Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/6491 E. 2014/440 K. 27.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/6491
KARAR NO : 2014/440
KARAR TARİHİ : 27.01.2014

MAHKEMESİ : Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 21/12/2012
NUMARASI : 2011/595-2012/599

Taraflar arasında görülen kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali davası sonucunda verilen hükmün değişik gerekçe ile onanmasına ilişkin Dairemizin 08.05.2013 gün ve 2031 Esas, 3010 karar sayılı ilamının duruşmalı olarak karar düzeltme yoluyla incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiş ise de karar düzeltme aşamasında duruşma yapılamayacağından istemin reddi ile incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği görüşüldü:
– KARAR –
Davacı vekili, davalı kooperatifin ortağı olan müvekkilinin ortaklıktan usulsüz olarak çıkarıldığını ileri sürerek, kooperatif yönetim kurulunun 09.04.2009 tarihli ihraç kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; makul olmayan aylık % 20 gecikme faiz oranı üzerinden hesaplama sonucu çıkarılan borç miktarı içeren ihtara dayalı ihraç kararının yerinde olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne dair verilen kararın, davalı vekilinin temyizi üzerine, Dairemizin 08.05.2013 tarih ve 2031 Esas, 3010 Karar sayılı ilamıyla, 6101 sayılı Kanun’un 7. maddesi gereğince TBK’nın 120. maddesinin görülmekte olan davalarda da uygulanacağı, davacı hakkında uygulanan ihraç prosedüründe, genel kurulda kabul edilen faiz oranlarına göre hesap yapıldığı, ihraca esas ihtarların gerçek borcu yansıtmadığı, mahkemece, ihtarnamelerdeki faiz oranının fahiş olması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmişse de, kararın sonucu itibariyle doğru olduğu gerekçesiyle 1086 sayılı HUMK’nın 438/son maddesi gereğince değişik gerekçe ile onanmasına karar verilmiştir.
Davalı vekili, karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Mahkemenin karar tarihinden önce, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanun’un 7. maddesinde aynen “Türk Borçlar Kanunu’nun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76’ncı, faize ilişkin 88’nci, temerrüt faizine ilişkin 120’nci ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138’nci maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır. ” hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 88. maddesinin “Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz.” hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; “Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Davalı kooperatifin genel kurullarında belirlenen ve kooperatifçe keşide edilen ihtarnamelerdeki faiz oranlarının anılan yasal düzenlemedeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun, para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 42. maddesine göre genel kurul, bütün üyeleri temsil eden en yetkili organ olup, kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisini haizdir. Konut Yapı Kooperatifi Tip Anasözleşmesi’nin 23/1. maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktarı ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir.
Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidatın süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarda kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, genel kurulun belirlediği tarih, 818 sayılı BK’nın 101/2. ( 6098 sayılı TBK’nın 117. ) maddesi hükmü karşısında, kesin vade olup, üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK’nın 88. maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120. maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir. Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak temerrüt faizi oranını belirlerken, 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate almak zorundadır.
Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ihtarnamelerde ihraca dayanak borcun aylık % 20 faiz oranına göre hesaplanmış işlemiş faiz borcu TBK’nın 120/2. maddesindeki sınırlamaya tabi olup, davalı kooperatifin genel kurullarında kabul edilmiş temerrüt faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır.
Bu durumda, karar tarihinden önce yürürlüğe giren anılan yasal düzenleme ve açıklanan hususlar dikkate alınarak, ihraç kararına dayanak alınan ihtarnamelerde belirtilen borç miktarının hesaplanmasında esas alınması gereken temerrüt faizi oranı bakımından gerektiğinde bilirkişiden gerekçeli, ayrıntılı ve denetime elverişli bir rapor alınıp saptanmak suretiyle, ihtarnamelerde gerçek borçtan fazla bir borcun ödenmesinin istenilip istenilmediği, ihtarnamelerde ödenmesi istenen borç miktarı ile gerçek borç miktarı arasında fahiş bir fark olup olmadığı, diğer anlatımla ihraç kararının gerçek borcu yansıtan ihtarnamelere dayanıp dayanmadığı üzerinde durularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek hükmün davalı yararına bozulması gerekir ise de, anılan bu yeni düzenleme doğrultusunda belirlenecek gerçek borcun ihtarnamelerde istenen faiz miktarından daha az olacağı, diğer anlatımla ihtarnamelerde istenen borç miktarı ile gerçek borç miktarı arasında fahiş bir fark oluşacağı gözetildiğinde, ihraç kararının gerçek borcu yansıtmayan ihtarnamelere dayalı olduğuna ilişkin mahkeme gerekçesi sonucu itibariyle doğru olacağından, mahkeme kararının bu anlama gelen ilave gerekçe ile onanması doğru olmuştur.
Tüm bu açıklamalara ve Yargıtay ilamında belirtilen gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin HUMK’un 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin karar düzeltme isteminin REDDİNE, 1,95 TL harç ve takdiren 226,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 27.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.