Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/7124 E. 2014/759 K. 05.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7124
KARAR NO : 2014/759
KARAR TARİHİ : 05.02.2014

MAHKEMESİ : Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 26/06/2012
NUMARASI : 2010/43-2012/322

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacılar vekili, davalı kooperatifin, asıl borçlu dava dışı N. T.. tarafından kullanılan kredide müteselsil kefil durumunda bulunan müvekkilleri hakkında ilamlı icra takibi başlattığını, asıl borçlunun kullandığı kredi miktarının 4.000,00 TL’nin üzerinde olmamasına rağmen icra takibinin 11.800,00 TL asıl alacak ve 29,09 TL işlemiş faiz üzerinden yapıldığını, asıl borçlu tarafından yapılan ödemelerin bu miktardan mahsup edilmediğini, asıl borçlu vefat ettiğinden alacağı hayat sigortasından tahsil etme imkânı varken müvekkillerinden tahsil edilmesi yoluna gidildiğini, sözleşmede faiz oranı yazılı bulunmadığından müvekkillerinin faizden sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek, müvekkillerinin davalı kooperatife borçlu bulunmadığının tespiti ile %40 kötüniyet tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davacıların takip tarihi itibariyle davalı kooperatife 11.809,43 TL borçlarının bulunduğu, bu miktar içerisinde yer alan 29,09 TL işlemiş faiz borcuna ilişkin takibin yerinde olmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davacıların davalı kooperatife 29,09 TL işlemiş faiz borcu bulunmadığının tespitine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Dava, icra takibine konu borçtan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporu ayrıntılı ve denetime elverişli bulunmadığından hüküm kurmaya elverişli değildir.
Bilirkişi raporunda, takibin dayanağı olan senetlerin miktarları yazılarak faizleri ile birlikte icra takip tarihine kadar borcun ulaştığı meblağ gösterilmiş ise de, her bir senet için hangi tarihten itibaren, hangi faiz oranının uygulandığı ve dayanakları açıklanmaksızın “cari faiz oranı” uygulandığı belirtilerek her bir seneden ulaştığı borç miktarının yazılmasıyla yetinilmiştir. Bilirkişi raporu ekinde herhangi bir ayrıntılı hesap tablosu da bulunmamaktadır. Yine bilirkişi kurulunca asıl borçlu tarafından yapılan 2.720,00 TL tutarındaki ödemenin kredi borcundan düşüldüğü açıklanmış ise de bu ödemenin faizden mi ya da asıl alacaktan mı düşürüldüğü anlaşılmadığı gibi, bu ödemenin düşüldüğü ifade edildiği halde, yapılan hesaplama sonucu neticeten bulunan miktarın neden değişmediği, diğer bir anlatımla yapılan bu mahsubun sonuca neden yansımadığı anlaşılamamaktadır.
Öte yandan, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nn 484., (TBK 589.) maddesinde, kefalet sözleşmesinde kefilin mes’ul olacağı muayyen miktarın yazılı olacağı, 490. maddesinde de kefilin borcun aslı ile beraber borçlunun kusur veya temerrüdünün kanuni neticelerinden mes’ul olacağı düzenlenmiştir. Mahkemece, sözleşme üzerinden inceleme yapılarak kefalet limitinin 7.500,00 TL olduğu tespit edildiği halde, sebepleri ve dayanakları açıklanmaksızın kefalet limiti aşılarak davacıların 11.809,43 TL’den sorumlu tutulmaları doğru olmamıştır.
Diğer taraftan, mahkemece karar verildikten sonra 01.07.2012 tarihinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanunu’nun 7. maddesinde aynen “Türk Borçlar Kanunu’nun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76., faize ilişkin 88., temerrüt faizine ilişkin 120. ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138 maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır. ” hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 88. maddesinin “Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz.” hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; “Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu durumda, mahkemece, karar tarihinden sonra yürürlüğe giren anılan yasal düzenlemeler bu açıklamalar çerçevesinde somut olay bakımından değerlendirilerek, asıl alacak ve yukarıda açıklanan ilkeler de gözetilerek işlemiş akdi faiz ve temerrüt faizi oranları ve miktarları bakımından kooperatif uygulamaları ve hesap konusunda uzman bilirkişi kurulundan, ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınmak ve sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.