Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/6164 E. 2013/7173 K. 18.11.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/6164
KARAR NO : 2013/7173
KARAR TARİHİ : 18.11.2013

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki kayıt kabul davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müflis şirketçe 18.05.2009 tarihinde iş akdi feshedilen 5 işçiye ait işten ayrılma bildirgelerinin yasal süresinde verilmediğini tespit eden müvekkili kurumun, 4447 sayılı Yasa’nın 48, 51, 54. maddelerine dayalı olarak tesis ettiği idari para cezasını tebliğ ederek, tahsilini talep ettiğini, müflis şirketin 18.02.2009 günü itibariyle iflasına karar verildiğinden müvekkilinin 5.600,00 TL tutarındaki alacağın masaya kaydedilmesi talebinde bulunduğunu, iflas idaresince, müflis şirketin iflas ettiği tarihten sonra işçi çıkardığı ve iflastan sonra ceza uygulandığı gerekçesiyle talebin reddedildiğini ileri sürerek, müvekkili kurum alacağının kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı iflas idare memurları, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, iddia ve dosya kapsamına göre; 19.02.2009 tarihinde …. İnşaat Turizm San. ve Tic. A.Ş.’nin iflasına karar verildiği, 4447 sayılı Kanun’un 51. maddesi kapsamında aynı Kanun’un 48. maddesi uyarınca işten ayrılma bildirgelerini süresi içerisinde düzenleyerek, kuruma gönderme yükümlülüğüne uyulmadığından 5.600,00 TL para cezası tahakkuk ettirildiği, bu kararın müflise 24.09.2009 tarihinde tebliğ edildiği, müflis hakkında her ne kadar 18.05.2009 tarihinde işçi çıkardığı yolunda işten çıkarma bildirgeleri düzenlenmiş ise de, işverenin iş akitlerine son vermediği, şirketin iflasına karar verilmiş olmakla, 18.05.2009 tarihinde işçi çıkarma söz konusu olamayacağı, iflas kararıyla birlikte müflisin tasarruf hakkının sona erdiği, hizmet akitlerinin iflas kararıyla beraber kendiliğinden sona erdiği, müflise iflas kararından sonra yapılan tebligat sonuç doğurmayacağından idari para cezasının tahakkuku ve kesinleştirilmesinin yasal görülmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, iflastan sonra doğduğu iddia edilen alacağın tahsili istemine ilişkindir. Uyuşmazlığın çözümüne girmeden önce öncelikle iflas alacağı – masa borcu ayrımının açıklanması gerekmiştir. İflas masasının safi (net) mevcudu (masaya giren mal, alacak ve haklar), alacakların ödenmesine tahsis olunur. (İİK m. 184,I,c.1). Buradaki “alacaklar” teriminden maksat, aslında yalnız “iflas alacaklarıdır.” İflas alacağı, iflas açıldığı anda müflise karşı hukuken mevcut olan alacaklar yani müflisin iflasın açıldığı andaki borçları olup, iflas masasından istenebilirken (masaya yazdırılabilirken), müflisin iflas açılmasından sonra doğan borçları, iflas alacağı olmadığından, iflas masasından talep edilemez. İflas masasından istenebilecek (hatta, iflas alacaklarından daha önce ödenecek) olan, bir başka
alacak çeşidi de masa alacaklarıdır. Bunun masa bakımından adı “masa borcudur.” Masa borçları müflisin değil, (çünkü, müflisin iflas açıldıktan sonra masayı bağlayıcı nitelikte borçlanmasına imkân yoktur.) iflas masasının yaptığı borçlardır. Masa borçları, iflasın açılmasından iflas tasfiyesinin sonuçlanmasına kadar, iflas masası (masa adına iflas dairesi veya iflas idaresi) tarafından yapılan borçlardır. (İİK 248, 303/2) Masa alacakları iflas masasından tam olarak ödenir. (örn: İflas kararının ilanı giderleri (İİK 166;219), defter tutma (İİK 161;208) giderleri (İİK 160), masa mallarının muhafazası için kiralanan depo için ödenecek kira, iflas idaresinin ücreti (İİK 223,IV), masanın (iflas idaresinin) taraf olduğu davaları takip eden avukatın avukatlık ücreti vb.) Bu sayma, tahdidi değildir; masa borçlarına bazı misaller vermek içindir. Şu halde, masa alacakları (borçları), iflas açıldıktan sonra iflasın tasfiyesi için bizzat masa (yani, masa adına iflas dairesi veya idaresi) tarafından yapılan borçlardır. Masadan ödenecek alacakların, iflas alacağı ve masa alacağı olarak ikiye ayrılmasının pratik önemi şudur: Masa alacakları, iflas masasından tam olarak ödenir. Masa alacakları, iflas alacaklarından daha önce ödenir (İİK 248). Oysa, iflas alacaklarının tam olarak ödenmesi çok enderdir (belki yalnız İİK nın 206. Maddenin ilk üç sırasındaki imtiyazlı alacaklar tam olarak ödenir.) İflas alacakları (özellikle İİK’nın 206. maddenin dördüncü sırasındaki imtiyazsız alacaklar), iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında ödenir. İşte bu nedenle, iflas masasından istenen bir alacağın, iflas alacağı mı, yoksa masa alacağı mı olduğunu belirlemenin büyük önemi vardır. (Kuru Baki, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Tamamen Yeniden Yazılmış ve Genişletilmiş 2. Baskı, S. 1212 vd. Ankara, 2013) İflas masrafları ve masa borçları sıra cetvelinde yer alamayacağından, iflas masası aleyhine genel mahkemede açılması gereken davada İİK’nın 235. maddesindeki süreler uygulanmaz. Dairemizin 12.07.2012 tarih ve 2576 E, 4886 K sayılı ilamında da açıklandığı üzere; kayıt kabul davaları, iflasından önce müflisten alacaklı olanların, bir diğer ifade ile iflas alacaklılarının alacaklarını iflas masasına kaydettirmek için açtıkları ve dayanağını İİK’nın 235. maddesinden alan davalardır.
