Yargıtay Kararı 23. Hukuk Dairesi 2013/6042 E. 2013/7639 K. 02.12.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/6042
KARAR NO : 2013/7639
KARAR TARİHİ : 02.12.2013

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki asıl ve birleşen itirazın iptali ve menfi tespit davalarının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl davada davalı-birleşen davada davacı temsilci tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Asıl davada davacı vekili, müvekkili tarafından davalının inşa edeceği taşınmaz için 5.050,00 TL bedel karşılığı peyzaj projesi düzenlendiğini, proje bedeli olarak davalıya 5.050,00 TL bedelli 16.12.2006 tarihli fatura düzenlenerek gönderildiğini, fatura karşılığı olarak sadece 1.750,00 TL ödeme yapıldığını, fatura bedeli bakiyesinin ödenmemesi üzerine davalı aleyhine … 11. İcra Müdürlüğü’nün 2007/6515 Esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile %40 icra inkâr tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, çizilen projenin inşaat mahalline ve inşaatların yerleşim durumuna uygun bir proje olmadığını, bu durumun keşifte açıkça görüleceğini, bu nedenle davacıya 1.750,00 TL ödeme yapıldığını, projenin uygun olmaması nedeniyle bakiye ödemenin yapılmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında yazılı bir sözleşme olmamasına rağmen belediye imar müdürlüğüne verilen peyzaj projesinin bedeli olarak davalı tarafça 5.050,00 TL’lik fatura düzenlendiğini, fatura üzerindeki ibarelerden kapalı fatura izlenimi edinildiğini, faturanın kapalı olması durumunda zaten borcun olmayacağını, açık olarak düzenlendiği kanaatine varıldığı takdirde ivazlar arasında aşırı dengesizliğin girerilmesi gerektiğini, takibe itiraz edilse de fatura içeriğinin geçmişte kabul edilmiş olması nedeniyle itirazın iptal edilmesinin muhtemel olduğunu, ücretin davalı tarafından tek taraflı olarak belirlenerek fatura düzenlendiğini, yapılan iş ile talep edilen bedel arasında bir denge bulunmadığını, faturaya o dönem yöneticilerince 1.750,00 TL ödeme yapıldığını, bedelin fahiş olduğunu, davalının fatura bedelinin tamamına yönelik talebi nedeniyle dava açma gereği doğduğunu ileri sürerek, faturada belirtilen fatura bedelinin KDV dahil 1.750,00 TL olarak değiştirilmesini, bu bedel de ödendiğinden faturada belirtilen bakiye 3.300,00 TL borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı tarafın eski yönetimle olan meselesinin kendi iç ilişkisi olduğundan bu durumun davacıyı bağlamayacağı, mahallinde yapılan keşif sonucu projenin mahalline uygulanabilir nitelikte olduğu ancak hali hazırda başka bir projenin uygulanmış bulunduğu, miktar yönünden… Mimarlar Odasına yazılan müzekkere cevabında bildirilen miktarın fatura bedelinin çok üstünde olduğu gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, … 11. İcra Müdürlüğü’nün 2007/6515 Esas sayılı dosyasında 3.300,00 TL asıl alacağa yönelik itirazın iptaline, takip öncesi temerrüde düşürülmediğinden işlemiş faize yönelik talebin reddine, asıl alacak likit ve muayyen olduğundan takip itiraz ve dava tarihinde
yürürlükte bulunan İİK’nın 67. maddesi uyarınca asıl alacağın %40’ı olan 1.320,00 TL inkâr tazminatının davalıdan tahsiline, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl davada davalı-birleşen davada davacı Müflis … … Konut Yapı Kooperatifi İflas Dairesi ( … 2. İcra Müdürlüğü) temsilcisi temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, asıl davada davalı, birleşen davada davacı müflis kooperatif İflas Dairesi vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Asıl dava, itirazın iptali; birleşen dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Müflisin tasarruf yetkisinin kısıtlanmış olması (İİK.md.191), müflisin iflâs masasına giren mal ve haklarına ilişkin davaları takip etme yetkisini de etkiler. Müflis, nasıl iflâsın açılması ile hak ehliyetini kaybetmiyorsa, dava ehliyetini de kaybetmez. Ancak müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlandığından, masa ile ilgili davalar hakkındaki dava takip yetkisi (ve taraf sıfatı), artık müflise değil, iflâs idaresine aittir.
