Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/6883 E. 2014/49 K. 13.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/6883
KARAR NO : 2014/49
KARAR TARİHİ : 13.01.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 16. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 06/06/2013
NUMARASI : 2013/276-2013/314

Taraflar arasındaki tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin görevsizliğine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacılar vekili, müvekkillerinin Ç.., T…. Mahallesi H… Caddesi bitişiğinde bulunan 2 pafta 853 parsel nolu taşınmazın maliki olduğunu, bu taşınmaza ilişkin olarak Üsküdar 2. Noterliği’nce 01.03.2000 tarihli arsa payı karşılığı taşınmaz payı ferağ vaadiyle inşaat sözleşmesi ile İstanbul 9. Noterliği’nce 09.08.2004 tarihli ek sözleşme düzenlendiğini, ek sözleşmenin yüklenicisi S. E. bu sözleşmelerden doğan hak ve alacakları ile borç ve yükümlülüklerini İstanbul 29. Noterliği’nce düzenlenen 26.04.2005 tarihli ek sözleşme ile davalıya devrettiğini ileri sürerek, davalının esas ve ek sözleşmelere uygun plan ve proje düzenlemediği ve inşaat yapmadığının, yapmadığı işyeri ve blok apartmanların bağımsız bölüm ve dairelerini taraflar arasında taksim ve tahsisi ile kat irtifaklarının tesis ve tecilini imkânsız kıldığının, sözleşmenin infisahına sebep olduğunun, site yönetiminde yapımı tasarlanan işyeri ve blok apartmanların ek sözleşmede öngörülen kesin sürede kaba inşaatlarının yapımını ve teslimini imkânsız kıldığının, mütemerrit olduğunun, sözleşmeyi hükümsüzlüğe ve davacıları ağır zarara uğrattığının, uygulanmakta olan plan ve projenin sözleşmelere aykırı olduğunun, sözleşmeye aykırı uygulanan bu plan ve proje ve yaptığı bu blok apartmanlarla davacıların arasında fuzuli şağil ve haksız müdahil olduğunun, davacıların arsasını yıllardır gasp ve zaptettiğinin, sözleşmeye aykırı yaptığı blok ve apartmanlardan yine sözleşmenin 3, 5 ve 17. maddelerine aykırı olarak haricen daire satmak, kiralamak ve işgal ettirmek suretiyle müvekkillerini zarara uğrattığının, esas ve ek sözleşmelere uygun düzenlenecek proje ile yapılacak işyeri ile apartmanlar ile sözleşmeye aykırı düzenlenen proje ile yapılan apartmanların karşılaştırılarak bunların değerlerinin, aralarındaki farkların ve noksanlıkların ve noksanlıkların değerinin tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan bir tespit davası olması nedeniyle Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğini, davalı ile davacılar arasında herhangi bir akdi ilişki bulunmadığından davanın S. E. aleyhine ikame edilmesi gerektiğini, bu davadaki iddiaların tamamının davacılar tarafından 5 ayrı davada ileri sürdüğünü, derdest davalar bulunduğunu, tüm iddiaların maddi gerçeğe aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; HMK’nın 114/c maddesi uyarınca mahkemenin görevli olmasının dava şartı olarak düzenlendiği, 6335 sayılı Yasa’nın 2. maddesiyle değiştirilen TTK’nın 5. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer mahkemeler arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu, davacılar ile davalı arasındaki uyuşmazlığın arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklandığı, TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesine dayandığı, mutlak ve nispi ticari davaların TTK’nın 4 ve 5. maddesinde düzenlendiği, uyuşmazlığın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen bir hususa ilişkin olması veya davanın Ticaret Mahkemesi’nde görüleceğine dair açık bir yasal düzenlemenin bulunması halinde mutlak ticari dava, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan uyuşmazlıklarda ise nispi ticari dava söz konusu olup, mahkemenin görev alanı içinde kalacağı, davacıların tacir olmadığı ve uyuşmazlığın eser sözleşmesinden kaynaklandığından nispi ya da mutlak ticari dava söz konusu bulunmadığından davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle TTK’nın 5/3 ve HMK’nın 114/c maddeleri uyarınca mahkemenin görevsizliğine, HMK’nın 20. maddesi uyarınca, kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık süre içerisinde başvuru halinde, dava dosyasının görevli İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davacılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Karar tarihinde yürürlükte olan HMK’nın 115/2. maddesi uyarınca, mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Bu durumda mahkemece, HMK’nın 114/1-c madde hükmü uyarınca göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle, davanın anılan 115/2. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekirken, karar tarihinde yürürlükte olmayan ve göreve ilişkin dava şartı öngörmeyen HUMK’nın göreve ilişkin 1 ve 27. madde hükümlerine uygun olarak gerekçede “mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki karar verilmiştir.”, hüküm fıkrasında “mahkememizin görevsizliğine” ibarelerine yer verilmesi doğru olmamış ise de, sonucu itibariyle doğru olan kararın, HUMK’nın 438/son maddesi uyarınca değişik gerekçe ile ve hüküm fıkrasının 1. bendindeki yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, aşağıda yazılı olduğu şekilde HUMK’nın 438/7. maddesi uyarınca düzeltilmesi suretiyle onanması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, kararın, gerekçesi değiştirilerek ve ”HÜKÜM” fıkrasının 1 numaralı bendinde yer alan “TTK 5/3 ve HMK’nın 114/c maddeleri uyarınca mahkememizin görevsizliğine” ibaresi çıkartılarak, yerine “Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine” ibaresinin yazılmasına ve kararın bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.