İflas tarihinden sonra doğan bir alacağın masa borcu olup olmadığı yönündeki inceleme, alacağın dayandığı hukuksal ilişkiye göre genel hükümler doğrultusunda genel mahkemelerce tespit edilecektir. (İflas Hukukunda Sıra Cetveli Prosedürü ve Sıra Cetveline Karşı Müraacat Yolları, Öztek Selçuk, yayımlanmamış doçentlik tezi, s. 37) Dairemizin 02.02.2012 tarih ve 2011/4952 E, 2012/680 K sayılı ilamı da bu yöndedir. İİK’da masa borçları için İİK’nın 235/1. maddesindeki gibi kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki gibi iflas davaları için Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yolunda açık bir düzenleme bulunmadığından, bu mahkeme davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan hükümlere göre belirlenecektir.
Öte yandan, mahkemece, iflas kararıyla birlikte müflisin tasarruf hakkının sona erdiği, hizmet akitlerinin iflas kararıyla beraber kendiliğinden sona erdiği gerekçeye dayanak yapılmışsa da işverenin iflasının hizmet akdini sona erdireceğine ilişkin bir düzenlenme bulunmamaktadır. İflas hali hizmet akdinin ifa edilmesini engelleyecek bir imkânsızlık durumu oluşturmaz. Bu nedenle iflasın açılmasıyla hizmet akdinin sona ermediği kabul edilmektedir. (Tercan, Erdal : İflasın Sözleşmelere Etkisi, Ankara 1996,S. 250) İflasın açılmasıyla hizmet akdinin sona erdirilmemesi müflis işveren ve iflas masasının yararına olabileceği gibi işçinin yararına da olabilir. İİK’nın 224. maddesinde müflisin sanat veya ticaretinin devamına karar verebileceği hükme bağlanmıştır. Müflisin ticari işletmesine devam etmesi iflas masası ve alacaklıların yararına olabilir. Alacaklılar işyerinin
işletilmesinde devam edilmesi sonucu daha fazla alacağa kavuşabilirler. Ayrıca müflis işveren de işletmeye devam edilmesi sonucu elde edilen gelirle alacaklılarla anlaşma yaparak iflasın kaldırılmasını sağlayabilir. (Deynekli, Adnan: Aciz Hali ve İflasın İşçi Alacaklarının Tahsiline Etkisi, Ankara Barosu Dergisi, Bahar 2009, s.45)
İİK’nın 191/1. maddesi uyarınca müflisin iflas açıldıktan sonra, iflas masasına ait mal ve haklar üzerindeki her türlü tasarrufu alacaklılara (iflas) masasına karşı geçersizdir. İflasın açılmasından sonra, işyerinde çalışan işçilerin hizmet akitlerini, kanuni ve sözleşmesel feshi ihbar sürelerine uymak suretiyle fesih hakkı iflas masasına aittir.
Somut olayda, işçiler, Kobalt İnşaat Turizm San. ve Tic AŞ’nin 19.02.2009 tarihindeki iflası sonrasında müflis şirket tarafından 18.05.2009 tarihinde işten çıkarılmış ve ve işten ayrılma bildirgelerinin süresi içerisinde düzenlenmemesi nedeniyle 4447 sayılı Kanun gereği 5.600,00 TL para cezası iflastan sonra tahakkuk ettirilmiş ve ceza 24.09.2009 tarihinde tebliğ edilmiş olup, uyuşmazlık konusu alacak iflas alacağı kapsamında değildir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, mahkemece, dava konusu alacak iflas alacağı olmadığından uyuşmazlığa konu alacağın iflas alacağı olarak iflas masasına kaydettirilebilecek olan ve dayanağını İİK’nın 235. maddesinden alan kayıt kabul davasına konu alacaklardan olmadığı, davacı kurumca tahakkuk ettirilen idari para cezasının iflas idaresine tebliği ile itiraz hakkı sağlanarak, itiraz edilmemesi ya da itiraz edilip, Sulh Ceza Mahkemesi’nce itirazın reddi halinde masa borcu olarak kesinleşeceği kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aynı sonuca yazılı gerekçelerle varılması isabetsiz ise de, sonucu itibariyle doğru olan kararın HUMK’nın 438/son maddesi gereğince değişik gerekçe ile onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile sonucu itibariyle doğru olan kararın değişik gerekçe ile ONANMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.