İflâs idaresinin bu dava takip yetkisini kullanıp kullanmayacağını (yani davalara devam edip etmeyeceğini) tespit edebilmek için, ilk önce iflâs organlarının oluşması ve her dava hakkında esaslı bilgi sahibi olunması gerekir. Bu ise, zaman isteyen bir husustur. İşte bu nedenle, Kanun, müflisin taraf bulunduğu hukuk davalarının, iflâsın açılması ile belli bir süre için durmasını kabul etmiştir. (md. 194).
İflastan önce açılmış olup da devam eden, müflisin (davacı veya davalı olarak) taraf bulunduğu hukuk davaları, (maddede yazılı istisnalar dışında) iflâsın açılması ile durur. Bu durma, ikinci alacaklılar toplantısından (md. 237) on gün sonraya kadar devam eder; ancak bundan sonra, duran hukuk davalarına devam edilebilir. (md. 194/1)
İflâsın açılması ile duracak olan davalar, iflâstan önce açılmış olup da halen derdest bulunan (görülmekte olan) ve iflâs masasına giren mal, alacak ve haklara ilişkin hukuk davalarıdır. Bunlar, (davacı olarak) müflisin açmış olduğu davalar ile müflise karşı (davalı olarak) açılmış olan davalardır. Mesela alacak, taşınır mal veya taşınmaz mal davaları gibi.
Yukarıda görüldüğü gibi, iflâs kararının kesinleşmesi ile düşen icra takipleri (md. 193/1 ve 3) ile ilgili itirazın kaldırılması, icra takibinin iptal ve taliki, itirazın incelenmesi ve icranın geri bırakılması talepleri de düşer. Yani, bu talepler, 194. madde hükmüne tabi değildir. İcra mahkemesi, artık bu talepler hakkında inceleme yapıp karar veremez.
Buna karşılık, iflâs kararının kesinleşmesi ile düşen icra takipleri (md. 193/1 ve 3) ile ilgili hukuk davaları, iflâs kararının kesinleşmesi ile düşmez; bu davalar, iflâsın açılması ile sadece durur. Buna göre, itirazın iptali davası, borçlunun iflâsı ile durur (md. 194). Buna göre itirazın iptali davası (md. 67), borçtan kurtulma davası (md. 69), menfi tespit davası veya istirdat davası (md. 72) borçlunun iflâsı ile sadece durur; fakat, iflâs kararının kesinleşmesi ile düşmez. Bilâkis, bu davalara da, ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra devam edilir. (md. 194)
Davaların durduğu bu süre içinde, iflâs idaresi, duran davalar hakkında araştırma yapar ve bu davaların geleceği hakkında karar verir. Burada, müflisin davacı veya davalı olmasına göre, bir ayrım yapmak gerekir:
Müflisin davacı olduğu davalarda, iflâs idaresi bir davanın başarı şansı olduğu kanısına varırsa, masanın bu davayı takip etmesine karar verir; bu karar ikinci alacaklılar toplantısının uygun bulması ile kesinleşir ve ikinci alacaklılar toplantısından sonraki on günlük süre geçince, bundan böyle davaya, davacı olarak iflâs idaresi tarafından devam edilir. İflâs idaresi ve ikinci alacaklılar toplantısı, davanın başarı şansı olmadığı kanısına varırlarsa, masanın davayı takip etmemesine karar verirler. Bu halde, o davayı takip yetkisi, isteyen alacaklıya devredilir (md. 245). Hiçbir alacaklı, davayı takip etmek istemezse, o zaman, müflisin dava takip yetkisi yeniden doğar ve müflis iflâsın kapanmasını beklemeden, davayı kendi adına devam ettirebilir.
