Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/6682 E. 2014/669 K. 03.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/6682
KARAR NO : 2014/669
KARAR TARİHİ : 03.02.2014

MAHKEMESİ : Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 07/11/2012
NUMARASI : 2011/20-2012/388

Taraflar arasında görülen menfi tespit davası sonucunda verilen hükmün bozulmasına ilişkin Dairemizin 14.05.2013 gün ve 1165 Esas, 3163 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü:
– KARAR –
Davacı vekili, davalı kooperatif yönetim kurulunca 04.11.2010 tarihli ihtarla aidat, şerefiye ve faiz borcu bulunduğu gerekçesiyle müvekkilinden 109.902,63 TL ödenmesinin istendiğini, müvekkilinin gerçekte 36.834,00 TL aidat borcu olduğunu, istenen aidat ve faizin fahiş olduğunu, kendisine yer tahsis edilmeyen ortaktan şerefiye istenemeyeceğini ileri sürerek, müvekkilinin, ihtarla istenen miktarın şimdilik 10.000,00 TL’sından borçlu olmadığının tespitine, genel kurulların şerefiyeye ilişkin kısmının müvekkili açısından batıl olması nedeniyle iptaline, 2000 ile 2010 yılları arasındaki genel kurullarda alınan faize ilişkin kararların geçersizliğinin tespiti ile müvekkilinin borcu varsa yasal faiz uygulanarak tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiş, 12.04.2012 tarihli ıslah dilekçesiyle, ihtarla istenen 13.927,16 TL şerefiye, 6.703,99 TL şerefiye faizi, 26.842,00 TL aidat ve faizi nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, ihtarnamede belirtilen hesap kesim tarihi itibariyle davacıya tahsis edilmiş bir yer bulunmadığından şerefiye istenemeyeceği, davacının ilk ihraç tarihi olan 30.03.2005 tarihinden sonraki genel kurullara çağrılmadığı, bu dönemlerdeki borcun yasal faiziyle birlikte istenebileceği gerekçesiyle, davacının ihtarnameyle istenen 13.927,16 TL şerefiye borcu, 6.703,99 TL şerefiye faiz borcu ile 26.842,00 TL aidat ve gecikme faizi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine dair karar, davalı vekili ile katılma yoluyla davacı vekilinin temyiz istemi üzerine, Dairemizin 14.05.2013 tarih ve 1165 Esas, 3163 Karar sayılı ilamıyla, taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddi ile davacı vekilinin, menfi tespit istemi yanında, 2000 ila 2010 yıllarının genel kurullarının şerefiye bedelleri ile gecikme faiz oranına ilişkin kararlarının butlan nedeniyle geçersizliğini talep etmesine rağmen anılan istem kalemi yönünden olumlu veya olumsuz karar verilmediği gerekçesiyle taraflar yararına, davacı tarafça temyiz dilekçesinde 01.05.2005 tarihinden önceki genel kurullarca alınan orana göre yapılan hesaplamaya itirazda bulunulmadığı ve bu durumu temyiz nedeni yapmadığı, bu durumda mahkemece, 01.05.2005 tarihinden sonraki dönemlere ilişkin aidat borçu yönünden 6098 sayılı TBK’nın 120. maddesindeki düzenleme gözönüne alınmak suretiyle bilirkişiden ek rapor alınıp, davacının gecikme faizi borcunun belirlemesi gerektiği belirtilerek davalı yararına bozulmuştur.
Taraf vekilleri, karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
1- Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve HUMK’un 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, kooperatif ortağının menfi tespit istemine ilişkindir. Karar tarihinden önce 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanunu’nun 7. maddesinde “Türk Borçlar Kanunu’nun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76’ncı faize ilişkin 88’nci, temerrüt faizine ilişkin 120’nci maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 88. maddesindeki “Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz.” hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; “Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüd faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranının, anılan yasal düzenlemelerdeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 42. maddesine göre bütün üyeleri temsil eden ve en yetkili organ olan genel kurulun kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisi vardır. Konut Yapı Kooperatifi Tip Anasözleşmesi’nin 23/1. maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktar ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir.
Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidatın veya şerefiye bedelinin süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğindedir. Genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları, daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmayanları dahil tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, 818 sayılı BK’nın 101/2. (6098 sayılı TBK’nın 117.) maddesi hükmü karşısında, genel kurulun belirlediği ödeme tarihi, kesin vade olduğundan üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise, borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK’nın 88. maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120. maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir. Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından geciken ödemelerde yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır.
3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak temerrüt faizi oranını belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate almak zorundadır.
Somut olayda, davacı vekilince temyiz dilekçesinde kooperatifin 2000 ila 2010 tarihleri genel kurullarında kararlaştırılan gecikme faizine ilişkin kısımların batıl olduğu ileri sürülerek, temyiz isteminde bulunulmuş ve bozma ilamının (2) nolu bendinde, bu hususta mahkemece bir karar verilmemesi taraflar lehine bozma nedeni yapılmışken, (3) nolu bendinde, davacı tarafça, temyiz dilekçesinde 01.05.2005 tarihinden önceki genel kurullarca
alınan orana göre yapılan hesaplamaya itirazda bulunmadığı tespiti hatalı olmuştur. Bu durumda, mahkemece, davacının aidat borcuna uygulanan işlemiş faiz oranı ve miktarı yönünden yukarıda açıklanan yasal düzenleme dikkate alınarak, bilirkişiden rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek, hükmü bozulması gerekirken, 01.05.2005 tarihinden önceki dönemin bu yasal düzenlemeler kapsamı dışında bırakılması doğru olmadığından davacı vekilinin karar düzeltme itirazının kabulü ile kararın değişik gerekçe ile bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin diğer karar düzeltme itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile yerel mahkeme kararının değişik gerekçe ile davacı yararına BOZULMASINA, 1.95 TL harç ve takdiren 226,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyen davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, davacıdan peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde iadesine, 03.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.