YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7079
KARAR NO : 2014/816
KARAR TARİHİ : 06.02.2014
MAHKEMESİ : Trabzon 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18/12/2012
NUMARASI : 2012/339-2012/378
Taraflar arasındaki cezai şart, tazminat, tapu iptali tescil ve müdahalenin önlenmesi davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacılar vekili, müvekkilleri ile davalı arasında arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi imzalandığını, işin süresi dolduğu halde davalıların yükümlülüklerini yerine getirmediklerini, dairelerin itirazi kayıtla teslim alındığını, sözleşmeye aykırı imalatlar bulunduğunu ileri sürerek, eksik iş ve imalatlardan dolayı şimdilik 30.000,00 TL, sözleşmeye aykırılıkların giderilmesi için şimdilik 5.000,00 TL, kira kaybı için 1.000,00 TL, sözleşmenin cezai şart ile ilgili 8. maddesinden kaynaklanan alacak ile ilgili Olarak 10.000,00 TL olmak üzere toplam 55.000,00 TL’nin tahsili ile fazladan yapılan 2 dubleks dairenin tapusunun iptali ile sözleşmedeki paylaşım oranında müvekkilleri adına tescilini, olmazsa bedeli karşılığı şimdilik 5.000,00 TL, sığınağa dükkan yapılıp kiraya verilmek suretiyle ortak alana müdahalenin önlenmesini talep ve dava etmiş; ıslah ile sözleşmeye aykırılıkların giderilmesi ile ilgili olan 5.000,00 TL’lik talep 20.993,85 TL’ye arttırılmıştır.
Davalılar vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 02.05.2011 tarih ve 2010/2703 E, 2011/2613 K sayılı ilamıyla, davacı tarafın, ıslah yoluyla sözleşmeye aykırılıkların giderilmesi ile ilgili olan 5.000,00 TL’lik talebini 15.923,85 TL arttırılarak 20.993,85 TL’ye çıkarmasına rağmen mahkemece bu talep ile ilgili olarak HUMK’nın 72. maddesine aykırı olarak talep aşılmak suretiyle 25.923,85 TL üzerinden kabul kararı verilmesinin, ıslah ile davadaki sonuç talep 155.123,85 TL’ye çıkarıldığı halde davanın 147.923,85 TL üzerinden kabul edilerek red edilen kısım yönünden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin, 25.03.2008 tarihli ihtarnamenin davalıya tebliğ tarihi araştırılmaksızın hüküm altına alınan alacağa 25.03.2008 tarihinden itibaren faiz uygulanmasının, davacı arsa sahipleri, dava dilekçesinde ortak alanlara davalının müdahalesinin önlenmesi ve fazla yapılan dubleks dairelerden sözleşme gereği payına düşen kısmın tapusunun iptali ve adlarına tescilini, olmazsa bedelini talep etmesine rağmen, bu taleple ilgili olarak olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinin doğru olmadığı gerekçeleriyle bozulmuş olup; bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, ihtarname tebliğ bilgilerinin dosyaya getirtildiği, davalılardan sadece Şevket’e 02.04.2008 tarihinde ihtarname tebliğ edildiği, davacı taraf, dubleks daire maliklerini davaya dahil etmek istemişse de, dairelerin davadan önce satılmış olduğu, maliklerin HMK gereği sonradan davaya dahil edilmelerinin mümkün bulunmadığı, dubleks dairelerinin dava tarihlerindeki değerlerinin belirlendiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 147.923,85 TL’nin davalı Ş.. K..’den 02.04.2008 tarihinden, davalı H.. Y..’dan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, dubleks daireler devredilmiş olduğundan paya düşen bedel karşılığı 5.000,00 TL ‘nin dava tarihinden itibaren isteyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma ilamı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Dava, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesine dayalı tapu iptali tescil ve müdahalenin men’i istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın 125. maddesi “(1) Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki haklarından birini kullanabilir;
a)İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde davacı davayı kazanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.
b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür.