Müflisin davalı olduğu davalara gelince: İflâs idaresi, alacakları tahkik ederken, ( md. 230 vd) müflise karşı dava açan alacaklının alacağının mevcut olup olmadığı hakkında bir karar vermez; sadece, bu alacağı davalı (çekişmeli) alacak olarak sıra cetveline geçirir. Bu
alacağın, dolayısıyla davanın kabul edilip edilmeyeceği hakkındaki kararı, ikinci alacaklılar toplanması verir. İkinci alacaklılar toplanması davaya devam edilmesine karar verirse, iflâs idaresi, ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra (müflis yerine) davayı takip eder veya tayin edeceği bir avukat vasıtasıyla davayı takip ettirir. Yargıtay 19. HD’nin 25.11.1999 tarih ve 7032 E, 7129 K; 11. HD’nin 22.08.2007 tarih ve 2005/13761 E, 2007/624 K; 02.11.2007 tarih ve 8826 E, 11712 K sayılı ilamlarında açıklandığı üzere; bir hukuk davasının kayıt-kabul davasına dönüşmesi için davalının iflas etmesi, iflas idaresinin de dava konusu alacağı iflas masasına kabul etmemesi gerekir. Davalı tarafı dava sırasında iflas eden aleyhine iflastan önce açılan ve İİK’nın 194. madde hükmünde sayılan istisnalardan olmayan bir davaya bakan Mahkemece asıl dava konusu alacağın, ikinci alacaklılar toplanmasında, iflas masasına kaydedilip, alacağın masaca kesin olarak kabul edilip edilmediğinin araştırılması ve şayet kesin suretle kayıt ve kabul edilmiş ise, konusu kalmayan davada hüküm tesisine yer olmadığına kararı verilmesi; masaya kayıt edilmek istenip de alacak kısmen veya tamamen reddedilmiş ise ve kayıt-kabul davası ayrıca açılmamışsa, davaya alacağın iflas masasına kayıt ve kabulü davası olarak devam edilerek, varılacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekir.
Bu açıklamalar, iflâs tasfiyesinin âdi tasfiye yolu (md. 219) ile yapılması hali içindir.
Basit tasfiye usulünde (md. 218), alacaklılar toplantısı olmadığından, iflâsın açılması ile duran hukuk davalarının, iflâs dairesinin sıra cetveli yapmasına kadar durması gerekir. Çünkü, iflâs müdürü, ancak sıra cetvelini yaparken, dava konusu alacağı kabul edip etmeyeceğini ve dolayısıyla davaya devam edilip edilemeyeceğini anlayabilir.
Somut olayda, asıl davada davalı kooperatif hakkında görülen itirazın iptali davasında yargılama aşamasında davalının 21.10.2009 tarihinde iflası üzerine İİK’nın 194. maddesi gereğince dava 2. alacaklılar toplantısından on gün sonrasına bırakılmış, 28.09.2011 tarihli duruşmada mahkemece 2. alacaklılar toplantısının yapıldığı, davacının alacak için başvurduğu ancak, sıra cetveli avansı yatırmadığı için alacak olarak yazılmadığı, buna göre, davaya kayıt kabul davası olarak bakılması gerektiği belirtilmiş, gerekçede husumetin iflas idaresine yöneltildiği de açıklanmıştır.
Mahkemece, iflas kararı verilmeden önce açılan itirazın iptali davasında, alacağın iflas masası tarafından kabul edilmemesi üzerine İİK’nın 235/2. maddesine uygun olarak davaya kayıt kabul davası olarak devam edilmesi doğru olmuştur. Davalı kooperatiften iflas öncesinde vekaletname alarak, duruşmalara gelen davalı vekili 04.04.2012 tarihli oturumda, ikinci alacaklılar toplantısının yapıldığını, husumetin iflas masasına yöneltilmesi gerektiğini, iflas masası oluştuğu için davayı takip yetkisinin kalmadığını doğru olarak (Vekilin temsil ve vekalet görevi iflasın açılması ile 818 sayılı BK’nın 35. ve 397. madde hükümleri uyarınca sona ermektedir.) bildirdiği halde, mahkemece … 2. İcra Müdürlüğü’ne (İflas Dairesine) çıkartılan tebligat üzerine İflas İdaresini temsilen geldiği 07.06.2012 tarihli oturumda belirtilen … 2. İcra Müdürü… huzuru ile davaya devam olunmuş, adi tasfiyede iflas idare memurları ya da vekilinin masayı temsil etmesi gerektiği gözden kaçırılmıştır.
Kural olarak, İİK ‘nın 191. maddesi gereğince borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüz olup, müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi iflas ile kısıtlandığından, aynı Kanun’un 226. maddesinde de masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu hükmü kabul edilmiştir. Diğer anlatımla, iflasın açılmasıyla dava takip yetkisi (ve taraf sıfatı), artık müflise değil, iflas idaresine ait olup, adi tasfiyede İİK’nın 226-229 maddeleri gereği iflas masasını temsil yetkisi iflas idare memurlarına, şayet basit tasfiye (İİK.md.218) usulü benimsenmişse, bu temsil yetkisi İflas Müdürlüğüne (İflas Dairesine) aittir.
