetine sahip olan kişi, dava ehliyetine de sahiptir ve davayı yürütebilir, usûl işlemlerini yapabilir. Reşit olan ve temyiz kudretine sahip olan kişiler fiil ehliyetine sahiptir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif dava sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa, dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat, davada taraflardan birinin davaya konu subjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husustur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur.
Bu husus mahkemece re’sen gözönünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davalı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’i de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur.
Mahkemece, davanın aktif ve pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, husumet dava şartı olmamasına rağmen gerekçede ” husumetin dava şartı olduğu”, hüküm fıkrasında ise “davanın usulden reddine” ibarelerine yer verilerek davanın usulden reddi doğru olmamış ise de sonucu itibariyle doğru olan kararın HUMK’nın 438/son maddesi uyarınca gerekçesi düzeltilmek ve yapılan yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK’nın 438/7. maddesi uyarınca aşağıda yazılı olduğu şekilde düzeltilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, gerekçenin düzeltilmesine ve kararın (HÜKÜM) bölümünün 1. no’lu bendinde geçen ” usulden” ibaresinin hükümden çıkartılmasına, kararın bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlerden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.