Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/6936 E. 2014/487 K. 28.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/6936
KARAR NO : 2014/487
KARAR TARİHİ : 28.01.2014

MAHKEMESİ : Karşıyaka 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 08/12/2010
NUMARASI : 2007/59-2010/333

Taraflar arasında görülen itirazın iptali ve alacak davası sonucunda verilen hükmün bozulmasına ilişkin Dairemizin 11.07.2013 gün ve 2013/2820 Esas, 2013/4875 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi asıl ve birleşen davalarda davalı vekilince istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü.

-K A R A R-
Asıl ve birleşen davalarda davacı vekili, davalının müvekkili kooperatifin üyesi olup, müvekkili tarafından inşaa ettirilen 36 numaralı dairenin tapusunun davalı adına devrinin yapıldığını, müvekkili kooperatifin 26.06.2004 tarihinde yapılan genel kurulda 25.500,00 TL ödemenin yapılması hususunda karar alındığını ve yeni yönetimin seçildiğini, yeni yönetim tarafından yapılan inceleme sonucu kooperatifin yüksek miktarda borcunun olduğunun tespit edilmesi üzerine 16.10.2004 tarihinde olağanüstü genel kurul yapıldığını ve ortaklardan 12 taksit halinde 24.000,00 TL aidat alınması hususunda karar alındığını, ancak davalının 16.10.2004 tarihli olağanüstü genel kurulda alınan aidat borcunu ödemediği için asıl davada 6.000,00 TL asıl, 7.800,00 TL işlemiş faiz toplamı 13.800,00 TL’nin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine haksız itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile icra inkar tazminatına, birleşen davada ise bakiye 17.675,60 TL’nin temerrüt faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve birleşen davalarda davalı vekili, müvekkilinin davacı kooperatifin üyesiyken 01.04.2004 tarihinde üyelikten istifa ettiğini ve istifanın davacı kooperatifçe kabul edildiğini, müvekkilinin ayrılma aşamasında tarafların bir araya gelip ” İbranamedir.” başlığı altında sözleşme imzalandığını ve sözleşmede belirlenen 25.500,00 TL’nin müvekkili tarafından davacı kooperatife tamamen ödendiğini ve hiçbir borcun kalmadığını, ancak davacının kendi üzerine düşen edimlerini yerine getirmediğini, ibranamenin 26.06.2004 tarihli genel kurulda onaylandığını, davacı kooperatif tarafından yapılan 16.10.2004 tarihli genel kurula müvekkilinin de aralarında olduğu birinci etap üyelerinin hiçbirisinin çağrılmadığını, kararların ikinci etap üyelerinin oyları ile alındığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, 26.06.2004 tarihli genel kurul gündeminde ortakların ibralarına ilişkin bir gündem maddesi yer almadığından, ibra işleminin kabulüne ilişkin bir genel kurul kararının bulunmadığı, bu işlemin genel kurulda müzakere edilmediği, bu nedenle ibra isteminin geçerli olmadığı, taraflar arasında imzalanan ibranamenin onaylanmasına ilişkin
26.06.2004 tarihli genel kurulda alınan kararın yok hükmünde olduğu, bu nedenle bu genel kurulda ibralarına karar verilen ortakların o tarihten beri ortaklıklarının devam ettiği, mevcut ortaklara tahsis edilen konutlar dışında başka konut bulunmamasına rağmen kooperatif müessesinin ruhuna ve anasözleşmenin 59. maddesine aykırı olarak başka şahısların kooperatif ortağı olarak kaydedildikleri, usulsüz olarak kaydedilen bu kişilerin katılımı ile dava konusu alacağın dayandığı 16.10.2004 tarihli genel kurul ile takip eden genel kurulların yapıldığı, bu kişilerin giriş aidatı dışında başka aidat ödemedikleri için gerçek ortak olmadıkları, bu nedenle 16.10.2004 tarihli genel kurulun usulüne uygun toplanmaması nedeniyle bu toplantıda alınan kararların davalı ortak yönünden hiçbir hukuki sonuç doğurmayacağı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine dair verilen karar asıl ve birleşen davalarda davacı vekilinin temyiz istemi üzerine Dairemizin 2013/2820 Esas, 2013/4875 Karar sayılı ilamıyla bozulmuştur.
Bu kez, asıl ve birleşen davalarda davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Bir kooperatif ortağı, istifasının noter ihtarı ile kooperatife ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar aidat borçlarından 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 16/son maddesi uyarınca sorumlu olup, üyelerin ödemeleri arasındaki eşitliğin istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarih itibariyle bu şekilde sağlanması gerekir. Kural olarak ortak, üyesi olduğu davacı kooperatifin belirlediği inşaat finansmanı ve genel giderlere ilişkin aidat borçlarının, sonradan istifa etmiş ya da ihraç edilmiş olsa dahi istifanın ulaştığı ya da ihracın
kesinleştiği tarihe kadar doğan kısmından sorumludur. Davanın salt istifanın ulaşmasından ya da ihracın kesinleşmesinden önce ya da sonra başlatılması olgusu, istifanın ulaşmasından ya da ihracın kesinleşmesinden önce doğan bu sorumluluğu kaldırmaz. Nitekim, anılan Kanun’un 27/son cümlesinde, ortaklığın düşmesinin ortağın anasözleşme veya diğer suretlerle doğmuş borçlarının yok olmasını gerektirmeyeceği düzenlemesine yer verilmiştir.
İstifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihten sonra doğan aidat borçlarından ortak sorumlu değil ise de, istifanın ulaşmasından ya da ihracın kesinleşmesinden sonra daireyi kooperatife geri vermesi gerekirken vermeyip, kullanmaya devam etmiş ve/veya genel hizmetlerden yararlanmakta ise, bu yararlanmanın karşılığı olan genel giderlerden ve dairede oturmasının karşılığı olan ecrimisil alacağından talep halinde sorumlu olacaktır. Bu durumda, takibe konu alacaklar istifanın ulaşması ya da ihracın kesinleşmesi tarihinden önce doğmuş ise, inşaat finansman ve ayrıca genel giderlerden genel kurulda kararlaştırılan temerrüt faizi ile birlikte üye sıfatıyla sorumlu olduğu benimsenmeli, davalının istifasından ya da ihracın kesinleşmesinden sonraki döneme ait olması durumunda ise, takipte istenen “aidat alacağı” kapsamında hangi kalemlerin yer aldığı tesbit edilerek kooperatif hizmetlerinden yararlanma söz konusu ise bu yararlanmanın karşılığı olan genel giderlerden yasal oranda temerrüt faiziyle birlikte olmak üzere BK’nın vekaletsiz iş görme hükümlerine göre talepte bulunulabileceği ilke olarak kabul edilmelidir.
Her üye, üye olurken, üyeliğinin istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar devam edeceğini bilmekte olup, aidat ödemelerini ihracın kesinleşmesine ya da noterden gönderdiği istifanın tebliğine kadar yapması ve kooperatifin hesabına aktarması tüm ortakların yararına olup, eşitlik ilkesinin de bir gereğidir.Davacının, davalının istifasının kesinleşmesinden önce doğmuş aidat borçları için dava açmasında hukuki yararı vardır. Zamanında ödense idi kooperatifin kasasına girecek
olan aidatın, çıkma payının 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 17/1. ve anasözleşmenin 15/1. maddesi uyarınca ihracın kesinleştiği yılın bilançosunun 2005 yılında toplanan genel kurulda onaylanması suretiyle kesinleşmesini izleyen bir ayın sonunda muaccel olduğu tarihe kadar, kasada beklemesinde ve nemalanmasında tüm ortakların yararı bulunduğu kuşkusuzdur. Ortak ile kooperatif arasında istifanın ulaştığı tarih itibariyle hesaplaşma yapılması gerektiği gibi, çıkma payının ödenmesi sırasında hesaplaşma tekrar gerçekleşecek olup, esasen ortağın çıkma payını talep edip etmeyeceğinin, bu talebin zamanaşımına uğrayıp uğramayacağının henüz belli olmadığı bir aşamada açılan davada hukuki yarar vardır ve aidat borcunun çıkma payı olarak tekrar ortağa iade edileceğinden bahisle takipte hukuki yarar bulunmadığı sonucuna varılamaz. Aynı Kanun’un 17/son maddesi varılan bu sonucu bertaraf eden bir düzenleme değildir.
Somut olayda, asıl ve birleşen dava öncesinde davalının 01.04.2004 tarihinde istifa ettiği, aynı gün ibralaşıldığı, davalının istifasından önce, genel kurul harici olarak kooperatife 25.500,00 TL aidata itiraz etmeyerek ödediği, 25.500,00 TL’lik aidatın 26.06.2004 tarihli genel kurulca benimsendiği, öte yandan 16.10.2004 tarihli genel kurul kararı ile ortaklıktan istifa eden ortaklar dahil, her ortaktan aylık 2.000,00 TL olmak üzere, 24.000,00 TL tahsil edilmesi yönünde karar alındığı, bu genel kurul kararına dayalı olarak bu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Bu hali ile 16.10.2004 tarihli genel kurul, davalının istifasından sonra yapıldığından, bu genel kurulda getirilen yükümlülükten davalının sorumlu olduğundan bahsedilemez. Zira, davalının davacı kooperatiften istifa ettikten sonra yönetim kurulu kararı ile üyeliğe tekrar alındığına ya da benimseme yolu ile zımnen üye kabulü gerektiğine dair bir delil bulunmamaktadır. Kooperatif ortaklığı, kooperatif yetkili organlarının açık bir kabulü ile gerçekleşebileceği gibi bu hususta açıkça alınmış bir karar olmasa da, kooperatifin kişi ile bu sıfatla yazışmalar yapması, onu genel kurullara çağırması, belirli miktarda ödeme kabul etmesi veya konut tahsisi ve teslim etmesi ve tadilata izin vermesi şeklinde zımnen de gerçekleşebilir. Üyeliği sona eren üye hakkında genel kurulda yükümlülük ihdas eden bir karar alınamayacağı gibi, ortak olmayan kişiler aleyhine alınmış olan kararların bağlayıcı olduğu da kabul edilemez. Diğer yandan, genel kurulun iptalini isteyebilmek için kooperatif üyesi olmak 