(2)-Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder.”hükmünü içermektedir. Usul hukukumuzda dava konusu olan mal veya hakkın davalı tarafından üçüncü bir kişiye devredilmesi mümkündür. Dava sırasında dava konusu mal veya hakkı ( müddeabihi ) devreden davalı tarafın o davada taraf sıfatı da kalmaz. İşte bu durumda davanın kime karşı hangi talepte devam edileceği HMK’nın 125/1. maddesinde düzenlenmiştir. Bilindiği gibi, karar tarihinde yürürlükte olan HMK’nın 125/1. (tamamlanmış işlem olan devrin yapıldığı tarihte yürürlükte olan HUMK’nın 186.) maddesi uyarınca dava açıldıktan sonra davalı taraf dava konusunu üçüncü kişiye devrederse davacı, dilerse devreden davalı taraf ile olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davasını devam ettirir ya da davasını, devreden davalı hakkında tazminat davasına dönüştürebilir. YHGK’nın 31.05.2013 tarih ve 2012/23-1853 E., 2013/803 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere; davada taraflardan birinin müddeabihi bir başkasına temlik ettiğini öğrenen mahkemenin de, bu hali kendiliğinden gözeterek, seçimlik hakkına binaen davacıdan talebini sorması ve davacının vereceği cevaba göre muamele yapması gerekir. Davacının bu konudaki isteği tespit edildikten sonra, davaya ya yeni malike karşı ayın davası olarak devam edilecek ya da eski malik olan davalı hakkındaki davaya zarar ve ziyan (tazminat) davası olarak devam olunacaktır.
Bu seçimlik hakkının hatırlatılması kuralı, kamu düzenine ilişkindir ve kanun yolu dahil yargılamanın her aşamasında yapılır.(Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2012, s.812).
Davalının, dava sırasında müddeabihi bir başkasına devretmesi üzerine, aynı davaya müddeabihi devralan üçüncü kişiye karşı devam edilmesini isteyen davacının, bu isteğini mahkemeye açıkça bildirmesi, başka bir deyimle davayı üçüncü kişiye teşmil etmesi gerekir.
Bu talep üzerine, üçüncü kişi davada taraf (davalı) durumuna girer (eski davalının yerini alır). Bu halde davanın tarafları; davacı ile müddeabihi dava sırasında devralmış olan üçüncü kişidir. Eski davalı, artık davada taraf değildir; zira eski davalının davada taraf sıfatı kalmamıştır. Davacı ile yeni davalı arasında görülen bu dava, yeni bir dava olmayıp, davacı ile müddeabihi temlik etmiş olan eski davalı arasındaki davanın bir devamıdır (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, s.3802-3836).
Somut olayda, davacı tarafça yükleniciler tarafından fazladan yapıldığı ileri sürülen dubleks dairelerin tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında davacılar adına tescili istenmiş olup, mahkemece, bu dairelerin dava açılmadan evvel satıldığından bahisle daire maliklerinin davaya dahil edilmesi istemi reddedilmiştir. Dosya kapsamında tapu kayıtları bulunmakta ise de; fazladan yapıldığı iddia edilen ve dava konusu yapılan dubleks daireler somutlaştırılmamış olup, davacı tarafça bu dairelerin dava tarihinden sonra satıldığı ileri sürülmüştür. Bu durumda mahkemece, davacılar vekilinden, dava konusu ettikleri dubleks dairelerin bağımsız bölüm numaralarını açıklaması istenerek, alınan bilgi çerçevesinde bu dairelerin varsa satışlarına esas akit tabloları ve tüm tedavülleri ile birlikte tapu kayıtları istendikten sonra satışın dava tarihinden önce yapıldığının tespiti halinde şimdiki gibi hüküm kurulması; dava tarihinden sonra satıldıklarının tespiti halinde ise yukarıda açıklanan ilkeler ışığında davacıya seçimlik hakını kullanmak üzere imkân verilmesi ile sonucuna göre hüküm tesis edilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nın 297/1-c maddesindeki hükmün, “Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri” kapsaması gerektiği hükmü uyarınca, mahkemece, davacının, ortak alan niteliğindeki sığınağın dükkan yapılarak kiraya verilmesi nedeniyle müdahalenin men’i talebiyle ilgili olarak gerekçede hiç bir tartışma ve değerlendirme yapılmaksızın, sadece hüküm kısmında fazlaya ilişkin taleplerin reddi ile yetinilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.