Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/7112 E. 2014/1442 K. 28.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7112
KARAR NO : 2014/1442
KARAR TARİHİ : 28.02.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/02/2011
NUMARASI : 2007/226-2011/24

Taraflar arasında görülen tespit ve alacak davaları sonucunda verilen hükmün bozulmasına ilişkin Dairemizin 17.06.2013 gün ve 2013/2990 Esas, 2013/4139 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi davalılar vekillerince istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü.
– KARAR –
Davacı vekili, müvekkili vakfın, çalışanlarının sosyal güvenlik gereksinimlerini karşılamak üzere, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun Geçici 20. maddesi kapsamında kurulmuş bir sosyal güvenlik kuruluşu olduğunu, İmar Bankası personelinin vakıf üyesi olmasının öngörüldüğünü, davalı bankanın, 08.06.2005 tarihinde iflas ettiğini, yönetim ve denetiminin 02.07.2003 tarihinde diğer davalı TMSF’ye devredildiğini, davalı bankanın 29.12.1965 tarihli taahhüdü ile, üyelerinin “iş kazaları ve meslek hastalıkları sigorta primlerini” ödemek yerine, banka personeline yapılacak sağlık yardımı ve masrafları ile gebelik, doğum ve emzirme yardımlarını ödemeyi üstlendiğini, davalı bankanın iflas tarihine kadar söz konusu ödemeleri vakıf üyelerine yapmasına rağmen, bu tarihten sonra “Müflis bankanın tasfiyesi işlemlerinin devam ettiği, “masa borcu” kavramı dışında kalan tüm borçların sıra cetveline dahil edileceği” gerekçesiyle ödeme taleplerinin kabul edilmediğini, davalı bankanın iflas tarihi olan 08.06.2005 tarihinden sonra Nisan 2005 – Mayıs 2006 tarihleri arasında tahakkuk eden 244.128,90 TL tutarındaki sağlık giderlerini ödemediğini, davalı TMSF’nin tasfiyesini yürüttüğü müflis bankanın taahhüdünden kaynaklanan yükümlülüğünün iflas ile sona ermediğini, iflasla birlikte ödeme yükümlülüğünün aynen masaya devrolunduğunu, 08.06.2005 iflas tarihinden sonra yapılan sağlık giderlerinin “masa borcu” kabul edilerek, ödenmesinin zorunlu olduğunu, 5411 sayılı Yasa’nın 5472 sayılı Yasa ile değişik 24. maddesi uyarınca, davacı vakfın, “masa borcu” dışında kalan alacaklarına fon (TMSF) dahil diğer tüm alacaklara göre, aynen devlet alacağı gibi imtiyaz tanındığını, 506 sayılı Yasa’nın 80. maddesi uyarınca, prim borçlarının, en geç devam eden ayın sonuna kadar ödenmesinin zorunlu olduğunu, aksi halde, bu borçların; “ödenmeyen kısma ilişkin sürenin bittiği tarihte %10 oranında artırılarak”, devam eden süreçte; “aylık bileşik bazda uygulanacak gecikme zammı ile birlikte” tahsil edilmesinin öngörüldüğünü, iflas idaresine prim borçlarının ödenmesiyle ilgili olarak yapılan başvurunun 13.06.2006 tarihli yazı ile reddedildiğini ileri sürerek, davacı vakfın, 08.06.2005 tarihinden dava tarihine kadar ödenmeyen sağlık giderlerine ilişkin alacaklarının faizi ile birlikte tespitine, belirlenecek bu alacakların “masa borcu” olduğu gözetilerek, davacının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, müflisin 13.06.2006 tarihli yazısıyla reddedilen 20.939,89 TL’nin 11.05.2006 tarihinden itibaren SSK’nın 80. maddesine göre hesaplanacak faizi ile birlikte, tahsilde tekerrür olmamak üzere, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalı müflis banka tarafından tasfiye sürecinde, davanın açıldığı tarihe kadar diğer davalı TMSF’ye yapılan ödemelerin tespitine, dava konusu edilen tutarlara ayrıca dava tarihinden itibaren 6183 sayılı Yasa’da öngörülen oranda temerrüt faizi yürütülmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı TMSF vekili ve davalı Müflis T.. T… vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davalı müflis bankanın 13.06.2006 tarihli yazısı ile reddedilen 20.939,89 TL tutarındaki sağlık gideri alacağının masa alacağı sayılamayacağı ve sıra cetveline kayıt suretiyle talep edilebileceği; İİK’nın 235. maddesi uyarınca bu talep yönünden mahkemenin görevli olmadığı, davacının iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açması gerektiği gerekçesiyle bu alacağa ilişkin talebi yönünden, dava dilekçesinin görev yönünden reddine, mahkemenin görevsizliğine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, bu talep yönünden dosya tefrik edilerek, davaya bakmakla görevli İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, 08.06.2005 tarihinden dava tarihine kadar olan sürede ödenmeyen sağlık giderlerinden kaynaklanan alacağın miktarının ve bu alacakların masa borcu olarak tespitine ilişkin talebinin ve diğer taleplerinin reddine dair verilen karar, davacı ve davalı iflas idaresi vekillerinin temyiz itirazı üzerine Dairemizce kısmen bozulmuştur.
Bu kez davalılar vekilleri kararın düzeltilmesini talep etmiştir.
1- Davacı yan bir kısım alacaklarının tesbiti ile ödenmeyen 20.939,89 TL sağlık giderinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Eda davası açılabilecek hallerde müsbet tesbit istenemeyeceğinden, tesbite yönelik davanın reddinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Ancak ödenmeyen sağlık giderinin hukuki mahiyetinin değerlendirilmesi de bir zorunluluktur. Davacının iddiası bu tutarın masa alacağı olduğu yönündedir.
İflasın açıldığı sırada müflise karşı ileri sürülebilecek alacaklar iflas alacaklarını; iflasın tasfiyesi sırasında yapılan masraflarla, iflas idaresinin yükümlü olduğu ya da devraldığı mükellefiyetler de (genel bir ifade ile) masa borçlarını oluşturur.
Davacının dayandığı vakıf senedi ve taahhütname içeriğine göre müflis bankanın ödemesi gereken sağlık giderleri, bu anlamda iflastan sonra doğan alacaklardan olup, bunların iflas alacağı olarak kabul edilmesi mümkün değildir. İflas hali doğrudan doğruya tüzel kişiliği sona erdiren bir hal olmayıp, tasarruf ehliyeti kısıtlanmış olsa dahi müflisin bir kısım taahhütlerinin iflas masasına karşı ileri sürülebileceğinde tartışma yoktur.
Bu itibarla ödenmeyen sağlık giderinin iflas alacağı olmayıp, masa borcu niteliğinde bulunduğu gözetilerek görevsizlik kararının bozulması gerekirken; mahkemece zaten tartışılmış fakat farklı sonuca varılmış bulunan alacağın türünden bahisle bozma kararı verilmiş olması hataya dayalıdır.
Bu durumda mahkemece bu kalem alacağın incelenmesi ve buna ilişkin talep hakkında bir karar verilmesi gerekirken, görevsizliğe karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
2- Bozma şekline göre davalıların sıfata, kesin hükme ve vekalet ücretine ilişkin itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda (1) sayılı bentte açıklanan nedenle karar düzetlme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 17.06.2013 gün ve 2013/2990-4139 E.K. sayılı kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme kararının belirtilen gerekçe ile BOZULMASINA, (2) sayılı bentte gösterilen nedenlerle diğer karar düzeltme itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 28.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.