YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7109
KARAR NO : 2014/453
KARAR TARİHİ : 27.01.2014
MAHKEMESİ : Ankara 17. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 28/05/2013
NUMARASI : 2012/146-2013/147
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı S.S. .. Konut Yapı Kooperatifi’nin üyesi olduğunu, müvekkilinin üyesi olduğu anılan kooperatifin 2008 yılı genel kurulunda davalı S.. K.. ile tüm aktif ve pasifleri ile birlikte birleştirilme kararı aldığını, her iki kooperatifin yasal süreci tamamlanarak tüm aktif ve pasifleriyle birleştiğini, müvekkilinin 05.01.2008 tarihinde Başkan O. B. imzasına istifa dilekçesini teslim ettiğini, 2008 yılında kooperatif üyeliğinden istifa eden müvekkilinin ödemiş olduğu üyelik hissesinin bugüne kadar kendisine ödenmediğini, istifa tarihinden sonra genel kurullara çağrılmadığını, üyeliğinin durumu hakkında kendisine bilgi verilmediğini, istifa sonrası kendisine iade edilmesi gereken üyelik hissesi bedelinin tahsili için icra takibine başlandığını, davalının haksız itirazı ile icra takibinin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile %40 icra inkâr tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı temsilcileri, davacının davalı ile hukuken bir bağlantısı bulunmadığını, kooperatiflerin genel kurul toplantılarında birleşme suretiyle dağılmaya yönelik karar almalarına rağmen, alınan genel kurul kararlarının ticaret sicil memurluğuna tescil ettirilmediğini, ticaret sicil gazetesinde de yayınlattırılmadığını, her iki kooperatifin de tüzel kişiliğinin ayrı ayrı devam ettiğini, davalının S. S. Yeni Ö… Konut Yapı Kooperatifi’nin ortağı olduğunu, adı geçen kooperatifle S.S İ….. Konut Yapı Kooperatifi arasında hukuken birleşme suretiyle dağılma gerçekleşmediğinden alacağını S.S. Yeni Ö… Konut Yapı Kooperatifi’nden talep etmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 82. maddesinde iflas hariç kooperatifin dağılması halinde bu durumun yetkili organlar tarafından ticaret siciline tescil ile ilan ettirileceği, 6762 sayılı TTK’nın 148. maddesinde birleşme için ilgili şirketlerin, mukavalelerinin değişmesi hakkındaki usul ve şartlar dairesinde, ayrı ayrı karar vermeleri ve bu kararın tescil ve ilan olunması gerektiğinin hükme bağlandığı, davalı kooperatif ile davadışı S.S. Yeni Ö… Konut Yapı Kooperatifi’nin sicil dosyalarının incelenmesinden birleşme yönünde alınmış ve ticaret siciline tescil edilmiş bir karar bulunmadığı, bu durumda davacının ortaklıktan ayrıldığı S.S. Yeni Ö.. Konut Yapı Kooperatifi’nin davalı kooperatif ile birleştiğinden söz edilemeyeceğinden davalı kooperatifin davada pasif husumetinin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın husumet yokluğu nedeniyle dava şartı olmamasından dolayı usulden reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Taraf sıfatı (husumet) maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usulî hukuki ilişkinin süjesi olabilme ehliyetidir. Taraf ehliyetine sahip olan kişi, davada davacı veya davalı olabilecektir. Bu
nedenle, taraf ehliyeti usûli bir kavramdır. Taraf ehliyetine sahip olabilmek için medeni hukuktaki hak ehliyetine sahip olmak gerekir. HMK’nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, taraf ehliyetine de sahiptir. Buna göre tüm insanlar, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir. Dava ehliyeti ise, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. (HMK md. 51) Fiil ehliyetine sahip olan kişi, dava ehliyetine de sahiptir ve davayı yürütebilir, usûl işlemlerini yapabilir. Reşit olan ve temyiz kudretine sahip olan kişiler fiil ehliyetine sahiptir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif dava sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa, dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat, davada taraflardan birinin davaya konu subjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husustur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur.
Bu husus mahkemece re’sen gözönünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davalı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’i de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur.
Bu durumda mahkemece davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, 6100 sayılı HMK’nın dava şartlarını düzenleyen 114. maddesinde sayılmamasına rağmen husumetin dava şartı olarak kabulü ile dava şartı olmadığı gerekçesiyle usulden reddine karar verilmesi doğru olmamış ise de, sonucu itibariyle doğru olan kararın HUMK’nın 438/son maddesi gereğince gerekçesi değiştirilmek ve yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hüküm fıkrasının aşağıda yazılı olduğu şekilde HMK’nın 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı açıklanan nedenlerle, yerel mahkeme kararının gerekçesi değiştirilmek ve kararın “HÜKÜM” fıkrasının 1. paragrafındaki “dava şartı olmadığından dolayı usulden” ibaresinin hükümden çıkartılarak, yerine “davanın” ibaresinin yazılması suretiyle kararın bu şekilde re’sen DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.