Bu durumda, dosya kapsamına göre iflas idaresi oluştuğuna ve İİK’nın 226. maddesine göre adi tasfiyede iflas masasının kanuni mümessili iflas idaresi olduğuna göre, iflas idaresine tebligat yapılarak, münferiden ya da müştereken temsil durumuna göre iflas idare memuru ya da memurları veya varsa vekili huzuru ile asıl davaya kayıt kabul davası olarak bakılması; birleşen davada davalı değil davacı iflas ettiğinden birleşen davanın da kayıt kabul davası olarak
görülemeyeceği, alacağın davacı iflas masasına kabulüne karar verilemeyeceği gözetilerek, iflas idaresi temsilci ya da temsilcileri veya vekili huzuru ile birleşen davaya devam edilmesi gerekirken, iflas idaresine tebligat yapılmadan İflas Dairesi temsilcisinin katılımı ile asıl davaya bakılması, birleşen davanın da kayıt kabul davası olarak görülmesi doğru olmamıştır.
İİK’nın 195/1. maddesinin ” Borçlunun taşınmaz mallarının rehni suretiyle temin edilmiş olan alacaklar müstesna olmak üzere iflasın açılması müflisin borçlarını muaccel kılar. İflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ile takip masrafları anaya zammolunur.” hükmü uyarınca mahkemece asıl davada davalının iflas tarihine kadar alacağı ve fer’ileri ile takip masrafları konusunda uzman bilirkişiden rapor alınıp, belirlenen tutarın kayıt ve kabulüne karar verilmesi gerekir. İİK’nın 195. maddesine göre iflas masasına yazılacak alacakların iflas tarihi itibariyle hesaplanıp, belirlenmesi gerekir. İflasın açılması ile ipotekle temin edilen alacaklar hariç, diğer alacaklar muaccel hale gelir ve iflasın açıldığı tarihe kadar işleyen faizler ve takip masrafları da asıl alacağa eklenerek masaya yazılır. Asıl alacağa faiz işlemeye devam ederse de, bu ancak tasfiye bakiyesi kalırsa ayrıca ödenir. Kayıt kabul davalarında tahsile değil, alacağın iflas masasına kaydına karar verilmekle yetinilir. Alacağın ödenmesi ancak tasfiye sonunda masa mevcudunun sıra cetveline uygun biçimde dağıtımı aşamasında gerçekleşir ve alacakların tam olarak ödenip ödenmeyeceği ancak bu aşamada anlaşılabilir. Öte yandan, iflasın açılması ile takiplerin düşmesi (İİK.m.193/2) ve itirazın iptali davasının kayıt kabul davasına dönüşmesi (İİK.m.235) nedeniyle asıl davada icra inkâr tazminatına hükmedilemeyeceği de gözetilmelidir.
Bu durumda, iflas idaresine tebligat yapılarak, asıl davaya kayıt kabul davası olarak bakılması, iflas tarihine kadar işleyen faizin ve takip masraflarının bilirkişiye hesaplatılması ve belirlenen tutarın kayıt ve kabulüne karar verilmesi gerekirken, İİK’nın 194. maddesi uyarınca müflisin ikinci alacaklılar toplantısı beklenilmiş olmasına ve davaya kayıt kabul davası olarak bakılmasına rağmen, itirazın asıl alacak üzerinden iptaline ve %40 icra inkâr tazminatına karar verilmesi doğru olmamıştır. Ne var ki, somut olayda, işlemiş faiz talebinin reddi kararını davacı temyiz etmemiştir. Davacının temyize gelmemesi ile davalı aleyhine işlemiş faize hükmedilmemesi yönünde oluşan usuli kazanılmış hak gözetilerek, asıl alacağın kayıt ve kabulüne karar verilmek, birleşen davaya yine iflas idaresine tebligat yapıldıktan sonra menfi tespit davası olarak bakılmak ve şimdiki gibi reddine karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl davada davalı- birleşen davada davacı müflis kooperatif İflas Dairesi temsilcisinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harçların istek halinde temyiz edene iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 02.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.