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 53. maddesi uyarınca dava koşulu olduğundan, davalının aktif dava ehliyeti bulunmadığından genel kurul kararının iptali talebinde bulunamaz. Davacı kooperatifin ortağı olmayan davalının, genel kurul kararlarına katılma, muhalefet etme ve iptalini sağlama gibi bir imkanı bulunmadığından, genel kurul kararının kesinleştiğinden ve onu bağladığından söz edilemez. Buna rağmen, Dairemizce, “davacı kooperatifin dava konusu borcun temelini oluşturan 16.10.2004 tarihli genel kurul kararı ile takip eden diğer genel kurul kararlarının iptaline ilişkin olarak görülen davanın karar tarihi itibariyle kesinleşmediği anlaşıldığından, bu davanın sonucu beklenmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir. Bu durumda, genel kurul iptal davasının sonucunun beklenmesi, genel kurul kararının yoklukla malül olmadığının tespitine karar verilmesi halinde…” şeklindeki bozma gerekçesinde isabet bulunmamaktadır. Nitekim, 26.06.2004, 16.10.2004, 23.06.2004, 30.06.2006, 07.06.2007, 27.05.2008, 13.03.2009 tarihli genel kurul kararlarının yoklukla malûl olduğunun tespitine ilişkin aynı mahkemeye açılan davaların, davacılar istifa ettiğinden bu davayı açma haklarının bulunmadığı gözetilerek, reddine karar verilmesi gerektiği Dairemizce karar düzeltme aşamasında verilen 04.12.2012tarih ve 4163 E, 7135 K. sayılı ilamda belirtilmiş, karar düzeltme istemi sonrası verilen ret kararı Dairemizce onanarak karar kesinleşmiştir.
Bu durumda, mahkemece, davacı kooperatifin tüm kayıt, defter, belge ve dayanakları ile 16.10.2004 tarihli genel kurula kadar olan döneme ilişkin kooperatifin 2003 yılı bilançosu, gelir-gider cetvelleri, yönetim ve denetim kurulu raporlarının öncelikle kooperatiften istenilmesi, ibraz edilmezse kooperatifin adresinde incelenmesi için keşif yapılması, buna rağmen inceleme yapılamaz ya da defter ve belgelere ulaşılamaz ise ilgili Ticaret Sicil Memurluğu’ndan ya da anasözleşmenin 41. maddesi gereğince Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğü’nden celp edilerek, kooperatif konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla inceleme yaptırılması, davaya konu edilen alacağın, davalının istifasından önceki döneme ait inşaat finansmanı ve/veya genel giderlere ilişkin olup olmadığı, şayet istifa ettiği ve bu nedenle konutu iade etmesi gerektiği halde iade etmeyip, konutunu kullanmaya devam etmiş ve genel hizmetlerden yararlanmakta ise, bu yararlanmanın karşılığı olan genel giderlere ya da dairede oturmasına bağlı ecrimisil alacağına ilişkin olup olmadığı üzerinde durularak belirlenmesi, 16.10.2004 tarihli genel kurul toplantısında ayrılanlar dahil herbir ortağın 20.11.2004 tarihinden itibaren oniki eşit taksitle toplam 24.000,00 TL ödenmesine ilişkin 2 no’lu gündem maddesinin bu açıklamalar çerçevesinde değerlendirilmesi ve bu ödemeyi gerekli kılan borcun davalının ortaklıktan ayrılmasından önceki döneme ait olması halinde, davalının davacı kooperatife istifadan sonra ödediği anlaşılan 25.500,00 TL’nin 20.11.2004 tarihine taşınarak güncellenmesinden sonra dahi kooperatif borçlarından dolayı payına isabet eden bakiye borcunun kalıp kalmadığının irdelenip, taraflar arasında düzenlenen ibranamenin davalı ortağın kooperatif borcundan dolayı ödenmesi gereken payını hakkaniyet ve eşitlik ilkesine göre yansıtıp yansıtmadığının ve ayrılan ortakların ibranameye konu ödemeler dışında kooperatife borçlarının bulunup bulunmadığının belirlenmesinden sonra davalının davacı kooperatife borcunun olup olmadığı ve varsa miktarı saptanarak oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, davanın bu çerçevede ele alınmamasının doğru olmadığı gerekçesiyle bozulması gerekirken, yazılı gerekçelerle bozulması doğru olmamış, davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile hükmün değişik gerekçe ile bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davalarda davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 11.07.2013 tarih ve 2013/2820 Esas, 2013/4875 Karar sayılı bozma ilamı kaldırılarak, yerel mahkeme kararının değişik gerekçe ile BOZULMASINA, karar düzeltme peşin harcının istek halinde iadesine, 28.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.